Covid-19 aşı adayları ile ilgili son durum ve aşılar üzerine - Prof. Dr. Gülay Milli Loğoğlu

Neden mi aşılama?.. çünkü; çoğunluk için hayat eve sığmıyor… ve ölüyorlar… ve dünya artık çok ‘küçük’…

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 06 Aralık 2020
  • 08:33

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ – WHO) son kayıtlarında tüm dünyadaki toplam doğrulanmış covid-19 olgu sayısı 63.719.213, bu nedenle olan toplam ölüm sayısı ise 1.482.084 olarak bildirilmiştir (3 Aralık 2020 itibariyle). Türkiye’de ise, Türk Tabipleri Birliği’nin tüm açıklamalarına ve ısrarlarına/bildirimlerine rağmen en başından beri olgu ve ölüm sayıları makyajlanarak verilmiş; İstanbul Belediyesi Başkanı İmamoğlu’nun İstanbul’daki ‘bulaşıcı hastalık’ nedenli ölüm sayılarını her gün açıklamaya başlamasıyla ve mızrak çuvala sığmayınca, ayrıca DSÖ’nün aşı tedariki konusunda açıkladığı kriterler sonrasında, uzun bir zamandan sonra ilk kez 25 Kasım 2020 tarihinde, Sağlık Bakanı Koca tarafından yeni olgu sayıları da verilmeye başlanmıştır.

Bu bağlamda tabloda sunulan rakamlar birden artmış ve gerçeğe daha yakın sayılar kamuoyunun bilgisine sunulmaya başlanmış olup; 3 Aralık 2020 tarihinde 32.381 yeni olgu, 6.511 hasta ve 187 ölüm bildirilmiştir. Yaklaşık bir haftadan beri açıklanan daha gerçeğe yakın sonuçlarla, rakamlardaki oransal uyumsuzluklar ve ölüm sayılarındaki isabetsizlikler devam etse de, durumun hiç de şimdiye dek kamuoyuna aktarıldığı gibi olmadığı ve yeni olgu sayısı açısından Türkiye’nin dünyada dördüncü, Avrupa’da ise birinci olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelinmiştir.  Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de durum vahim olup, bu salgının ivedilikle dizginlenmesi gerekmektedir. (Eklemek gerekirse, ekonomiyi/parayı önceleyen Batı ülkelerinde salgının seyri çok daha kötü; insanı önceleyen ve etkin/bilimsel salgın yönetimi uygulayan Uzakdoğu ülkeleri ise çok daha başarılı bu konuda ve salgını denetim altına alabildiler..)

Etkin/özgün ve yaygın olarak kullanılabilecek bir tedavisinin henüz bulunmamış olması nedeniyle, tüm dünyayı esir alan bu küresel salgının denetlenebilmesi ve covid-19 nedenli ölümlerin önüne geçilebilmesi için, mevcut koşullarda aşılama tek çare olarak önümüzde durmaktadır. Salgının patlak vermesi ile birlikte, deyim yerindeyse, tüm dünyada birçok ülkede aşı çalışmaları için bilimsel seferberlik başlatılmış, bu nedenle de çok hızlı yol alınmıştır. Bilim ve teknolojideki son gelişmeler ve bilim dünyasının deneyim birikimi de, bu konuda sağlanan başarıya katkıda bulunmuştur. Geleneksel yöntemlerin yanı sıra, durumun aciliyeti nedeniyle ve biyoteknolojideki son gelişmelere de paralel olarak, bazı aşı çalışmalarında, hızla ilerleme sağlayan ve önceden denenmemiş olan yeni teknikler/yöntemler de kullanılmıştır.

