Hrant Dink katledilişinin 16. yıl dönümünde Hrant’ın Arkadaşları’nın çağrısı ile vurulduğu yerde anıldı.
Şişli’deki Sebat Apartmanı’nın önünde yapılan anmada Dink’in öldürüldüğü noktaya kırmızı karanfil, Agos Gazetesi, mum ve nar bırakıldı. Ermenice ağıtlar çalınan anmada binaya Hrant Dink’in fotoğrafının yer aldığı “İnadın, umudun, cesaretin bizimle. Seninleyiz ahparig! Buradayız 16 yıldır!” yazılı pankart asıldı.
Anma eyleminde ilk olarak, 2022 Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nü alan Sahrazad Akmad’ın göndermiş olduğu mesaj okundu. Akmad mesajında Hrant’ın hayatının ve çalışmasının tüm dünya aktivistlerine ilham olduğu belirterek, Afganistan’da ve İran’da kadınların devam eden mücadelesine değindi.
“Bizi acılarda akraba edenlere inat buradayız!”
Ardından Gezi tutsaklarının isimleri sayılarak, Çiğdem Mater’in gönderdiği mesaj okundu. Mater, mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Sebat Apartmanı önünde sadece Hrant Dink’i anmıyoruz. Memleketin yüz küsür yıllık sessizliğine ses veriyoruz. Sessizliğin suça ortak olduğunu fark etmiş olanlar olarak buradayız. Bizi acılarda akraba edenlere inat buradayız, bir aradayız. Sevgili Rakel Dink’in tarihi tespitiyle: Bizi acılarda akraba edenlere inat buradayız, bir aradayız. Son iki yıldır sizlerle beraber olamadım ama biliyorum ben ve benim gibi o meydanda olamayan tüm arkadaşların sesi o meydanda yankılandı. Özgürlükleri elinden alınan Hrant'ın tüm arkadaşlarıyla Selahattin, Osman, Gültan, Sebahat ile o meydanda olacağız, 'Buradayız ahparig' diyeceğiz.”
Katledildiği saatte Hrant’ın sesi alanda yükseltildi. Ardından, Hrant’ın Arkadaşları adına hazırlanan metin yönetmen Emin Alper tarafından okundu. Açıklamada, katilleri yaratan karanlığın hiç dağılmadığı belirtilerek şunlar ifade edildi:
“Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden tam 16 sene geçti. Osmanbey kaldırımlarında yatan dostumuzun yarasından hala kan sızıyor. İçe doğru birbirine dönmüş iki ayağının arasından incecik akan kan kendisine bir yol arıyor. Gündelik telaşları içinde koşturan bir insan kalabalığının arasından, ardından ağlayan öfkeli dostlarının yanından, adalet arayışına duvar olmuş mahkeme kapılarının altından, nefret ve hınç dolu kışkırtıcıların akşamları huzur içinde döndükleri evlerinin önünden, Kamp Armen’in yıkıntıları arasından doğduğu Malatya’ya, Anadolu topraklarında kendine bir yol arıyor.
Bu incecik sızıntı kendi yolunu bulacak. Hrant’ın kanı Mustafa Suphi ve arkadaşlarının bindirildikleri takadan, Sabahattin Ali’nin kırık gözlük camından, Musa Anter’in ak saçlarının arasından, 1915’te Anadolu’nun her karış toprağından, 38’de Dersim dağlarından, 55’te İstanbul’un kırık vitrin camlarından, Maraş’tan ve Sivas’tan sızan kanla buluşacak. Yıllardır bu topraklarda sadece Ermeni, Rum, Kürt ve Alevi olduğu için, azınlık olduğu için katledilen masumların, sadece eşitlik ve kardeşlik istediği için öldürülen aydınların kanı birbirine kavuşuyor ve kendine akacak bir yol arıyor.”
“O bütün ezilmişler adına mücadele eden sosyalistti”
İktidar gücünün; Hrant’ın dürüst, düşmanlaşmadan düşmanlığı yeren, kavgacı olmadan tavizsiz olmayı başarabilen, cesur olmak dışında bir var oluş bilmediği için cesur olan, bağırmadan sarsan, ulaştığı her yüreği titreten bir ses olmasına tahammül edemediğine dikkat çekilen açıklama şöyle devam etti:
“O sadece Ermeniler adına değil bütün ezilmişler ve sessizleştirilmişler adına mücadele veren bir sosyalistti. Kirkor Zohrab’ların soyundan geliyordu o. Bu sese tahammül etmeleri mümkün değildi. Ve çoğunluğun hassasiyetleri adına suç işleyenler el birliğiyle onu 16 yıl önce burada katletti.
İnsanlığın hikayesi böyle başladı ve böyle süregeldi ama asla böyle bitmek zorunda değil. Bu hikayeyi değiştirebiliriz ve değiştirmek zorundayız. Eğer adalet arıyorsak, Hrant’ı öldürenlerin, sadece tetikçilerin değil azmettiricilerin, sadece azmettiricilerin değil, kışkırtıcıların, hedef gösterenlerin, düşmanlık ve nefret aşılayanların cezalandırılmasını istiyorsak; yalnız Hrant’ın değil bu topraklarda katledilmiş binlerce masumun kanı hala aramızda dolaşıyorsa bu hikayeyi değiştirmek zorundayız. Bu hikayeyi yeniden yazmak için bir araya gelmek, çoğunluğun ve iktidarın şiddetine karşı omuz omuza, dayanışma içinde yan yana durmak zorundayız. Çünkü dayanışma içindeki insan savunmasız değildir.
“Faşizme inat kardeşimsin Hrant”
“İnsanlığın hikayesi değişmek zorunda ve onu biz değiştireceğiz” denilen açıklamanın sonunda şu ifadelere yer verildi:
Osmanbey kaldırımlarından Hozat’a, Hozat’tan Sason’a, Sason’dan Van’a Diyarbakır’a uzanan kan yolları ufuklar boyu uzanıp gidiyor. Gün gelecek bu yolların köşe başlarına anıtlar dikeceğiz. Her bir kurbanın hikayesini öğrenip hepsi için ayrı ayrı yas tutacağız. İnsanlığın hikayesini böyle değiştireceğiz. Çünkü biz Hrant’ın arkadaşlarıyız ve ona bir söz verdik. Bu söz hep birlikte eşit, insanca ve özgürce yaşama sözü. O sözü bugün kendimize bir kez daha hatırlatmak için buradayız. Hep bir ağızdan 'Faşizme inat kardeşimsin Hrant!' demek için buradayız. Yarın nasıl hep bir ağızdan kadın, Alevi, Kürt, gey ye da trans olacaksak bugün de övünçle, gururla ve inatla hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz diye haykırmak için buradayız. Tarih yazan kalemleri katillerin elinden almak, kardeşliğin hikayesini birlikte yazmak için buradayız.
O halde bir kez daha yeniden ve hep bir ağızdan: ‘Faşizme inat kardeşimsin Hrant!’”.
Aralarında Devrimci Gençlik Birliği’nin de olduğu çok sayıda kurum temsilcisi, milletvekili, aydın ve sanatçının katıldığı anmada sık sık “Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Katil devlet hesap verecek!” ve “Biz bitti demeden bu dava bitmez!” sloganları atıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul