Çağdaş Hukukçular Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nin de aralarında olduğu meslek örgütleri AB-Türkiye Mutabakatının sekizinci yıldönümünde açıklama yayınladı. Açıklamada şunlar ifade edildi:
“Türkiye ve AB devletlerinin göçmen ve mültecilere ilişkin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmemelerini kınıyor ve göçmenlerin ayrımcılığa uğramasına, sosyal tecridine ve nihayetinde dışlanmasına yol açan tüm resmi ve gayri resmi politikalara karşı çıkma ve direnme yönündeki ortak kararlılığımızı daha gür bir sesle yineliyoruz.”
Açıklamada 2016 yılında AB-Türkiye Mutabakatı kapsamında Türkiye’nin avro karşılığında Yunanistan’dan gelen göçmenleri kabul ettiği hatırlatıldı. Bu anlaşma sonrasında Yunanistan’da göçmenlere uygulanan baskı politikasının teşhir edildiği açıklamada şunlar belirtildi:
“Adalardaki kontrol altına alma sürecinin normalleşmesine paralel ve onunla bağlantılı olarak, göçün ‘yönetilmesine’ yönelik ‘sıcak nokta’ yaklaşımı da normalleşmiştir. “Ağırlama Merkezleri”nin yerini genel adıyla “sıcak noktalar” olarak bilinen “Kabul ve Kimliklendirme Merkezleri” almış, bu merkezler de daha sonra “Kapalı Kontrollü Erişim Merkezleri”ne dönüştürülmüştür. Bu merkezlerin adları ne olursa olsun etkileri aynıdır: Yunanistan’a izinsiz giriş yapan göçmenler – erkekler, kadınlar ve çocuklar – yasal statüleri ve uyrukları temelinde giderek daha fazla denetlenen ve kontrol edilen kamplarda toplanmakta ve izole edilmektedir. Bu modern toplama kampları, hareket halindeki insanları sürekli ve amansız bir şekilde aşağılamakta ve insanlık dışı muameleye maruz bırakmakta ve Avrupa Birliği’nin koşulsuz mali ve siyasi desteği ile sürdürülmektedir.”
“Yasallaştırılmış ve gizli kapaklı politikalar yoluyla göçmenlerin AB’den dışlanmasının normalleştirilmesi” başlığı altında geri itme politikası teşhir edilen açıklamada “AB-Türkiye Mutabakatının yasallaştırılması ve genişletilmesi” başlığında şunların altı çizildi:
“Göçmenlerin hareket özgürlüğünün kısıtlanmasının ve kamplarda toplanmalarının yasallaştırılmasına ek olarak, Pakt, sınır taramaları ve bireysel değerlendirmeler olmaksızın zorla sınır dışı etme yoluyla göçmenlerin sığınma prosedürlerinin dışında bırakılmasını otomatik hale getirecektir. Bu politikalar, Devletlerin mülteci ve göçmenlere yönelik insan hakları yükümlülüklerini açıkça ihlal etmenin yanı sıra, esasen geri itmelerin yasal hale getirilmesinin önünü açacaktır.”
Açıklamanın sonunda ise talepler şu şekilde dile getirildi:
“Göçmenlerin AB’ye girişini engellemek amacıyla uygulanan AB-Türkiye Mutabakatının ve diğer ülkelerle yapılan benzer tüm dışlama anlaşmalarının derhal feshedilmesi;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan yaşam hakkı ve işkence yasağının rutin olarak ihlal edildiği Türkiye ve Yunanistan’ın sınırlarındaki geri itme uygulamalarına son verilmesini ve hayatta kalanlar için telafi mekanizmalarının derhal hayata geçirilmesi;
Göçmenlerin haklarına saygı gösteren, insan onuruna yakışır yaşam koşullarının ve hareket özgürlüğünün sağlanmasını temin eden düzenlemelerin hayata geçirilmesidir.”
İmzacı kurumlar şunlar:
Community Peacemakers Teams (CPT), Equal Legal Aid, European Association of Lawyers for Democracy & World Human Rights (ELDH), Human Rights Legal Project, I Have Rights, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Legal Centre Lesvos, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Refugee Legal Support
Açıklamada dipnot olarak ise şu vurgulandı:
“Bu bildiri boyunca ve genel olarak ilgili çalışmalarımızda “göçmen” veya “hareket halindeki insanlar” terimlerini, ikamet ettikleri ülkeler tarafından kendilerine tanınan yasal statüden bağımsız olarak, göç etmek zorunda kalan ve göç etmeyi ve/veya sığınmayı seçen tüm bireyleri kapsayacak şemsiye bir terim olarak kullanıyoruz. “Göçmen” ve “hareket halindeki insanlar” terimlerini birbirlerinin yerine ve yasalar tarafından mülteci statüsü verilmeyen kişileri bir şekilde insan haklarını hak etmeyen “düzensiz” veya “yasadışı” göçmenler olarak kategorize etmeye çalışan artan göçmen karşıtı söylemlere karşı koymak için kullanıyoruz. “Sığınmacı” ve “mülteci” terimleri burada, ilgili olduğu durumlarda, bireylerin belirli yasal statülerine atıfta bulunarak kullanılmaktadır.”