Aşı geliştirme çalışmaları ve süreçleri

Aşı geliştirme çalışmaları klinik öncesi (preklinik) ve klinik çalışmaların yapıldığı farklı aşamalardan oluşur. Preklinik çalışmalar, araştırma ve geliştirme çalışmalarını içeren laboratuvar ve hayvan deneyleri süreçlerini kapsar. Klinik çalışma evrelerinde ise, preklinik aşamalarda başarılı sonuçlar alınmış ürünler ile ilgili insan çalışmaları yapılır. İnsanlarda bu süreç Faz ya da Evre olarak tanımlanan 4 aşamadan oluşur. Özetlemek gerekirse; Faz 1’de onlarca (ortalama 30 kişi; 20-80 arası olabilir), Faz 2’de yüzlerce (genellikle 100-300 kişi), Faz 3’te binlerce (genellikle birkaç binden fazla sayıda katılımcı) kişi ile, aşı adayının güvenliliği ve etkinliği araştırılır, olumsuz etkiler izlenir. Faz 3 genellikle farklı hastaneler ve ülkeler arasında yayılır (bölgesel, ülkesel, etnik…değişkenlikler de izlenir). Bu çalışmalar ürünün (ilaç, aşı) güvenli ve etkili olduğunu gösteriyorsa, üreticiler ruhsat (yetkilendirme, onam) için başvurabilir. Faz 4 ise ürünün riskleri, yararları ve optimum kullanımı da dahil olmak üzere, ek bilgileri ve ayrıntıları tanımlamak için pazarlama sonrası yapılan çalışmalardır.

DSÖ bildirimlerine göre çeşitli ülkelerdeki aşı çalışmalarında gelinen son durum

Son DSÖ bildirimine göre Faz 3 klinik aşamasında bulunan potansiyel Covid-19 aşı adayları:

Sinovac (Çin)                                       inaktif virüs                 2 doz(0,14. gün), kas içi

Sinopharm (Çin, Wuhan)            inaktif virüs                   2 doz(0,21. gün), kas içi

Sinopharm (Çin, Pekin)              inaktif virüs                   2 doz (0,21. gün), kas içi

Bharat Biotech(Hindistan)          inaktif tüm viron     2 doz (0,28. gün), kas içi

Oxford/AstraZeneca                       viral vektör                 2 doz (0,28. gün), kas içi

Cansino (Pekin, Çin)                    viral vektör                    1 doz, kas içi

Gamaleya Enst.(Rusya)               viral vektör                2 doz (0,21. gün), kas içi

Janssen (ABD)                               viral vektör                    1 doz, kas içi; ya da 2 doz (0,56.gün), kas içi

Novavax (ABD)                             protein altbirim             2 doz (0,21. gün), kas içi

Anhui Zhifei Longcom (Çin)        protein altbirim           2 veya 3 doz (0,14. veya 0,14,28.gün), kas içi

Moderna/NIAID (ABD)                 m-RNA                           2 doz (0,28. gün), kas içi

BionTech/Pfizer/FosunPharm* m-RNA                            2 doz (0,28.gün), kas içi

Medicago Inc.(Kanada)              VLP**(bitkisel)             2 doz (0,21. gün), kas içi

(*Fosun Pharma, Çin’li firma; **VLP, bir tür protein altbirim aşısı. Viral vektör aşıları, çoğalma yeteneği olmayan tiptedir.)

Faz 3 klinik aşamasındaki bu 13 aşı adayının yanı sıra; Faz 2 klinik aşamasında dört, Faz 1-2 klinik aşamasında 12, Faz 1 klinik aşamasında 21, preklinik aşamada ise 170’e yakın aşı çalışması bulunmaktadır. Son DSÖ bildirimine göre, aralarında Japonya, Küba, Bangladeş, Mısır, Slovenya, Vietnam, Tayland, Brezilya, Hindistan, Finlandiya, İspanya, İran, Kazakistan, Nijerya, Arjantin, İsrail, Hong Kong, Hollanda… gibi geniş bir yelpazedeki ülkelerin de bulunduğu aşı çalışmalarının, preklinik ya da klinik evrelerde yürütülmeye devam ettiği görülmektedir.

