Türkiye kapitalizminin 2018 yılında “döviz krizi” ile patlak veren krizi AKP iktidarının çeşitli manipülasyonları ve Merkez Bankası’nın kimi müdahaleleriyle ötelendi. MB’nin rezervlerini eriten krizin ardından bu kez pandeminin etkisiyle ve ekonomideki belirsizliklerle TL’nin tekrar değer kaybetmesi, sermaye iktidarını yine benzer müdahalelere konu ediliyor. Bu kapsamda geçtiğimiz yıldan bu yana TL’deki kayıpları ve dövizdeki yükselişi önlemek adına banka rezervlerinden 100 milyar dolara yakın paranın piyasaya sürüldüğü öne sürülüyor. Fakat bu kez geçtiğimiz yıldan farklı olarak cari açık büyürken yaşanan bu rezerv kayıpları, ekonomik krizin daha da derinleşmesi riskini büyütüyor.
BBC Türkçe’nin Reuters’ten aktardığı haber, bankacılık sektöründen dört kaynağa ve BDDK verilerine dayandırılıyor. Buna göre, Merkez Bankası ve kamu bankaları piyasaya geçen yıldan beri toplamda 100 milyar dolar sürdü.
2001 yılındaki krizden bu yana, kısa dönemler haricinde döviz açık ya da fazlası pozisyon taşımayı tercih etmeyen bankacılık sektörünün bu tercihinin, bu yıl itibarıyla kamu bankalarında değiştiği de haberde yer alıyor.
Bankacıların Merkez Bankası’nın (MB) verilerinden yaptığı hesaplamaya göre, Mayıs sonu itibarıyla kamunun MB rezervlerinden yaptığı döviz arzı yaklaşık 55 milyar dolar seviyesinde.
MB'nin yerel bankalarla gerçekleştirdiği swap anlaşmaları dahil edilince hesaplanabilir hale gelen bu tutar Goldman Sachs'ın tahminine göre Haziran ayı da dahil edildiğinde 60 milyar dolara ulaşıyor.
Dolar/TL kuru koronavirüs salgını nedeniyle küresel piyasalarda yaşanan satış baskısına paralel olarak Mayıs ayında 7,26'yı aşarak rekor kırmıştı.
O dönemde piyasalarda MB’nin doların 7 TL seviyesinin üzerine çıkmasını engellemek için rezervlerini erittiği yönünde haberler vardı. Kimi işlemcilerin yaptıkları hesaplamalar MB'nin net rezervlerinin eksiye düştüğünü gösteriyordu.
Reuters'in o dönemde görüştüğü ve isminin kullanılmasını istemeyen işlemciler, kurun 7 seviyesinin üzerine çıkmamasının kamu bankalarının döviz satışları ile sağlandığını söylemişti.
Son olarak Reuters'a bilgi veren bir bankacılık kaynağı ise şu değerlendirmede bulundu: “TCMB rezervlerinden geçen yıl 30-32, bu yıl 60 milyar dolar satış gerçekleştirdi. Haziran ayında belirginleşmek üzere kamular da bu trende katılmış görünüyor. Bankaların alabileceği açık pozisyon özkaynaklarının %20'si ile sınırlandırılıyor. Ancak baktığımızda şu anda kamu (mevduat) bankaları %25'i aşmış durumda. TCMB'nin rezervlerindeki kaybın kuvvetli olması nedeniyle kamunun TCMB'ye bankacılık kanalından destek olduğunu düşünüyoruz. 2001'den beri ilk kez yaşanan bu sürecin devam edip etmeyeceği de çok önemli.”
***
Türkiye kapitalizminin “döviz krizine çözüm” olarak ileri sürülen bu hamleler kısa vadede görüntüyü kurtarmaktan başka bir anlam taşımıyor. Zira bu gibi krizler, kapitalist düzenin sınırları içerisinde nasıl bir müdahaleye konu edilirse edilsin, başka biçimler içerisinde yeniden patlak vermeye mahkumdur. Sınırsız sermaye birikimi üzerine kurulu kapitalizm, kendi doğasındaki çelişkiler sonucunda bu birikimin altını oymakta, bu ise tekrar tekrar krizlere yol açmaktadır.