Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, kamuoyunu aşı konusunda bilgilendirme sorumluluğunu hissettiklerini ve bu uğurda uzmanlarca değerlendirmelerde bulunduklarını belirterek “TTB Merkez Konseyi olarak birlikte çalıştığımız bütün uzmanlardan bu alanın gerçekten yetkin insanlarından oluşan meslektaşlarımızla bir görüş oluşturmaya çalışıyoruz. O nedenle bu sorumluluk gerçekten çok ağır, bu ağırlığını hissediyoruz. Yalnızca siyasetçiler değil, toplumdan da Türk Tabipleri Birliğini işaret eden yaklaşımlar oldu. TTB ve meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“Covid-19 İzleme Kurulumuz var”
Sputnik’ten Ali Çağatay’la Seyir Hali’nde programına katılan Prof. Dr. Fincancı, Covid-19 aşı adaylarını izledikleri kurulların yapısını şöyle anlattı:
“Bizim TTB olarak daha salgın Türkiye’de görülmeden önce oluşturulmuş Covid-19 İzleme Kurulumuz var. İlgili bütün uzmanlık derneklerinin temsilcileri orada yer alıyor. Sosyal bilimler alanından da bu kurulun üyeleri var. Topluma dair söylenecek bir sözde, toplumun değerlendirmelerini bilmeye ihtiyaç var. Zaten bir Sağlık Emek Destek Örgütleri Kurulumuz var. Türk Eczacılar Birliği de bu kurulun bir parçasıdır. Bütün bu oluşumlarla birlikte bir çalışma yürütülüyor. Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulumuz var ayrıca. Uzmanlık dernekleri temsilcilerini Covid-19 İzleme Kurulu’na öneren onlardır. Şu an da hepsiyle birlikte bir heyet olarak değerlendirmeleri sürdürüyoruz. Kamuoyu ile paylaşıyoruz, bugün böyle bir açıklama yapacağız.”
“Aşı adayları bağımsız bilimsel değerlendirmelerle onaylanmalı”
Aşıların kullanıma sunulurken bağımsız kurumlardan onay alması gerektiğinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Fincancı şu açıklamayı yaptı:
“Şunu biliyoruz ki aşı yaşam kurtarır. Bağışıklama bilimin insanlığa en önemli armağanlarından biridir. Dünya Sağlık Örgütü listesinde 219 adet Covid-19 aşı adayı var. Klinik deneme aşamasına geçenlerin özellikle faz çalışmalarını değerlendiriyoruz. Toplum açısından da üçüncü faz önem arz ediyor. Aşıların önemli bir özelliği dünyada acil durum kullanım izinleri ile yaygınlaşacak olmaları. Acil bir durum dolayısıyla normal prosedürlerden farklı olarak ruhsatlandırma kurumlarından acil durum izni çıkacak. Burada önemli olanın bu onaylama sürecinin tümüyle bağımsız bilimsel değerlendirmeler üzerinden yürümesi gerektiği. Türkiye’de İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu adında bir kurum var ve tümüyle devletle bağımlı. O yüzden böyle sıkıntılar ortaya çıkıyor. Pandemi sürecinde bilgi paylaşımında şeffaflık olmaması sebebiyle toplumda ciddi bir güven eksikliği ortaya çıktı. O nedenle Sağlık Bakanlığı’nın tüm aşamaları şeffaflıkla bilimsel kurumlarla, meslek örgütleriyle, emek örgütleriyle ve kamuoyuyla paylaşmasını böylece bu gerçekten zarar gören güven sürecinde onarım sağlamalarını talep ediyoruz.”
“Rekabetin ve ticaretin dışarıda tutulması gerekiyor”
Prof. Dr. Fincancı aşıların kamu düşünülerek evrensellikle geliştirilmesi ve rekabet kaygısı olmadan sunulması gerektiğini şöyle kaydetti:
“Üçüncü faza geçmiş bir yerli aşı üretimi yok. Yerli aşı derken ne kastettiğimizi görmek lazım, bütün bu aşılar bir kısmı Türkiye'den bilim insanlarının yer aldığı çalışmalarla ilerliyor. Dolayısıyla yerli aşı kavramı kullanmak yerine bilim evrensellik temelinde kamu destekli yürütülmeli ve tümüyle kamusal olmalı. Bu aşamada rekabetin ve ticaretin dışarıda tutulması gerekiyor. Aşının ucuzu pahalısı olmaz güvenli ve etkilisi olur. Bu aşamada güvenli ve etkili olup olmadığının değerlendirilmesine ihtiyaç var.
Biliyoruz ki aşı insanlığın malı olmalı, patent süreçleri ücretlendirmeler ve sermaye üzerinden yürütülen bu çalışmalar da sıkıntılı. Kamu kaynaklarını kullanarak araştırma yapan şirketlerin bu patent sürecini ortadan kaldırılması gerekiyor. Patent anlaşmaları nedeniyle ilaca ulaşımda sıkıntılar yaşanıyor.”