Türkiye’de Covid-19 aşı çalışmaları

Ülkemizde ise; Ege Üniversitesi (DNA), Koçak Farma İlaç ve Kimya San. (inaktif), Selçuk Üniversitesi (2 aşı adayı; inaktif ve m-RNA), Erciyes Üniversitesi (2 çalışma; inaktif ve çoğalma yeteneği olmayan viral vektör), Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi/Acıbadem Labmed (canlı atenüe virüs), Ankara Üniversitesi (çoğalma yeteneği olmayan viral vektör), İzmir Biotıp ve Genom Merkezi (protein altbirim), Boğaziçi Üniversitesi (protein altbirim), Bezmialem Vakıf Üniversitesi (VLP*), ODTÜ (VLP) gibi merkezlerde yürütülmekte olan 12 aşı çalışmasının, DSÖ listesinde kayıtlı ve preklinik aşamada oldukları görülmektedir. Koçak Farma laboratuvarlarında (BSL3) yapılmakta olan bir aşı çalışmasının Faz 1 klinik aşamaya geçtiğini ise, geçtiğimiz günlerde Bakan Koca açıklamıştı. (*VLP-virus-like particle-virüs benzeri parçacıklar; bir tür protein bazlı aşı.) Görüldüğü gibi, ülkemizde çalışılmakta olan aşı adaylarında da, geleneksel yöntemin (inaktive aşı) yanı sıra, tüm dünyada kullanılmakta olan çeşitli yöntemler kullanılmaktadır.

Aşı tipleri ve anlamları

Bu listede belirtilmiş olan aşı tiplerinin kısaca açıklaması aşağıda sunulmuştur:

1-Komple (tüm) viron aşıları: Mevcut aşıların birçoğu attenüe(zayıflatılmış) ya da inaktive edilmiş virüs aşılarıdır. Virüsün kendisi kullanıldığından, güvenlik süreçleri çok sıkıdır. Bu grupta iki tür aşı bulunur: canlı attenüe (zayıflatılmış) aşılar ve inaktif aşılar.

Canlı attenüe aşılar: hayvan ve insan hücrelerinde mutasyonlarla zayıflatılmış, virülansı ortadan kaldıılmış virüs suşlarıyla hazırlanır. Bu aşılar, doğal viral enfeksiyonlarda olduğu gibi hem humoral (sıvısal; antikorlar), hem de hücresel bağışıklık yanıtı oluşturabilirler.

İnaktive aşılar: kimyasal (formaldehit) ya da fiziksel (UV, ısı) bir yöntem kullanılarak öldürülmüş patojen suşlarla hazırlanır. Bu yaklaşımın bir dezavantajı, aşının virüsle etkili bir şekilde savaşması için her zaman güçlü bir bağışıklık yanıtı üretmemesi ve bazen ikinci bir dozun gerekli olmasıdır. Çalışılan inaktive aşıların hepsi, 14. ya da 21. günde ikinci bir dozu planlamışlardır. (örneğin Sinovac, Çin)

2-DNA ve m-RNA aşıları

m-RNA (haberci RNA) aşısı: virüsün genetik kodunu taşıyan m-RNA (kodladığı genellikle virüsün başat-spike/S protein-proteinidir) aşısı. Bu yolla, hücrelerde virüs proteininin kopyaları çıkarılır. Enjekte edilen kişinin hücreleri, bu genetik kodu kullanarak S proteini üretir ve vücut, sanki virüs organizmaya girmiş gibi, bağışıklık sistemini harekete geçirir; yani bir çeşit bağışıklık sisteminin ‘kandırılması’. En önemli avantajları, DNA teknolojisi kullanıldığından, hızlı bir şekilde üretilebilmeleridir (örneğin Moderna, BionTech/Pfizer). Bu yöntem, günümüzün en yeni aşı yaklaşımlarından biridir ve bu tip aşı adayları çok dikkatli bir şekilde inceleme altındadırlar.

