1984 Ölüm Orucu Direnişi: TTE saldırısına karşı siyasal zafer

TTE saldırısı ’84’te değil, ‘87’de son buldu. Bu yanıyla ’84 Ölüm Orucu Direnişi’nin maddi-somut bir zaferi olmayabilir ancak kesinlikle siyasal bir zaferle sonuçlandı. Devrimci iradenin ve devrimin teslim olmayacağını, devrimin can bedeli savunulacağını dosta da düşmana da gösterdi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 15 Haziran 2018
  • 16:52

12 Eylül darbesi, yükselen devrimci dalgayı bastırmak için Türk burjuvazisinin ve efendisi ABD’nin “bizim çocukları” olan TSK’ya yaptırdığı bir darbedir. Darbenin amacı yükselen devrimci dalgayı bastırmak, devrimi teslim almak olunca, pratikte de dolaysız olarak devrimcileri teslim almaya yöneldi.

Katledemedikleri devrimcileri yoğun işkencelerden geçirip hapse atmak, teslim almanın ilk koşuluydu darbeciler için. Ne var ki işkenceler, idamlar, hapse atmalar devrimcilere diz çöktüremiyordu. Bu yüzden tutsak devrimcilerin kişiliklerine, kimliklerine, onurlarına dönük saldırılar başlatıldı.

Saçları kazıyarak kesmek hapishaneye girişte devrimci tutsağın karşılaştığı ilk saldırıydı ve askeri disiplinin ilk adımıydı. Askeri düzende ayakta sayım, tekmil, içtima vb. yaptırımlar askeri düzende disiplin adı altında devrimci iradeyi kırmayı amaçlıyordu.

Devrimci iradeye ve kişiliğe dönük en kapsamlı saldırı ise tek tip elbise (TTE) uygulamasıydı. TTE bir anlamda “teslimiyetin üniformasıydı”. Darbecilerin bütün dayatmalarına uyup, “teslimiyetin üniforması”nı giyenler, devrimci kimliklerinde soyundular. Buna “akıllıca” geri adım teorisiyle kılıf giydirerek uyanlar, esasta teslim oldular. Devrim onlar için sadece nostaljik bir anı olarak kaldı, artık onlar reformistti.

Teslim alma dayatmalarına uymayanlar ölümü göze alarak direndiler. Mazlum Doğan 1982 Newroz’unda 3 kibrit çöpünü sembolik olarak yakarak feda eyleminde bulundu. Onun eyleminin etkisi Diyarbakır hapishanesindeki tutsaklarla sınırlı kalmadı, Kürt halkının direniş ateşini yaktı.

Mazlum Doğan’ın ardından Diyarbakır hapishanesinde 18 Mayıs gecesi Dörtler bedenleriyle direniş ateşini büyüttüler. Ardından ölüm orucu direnişi ateşi iyice harlandı.

’84 ölüm orucu direnişi

Diyarbakır direnişlerinden iki yıl sonra TİKB ve Devrimci Sol davalarından hapiste olan tutsaklar Metris hapishanesinde devrimci kimliğe dönük saldırılara ve TTE dayatmasına son verilmesi için ölüm orucu direnişine başladılar. Açlık grevi olarak başlayan direniş 45. gününde ölüm orucuna dönüştürüldü.

Direnişin 63. gününde, 14 Haziran’da Devrimci Sol davasından Abdullah Meral ölümsüzleşti. 17 Haziran’da TİKB Merkez Komite üyesi Mehmet Fatih Öktülmüş ve Devrimci Sol’dan Haydar Başbağ; 24 Haziran’da ise Devrimci Sol’dan Hasan Telci ölümsüzlük burçlarına çekildiler. TİKB davasından Aysel Zehir Türkiye’de ilk Wernicke-Korsakof sendromuna yakalanan ölüm orucu gazisi oldu. Direniş 75. gününde bitirildi.

TTE saldırısı ’84’te değil, ‘87’de son buldu. Bu yanıyla ’84 Ölüm Orucu Direnişi’nin maddi-somut bir zaferi olmayabilir ancak kesinlikle siyasal bir zaferle sonuçlandı. Devrimci iradenin ve devrimin teslim olmayacağını, devrimin can bedeli savunulacağını dosta da düşmana da gösterdi.

***

’84 Ölüm Orucu Direnişi’nde ölümsüzleşenler:

Abdullah Meral: 1975’lerden itibaren mücadeleye katıldı. DEV-GENÇ içinde aktif görevler alarak, Kadıköy ve çevresinde anti-faşist mücadeleye önderlik etti. İşkencelerde örnek tavır aldı. Tutsaklık koşullarında direnişin en ön saflarında oldu.

Haydar Başbağ: Devrimci mücadeleye Elazığ’da başladı. Emekçiliği, fedakarlığı ve kararlılığıyla çeşitli görevler üstlendi. Yılgınlığın kol gezdiği 12 Eylül döneminde direnişi örgütledi. 1982’de tutsak düştü. İşkencede ve zindanlarda örnek bir direnişçiydi.

Fatih Öktülmüş: 1968’lerden beri sınıf mücadelesinin içindeydi. Ölümsüzleştiğinde TİKB MK üyesiydi. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde tutsaklıklar yaşadı. Defalarca karşılaştığı işkence tezgahlarında düşmanı hep mağlup eti ve işkencede direnişin sembol isimlerinden biri oldu.

Hasan Telci: Mudanya doğumludur. Sırt hamallığı yapan bir emekçiydi. Anti-faşist mücadelede kararlılığıyla öne çıktı. En zor anlarda bile umudunu asla kaybetmedi. 1980’de tutuklandı.