Yükselen kur, eriyen ücretler!

Kurdaki yükselişten en çok etkilenen ve bedelini ödeyen işçi sınıfı ve emekçiler rejimi zorlayacak bir mücadeleye yönelemezlerse, daha ağır sonuçlarla yüz yüze kalacaklardır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Kasım 2020
  • 21:55

Türk Lirası her geçen gün değer kaybediyor. Kurun yükselişi cari açıktaki artış, ekonomik daralma, iktidara güvensizlik, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin eritilmesi gibi nedenlerle açıklanıyor. Türk Lirası değer kaybedince ithalata dayalı üretim nedeniyle fiyatlar da artıyor, enflasyon tırmanıyor. Uzun süredir devam eden krize pandeminin etkilerinin eklenmesi, AKP-MHP rejiminin yürüttüğü savaş ve saldırganlık politikaları, bazı emperyalist-kapitalist ülkelerle yaşanan gerilimler, ekonomideki çöküntüyü daha da derinleştiriyor. Döviz rezervleri eridiği için zaten kurlara müdahale imkânı azalan AKP-MHP rejimi, gerçeklerin üzerini örtmek için yapay gündemler oluşturmak ve boş hayaller yaymak dışında bir şey yapamıyor.

Türk Lirasının erimesi, iğneden ipliğe her şeye zam gelmesinden dolayı toplumda büyük bir huzursuzluk yaşanıyor. Sorun bu kadar vahimken gerici-faşist rejimin yaptığı gülünç açıklamalar artık alay konusu oluyor. 

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan, “bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey var mı Türkiye’de?” sorusunu ortaya attı. Kendisi ve yandaşları saraylarda sefahat sürerken, işçi ve emekçilere sadece kuru ekmeği layık gördüğü gözler önüne sermiştir. Koalisyonunun faşist lideri Bahçeli ise “askıda ekmek kampanyası” başlatarak, “aranızda ekmeklerinizi paylaşın” diyecek denli arsızlaşmıştır.

Kurdaki yükseliş işçi ve emekçileri yoksullaştırırken, gerici faşist rejim doların yükselişini güya durdurmak için, yandaşlarına kamu bankalarında 6.80’den satış yaptı. Merkez Bankası 2019’dan bu yana 90 milyar doları ucuza sattı, rezervi eritti. Böylece rejim ve kapitalistler bu süreçte büyük vurgun vurdular. Emekçi halkın yaşadığı sorunları zerre kadar umursamayan bu vurguncular, ekranlara çıkıp emekçilerle alay edebilme cüretini kendilerinde bulabiliyorlar. Yakın zamanda Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, “maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?” sözleri de bir başka arsızlık örneği olmuştu.

Oysa sorun tam da burada başlıyor. İşçi ve emekçiler dolarla maaş almadıkları için ücretleri günden güne eriyor. Asgari ücret Ocak ayından bu yana yüzde 30 oranında erimiştir. Böylece Türkiye tam bir ucuz işgücü cenneti haline gelerek kapitalistlerin iştahını kabartmaktadır.

Düzen muhalefeti de bunlar karşısında bir politika ortaya koyamamaktadır. Zira onların da emekçilere sunabileceği bir çözüm veya gelecek bulunmuyor. Yaptıkları tek şey gerici-faşist rejimin açıklamalarına söz yetiştirmek ve teşhir etmektir. Düzen muhalefeti, dövizdeki tırmanışı öne sürerek, erken seçimi gündeme taşıyor. “Her hükümeti boş tencere getirir boş tencere götürür” sözlerini sarf ederek, gerici rejime kapitalizmin krizini artık yönetemiyorsunuz demektedir. Düzen muhalefetinin asıl amacı, emekçilerin elinde boş tencere ile sokağa akın etmesini engellemektir. Tekrar seçimleri adres göstererek, işçi sınıfını ve emekçileri yaşadığı sorunlar karşısında hareketsiz kılmaktadır. 

Kurdaki yükselişten en çok etkilenen ve bedelini ödeyen işçi sınıfı ve emekçiler rejimi zorlayacak bir mücadeleye yönelemezlerse, daha ağır sonuçlarla yüz yüze kalacaklardır.