DNA aşısı: Benzer şekilde, virüsün hedefteki proteinini yapmak üzere genetik kod kişiye verilir. Verilen kişinin hücreleri, istenen proteini üretecek RNA’yı yapmak için bu talimatları kullanır ve böylece bağışıklık sistemi uyarılır. Virüsle çalışılmadığı için üretim ve aşı hazırlama aşamaları daha güvenli, daha kolay ve hızlıdır. DNA ve m-RNA yöntemleri, günümüzdeki en yeni aşı yaklaşımlarındandır. Bu alanda daha önce kullanılan bir yöntem olmadıklarından, çok dikkatli bir şekilde inceleme altındadırlar.

3-Viral vektör aşıları: Bu aşılarda başka bir virüs, aşı adayının virüsünün genetik materyalini kişiye taşır. Taşıyıcı virüs (adenovirüs, kızamık) vücutta koronavirüs proteinleri üretebilecek şekilde genetik olarak tasarlanır. Bu virüsler zayıflatıldığından hastalığa neden olmazlar. Verilen kişi için güvenlidir; taşınan genetik materyal ile bağışıklık sisteminin uyarılması ve antikor üretimi sağlanır. Bu tür aşılar bağışıklık sisteminde güçlü bir tepkiye neden olurlar. İki türü vardır: hücreler içinde hala çoğalabilenler (replikasyon yapabilenler; örnek Ebola aşısı) ve anahtar genler devre dışı bırakıldığından çoğalamayanlar (en çok adenovirüs kullanılır; adenovirüs vektörüne SARS-cov2’nin S-protein sekansı eklenir).

4-Protein bazlı aşılar: Bu aşılarda koronavirüsün dış kaplamasını taklit eden protein parçaları veya protein kabuğu kullanılır. Protein alt birimleri (Protein Subunit) üzerinde çalışan aşılarda genellikle virüsün S proteinine veya reseptör bağlanma alanı adı verilen önemli bir kısmına odaklanılmaktadır. Bu aşıların işe yarayabilmesi için adjuvanlar, yani bağışıklık uyarıcı moleküller gerekebilir. Bu gruptaki diğer bir yöntem, virüs benzeri parçacıkların (virus-like particle-VLP) kullanıldığı aşılardır (boş virüs kabukları, koronavirüs yapısını taklit eder; genetik materyalden yoksun oldukları için bulaşıcı değildir, virüs benzeri yapıda antijen kopyasını taşırlar).

Aşı adayları arasında ülkemizde en çok tartışılmakta olanlar; Çin aşısı (Sinovac) olarak bilinen, geleneksel yöntemle geliştirilmiş inaktive aşı ile, Alman aşısı (BionTech/Pfizer/Çin’li firma Fosun Pharma) olarak bilinen ve daha önce denenmemiş olan, güncel biyoteknolojik yöntem ile üretilen m-RNA aşısıdır. Bu iki aşının ön plana çıkmasının nedenleri, Sinovac aşısı için 50 milyon dozluk anlaşma yapıldığının, BionTech aşısı için ise bir milyon dozluk anlaşma için görüşmelerin sürdürüldüğünün Bakan Koca tarafından açıklanmış olması ve her iki aşının Faz 3 çalışmalarının ülkemizde de sürdürülüyor olmasıdır. Sinovac aşısının Faz 3 çalışmaları çeşitli üniversitelerde; BionTech aşısının Faz 3 çalışmaları ise Sakarya’da, öncelikle sağlık çalışanlarından başlatılmak üzere, bilindiği gibi halen yürütülmektedir. BionTech aşısının Faz 1 ve Faz 2 sonuçları akademik düzeyde yayınlanmış olup; Faz 3 çalışmaları halen hem üretici ülkede, hem de diğer çeşitli ülkelerde yürütülmekte olduğundan; doğaldır ki bu bulgular herhangi bir dergide yayınlanmamış, ancak ön-ara sonuçlar paylaşılmıştır. Bu aşıyla ilgili ciddi bir yan etki bildirilmemiştir.

