1984 ölüm orucu direnişi 12 Eylül darbesinin hapishanelerde estirdiği baskı ve zorbalığa karşı tek duruş değildi. Ama teslimiyete karşı, direnişin sembolü haline gelen bir direnişti.
Sermaye devleti devrimcileri hapse atarken, onları zorla teslim almayı da hedefliyor. 12 Eylül darbesiyle tahkim edilen faşist rejim, zindana kapattığı devrimcileri teslim almak için, tarihin en iğrenç zulümlerinden birini uyguladı. Farklı zindanlarda zulmün dozu arasında bazı farklar olsa da, devlet politikasının hedef netti: Devrimcileri teslim almak için, tutsakları devrimci onuru ve kimliği savunamaz duruma düşürmek. Tek tip elbise (TTE), sermaye devletinin bu rezil amacına ulaşmak için dayattığı temel uygulamaydı.
TTE, her şeyden önce devrimciliğin bir suç olarak kabul edilmesin dayatıyordu. Zira kapitalizmin barbarlığına karşı mücadelenin “suç” kabul edilmesi, devrimcilik iddiasının terk edilmesi anlamına geliyordu. Devrimcileri ideallerinden uzaklaştırmayı amaçlayan TTE, öncelikle insan onurunu hedef alan vahşi bir saldırıydı.
Devrimcilik bir suç değildir. Ama TTE giyilecek olursa, devrimciliğin suç olarak kabulü sağlanır. Ondan sonra da devrimciler, devrim idealinden uzaklaştırılmaya çalışılır. Çünkü devrimci hedefle taktik olarak giyilmesi dışında, TTE’yi giyen biri devrimden kopmanın ilk adımını atmış demektir.
Devrimci tutsaklar, TTE’ye karşı farklı biçimlerde direndiler. Ancak 11 Nisan’da Metris Hapishanesi’nde başlatılan ’84 ölümü orucu, bir anlamda TTE saldırısına karşı direnişin sembolü olmuştur. TİKB ve Devrimci Sol’un yaptığı ölüm orucu direnişinin 63. gününde, 14 Haziran’da Devrimci Sol davasından Abdullah Meral; 17 Haziran’da TİKB Merkez Komite üyesi Mehmet Fatih Öktülmüş ve Devrimci Sol’dan Haydar Başbağ; 24 Haziran’da ise Devrimci Sol’dan Hasan Telci ölümsüzleşti.
Apo, Fatih, Hasan, Haydar sadece hapishanelerde değil içerde dışarda, toplam olarak Adnan Yücel’in dizelerinde olduğu gibi “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” sürecek devrim mücadelesinin sembolü olacak:
“Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün zulüm biter.
menekşeler de açılır üstümüzde leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”
H.Ortakçı