m-RNA aşısının insanda genetik yapıyı bozacağı şeklinde, sahte/yalan haber içerikli paylaşımlar sosyal medyada dolaştırılmaktadır (hem de bazıları, bazı saygın bilim insanlarına atfedilerek ve onlar  tarafından söylenmiş gibi!). Bu, doğru değildir. m-RNA aşılarında vücuda verilen, yukarıda da değinildiği gibi, Koronavirüsün S-proteinini kodlayan, sentetik olarak üretilmiş m-RNA bölümüdür; yani genetik materyali değildir. Bu, ribozomlarda, hedeflenen proteini (antijen) sentezletir ve böylece bağışıklık yanıtı oluşturulur. Bir süre sonra da parçalanır, yok olur; bu nedenle de ikinci kez tekrarlanmaktadır. Yani hücre çekirdeğine girerek DNA’ya karışması söz konusu değildir. EMA (Avrupa İlaç Ajansı), m-RNA aşısı üreten Moderna’nın (ABD) da, Pfizer/BionTech’ten sonra potansiyel aşının Avrupa’da acil kullanımı için başvuru yaptığını açıkladı. Her iki aşı da, acil kullanım onamı için FDA’ya (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) da başvurmuş durumda. İngiltere ise, BionTech aşısı için geçtiğimiz gün onay veren ilk ülke oldu.

Sinovac-Çin kökenli aşı ile ilgili kamuoyundaki ön yargılı yaklaşım ise gerçekçi değildir. Çin, bilimde ve biyoteknolojide çok ileri bir ülke ve bilindiği gibi ABD’nin korkulu rüyası olmuş durumda. İlaç/aşı üretimiyle ilgili denetim ve onay süreçlerinin de titizlikle ve ciddiyetle takip edildiği önemli bir merkez. Unutulmamalıdır ki; salgını şehir bazında da değil, bir eyalet bazında 8 hafta süreli bir tam kapatma, karantina ile denetim altına aldı ve şu anda salgın Çin’de yatay bir seyir izlemekte, ayrıca uzun bir süreden beri Covid-19 nedenli ölüm söz konusu değil. Çin ile ilgili aşı değerlendirmelerinde, esastan (kategorik) bir reddetme durumu sağlıklı ve gerçekçi bir yaklaşım değil. Henüz akademik düzeyde bir yayın söz konusu olmamakla birlikte, bu aşının hızlı bir bağışıklık yanıtına neden olduğu ve önemli bir yan etki gerçekleşmediği bildirimleri yapıldı ve bunlar rapor edildi.

Ülkemizde yapılan açıklamalara göre, Sinovac aşısı ücretsiz olarak uygulanacak, ithal edilebilecek diğer aşılar ise eczanelerden ücreti karşılığında sağlanabilecektir.

Faz 3 aşamasındaki aşı adaylarının tümünün, DSÖ tarafından yakından ve titizlikle takip edildiğini ve deyim yerindeyse, bir gönüllü trafik kazası bile geçirse, bunun dikkatle incelendiğini bir DSÖ yetkilisi geçtiğimiz günlerde açıkladı ve Faz 3 çalışmalarının çok umut verici olduğunu tekrarladı; ancak sadece Oxford/AstraZeneca (İngiltere kökenli) hakkında konuşmak için erken olduğunu, etkinlik ve güvenlilik açısından sonuçların halen değerlendirildiğini bildirdi.

Aşı uygulamalarıyla ilgili karşılaşılan bir diğer soru ise, virüste gelişebilecek mutasyonlar. Bu konuda Prof. Dr. Derya Unutmaz’ın (The Jackson Laboratory, ABD) ve Prof. Dr. Uğur Şahin’in (BionTech aşısının geliştiricisi, Firma’nın CEO’su) BionTech aşısıyla ilgili yaptıkları açıklamalarda; yüzlerce mutasyonun gerçekleştiği, ancak bunların virüsün kodunu değiştirmediği, ciddi bir mutasyon beklenmediği, bu gerçekleşse bile aşı içeriğinde yapılacak bazı düzenlemelerle bunun kolaylıkla aşılabileceği; antikor yanıtının çoğunlukla 6-8 ay boyunca sürdüğü, bunun bir yıl veya daha uzun bir süreye de yayılabileceği ve bu konudaki ayrıntılı incelemelerin sürdüğü bildirildi.

Bazı Faz 3 aşıları ile ilgili bildirilen etkililik oranları: BionTech %95, Moderna %94.1, Sputnik (Rusya) %92, AstraZeneca %70. Bu konuda akılda bulundurulması gereken, hiçbir aşının etkinliğinin %100 olmadığıdır.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Tabip Odası (İTO) tarafından düzenlenen ‘Covid-19 ve Aşı Çalışmaları’ konulu webseminerde yapılan değerlendirmeler ise aşağıdaki gibi özetlenebilir:

İstanbul Tabip Odası Aşı Semineri özet değerlendirmesi

1-Covid-19’un seyrini etkileyebilen durumlar virüs mutasyonu, doğal enfeksiyonla kazanılan toplumsal bağışıklık, etkili tedavinin bulunması ve proflaksi (önleyici tedavi), aşılama ve kişiselleştirilmiş tedavi uygulamaları olarak belirlendi. Bunlar arasında şimdilik en umut verici yol, aşılama.

2-Öncelikle potansiyel aşıların güvenliliği ve etkililiğinden emin olunması.

3-Faz 3 aşamasına ait ön sonuçlarla çok erken onam alınmasının yaratabileceği etik ve bilimsel sorunların değerlendirilmesi.

4-Aşı çalışmalarına dahil edilen gönüllü sağlıklı grupların 18-59 yaştaki genç ve erişkin gruplardan oluşturulduğunun göz önünde bulundurulması.

5-Çin kökenli Sinovac: inaktive virüs aşısı. Etkinliği kullanılan doza ve uygulama periyoduna göre son doz aşıdan 14 gün sonra %92-98, 28 gün sonra %95-100 etkili. Tekniği ile önceden bilinen, denenmiş, güvenli aşı, ancak tekrar (rapel) gerektiriyor.

İngiltere kökenli Oxford/AstraZeneca (etkinlik %70) ve Rusya kökenli Sputnik V (etkinlik %92): viral vektör aşıları. Bunlar kısmen ucuz, ancak bazı riskleri olabilir.

ABD kökenli Novavax: protein altbirim aşısı. Bu aşı bellek yanıt oluşturma konusunda belirsizliğini korumakta olduğundan, üzerinde pek durulmadı.

ABD kökenli Moderna ve Almanya kökenli BionTech/Pfizer: m-RNA aşıları. Bu aşılar konak hücre genomu ile karışması söz konusu olmayan, etkin ve güvenli görünen aşılar. Dezavantajları, uzun süreli saklanmaları için -70 derece C’lik soğutuculara gereksinim duyulması.

6-Aşıya bağlı antikor yanıtı 6 ay kadar sürüyor.

7-Faz çalışmaları sırasında gözlenen yan etkiler, diğer aşı reaksiyonlarında görüldüğü kadar; ciddi bir yan etkiyle karşılaşılmadı.

Sonuç olarak

Sonuç olarak söylemek gerekirse; mevcut koşullarda bu küresel salgının denetlenebilmesi için tek yolun aşılama olduğu, genel kabul gören bir gerçeklik olarak önümüzde durmakta. Yönetici erkin, ekonomik ve sosyal destek sağlayarak ivedilikle en az 14 günlük bir tam kapatma gerçekleştirmeyeceği de çok açık. Aylık düzenli bir gelire sahip olan ve kısmen güvenli yerleşimlerde kendini izole ederek yaşama şansı bulunan kesim azınlıkta olup, dışarıdaki hayat böyle devam etmemektedir. İnsanların çoğunluğu karnını doyurabilmek, ailesinin geçimini sağlayabilmek için, çalışmak durumunda bulunmaktadır; deyim yerindeyse, ekmek ile virüs arasında sıkışıp kalmış olanlar çoğunluktadır. Mevcut durumda, toplumsal hareketlilik zorunlu olarak devam etmekte, eğitim aksamakta, çığ gibi büyüyen hasta sayısı nedeniyle sağlık sistemi tıkanmakta, hekimler hasta seçme zorunluluğuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Hekimler ve tüm sağlık çalışanları yorgun, bitkin, isteksiz, bezgin…ön cephede mücadele vermekte, tükenmekte, ölmektedirler. (3 Aralık 2020; bugün beş hekim birden covid-19 nedeniyle öldü!)

O halde, tüm bu grupları da korumak gerekmektedir.

İzole/emniyetli yaşam koşulları içinde olduklarını düşünenler için de, durumun böyle sürüp gidemeyeceği çok açıktır. Dünya artık çok ‘küçülmüştür’; birimiz güvende değilsek, hiçbirimiz güvende olamayacaktır ve yaşam yıllar boyunca köstebek gibi sürdürülemeyecektir.

Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu’nun sorumluluğu

Bu küresel salgını dizginlemek için aşılamadan başka yol olmadığına göre; Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu şeffaf bir şekilde, ülkemizde uygulanacak aşılarla ilgili etkililik, güvenlilik, yan etki bulgularını, raporlarını; aşıların ülkesel ve uluslararası yetkilendirme bilgilerini kamuoyu ile paylaşmalı, bu aşıların ülkemizdeki biyolojik doğrulamalarını da yaparak, sonuçlarını açıklamalı; böylece bir güven ortamı oluşturmalıdır. Kamuoyundaki ön yargıları da göz önünde bulundurarak, böylece insanların kafasındaki soru işaretlerini gidermeli, sahte haberler ve komplo teorileri üretilmesi için uygun ortam olanağını ortadan kaldırmalıdır. Bu bağlamda ayrıca, doğru bir aşılama stratejisi belirleyerek sağlık çalışanları, stratejik risk grupları (yaşlılar, 65 yaş üstü ve ek kronik hastalığı bulunanlar, bakımevi çalışanları ve sakinleri, eğitimciler, vs…), hareketli/toplu meslek grupları gibi önceliklerden başlayarak bir aşılama planlamasını da şeffaf bir biçimde yapmalıdır.

Bireyler de sorumluluk bilinciyle konuya yaklaşmalıdırlar. Sorun bir toplum sağlığı sorunu olup, hepimizi ilgilendirmektedir. Aşı reddi yaklaşımındaki bireyler de, bu ‘yangın yerinde’, konuyla ilgili yaklaşımlarını kendilerine saklamalıdırlar.

Küresel bağlamda doğru strateji ise; birkaç ülkede herkesin değil, her ülkede stratejik riskli grupların aşılanabilmesidir.

Son söz olarak; neden mi aşılama?.. çünkü; çoğunluk için hayat eve sığmıyor… ve ölüyorlar… ve dünya artık çok ‘küçük’…

O halde; bu denli kısa bir sürede, büyük bir bilimsel seferberlikle ve işbirliği ile insanlığın, bilim dünyasının ortaya koyduğu bu başarı kutlanmalı ve Sayın Bakan Koca’nın da ilk aşıyı kendisinde uygulatmasıyla, bir aşı kampanyası başlatılmalıdır. Süreç şeffaf bir şekilde sürdürülerek, kamuoyu düzenli olarak bilgilendirilmeli ve gerekli güven ortamı oluşturulmalıdır.

Kaynaklar

WHO: Coronavirus Disease (COVID-19) Dashboard

WHO: Draft landscape of covid-19 candidate vaccines-26 november 2020

Okyay P: Covid-19 aşı çalışmaları; Türk Tabipleri Birliği Covid-19 pandemisi altıncı ay değerlendirme raporu

Smith J, Lipsitch M, Almond JW (2011):New decade of vaccines 3 vaccine production, distribution, access and uptake. 378. https://dol.org/10.1016…

eskimiyen.com / 04.12.20