Şartlı tahliyede yapılan yasa değişikliği, 1 Ocak itibariyle siyasi mahpuslara uygulamaya başlandı. Uygulama siyasi hükümlülerin şartlı tahliye edilmesini fiilen ortadan kaldırıyor.
Isparta’da üniversite öğrencisiyken katıldıkları basın açıklamaları gibi gerekçelerle “örgüt üyeliğinden” cezalandırılan Didar Boza, Mervenur İşleyici ve Ceylan Bozkurt, 4 yıl 8 ay hapiste kaldı. Şartlı tahliye yasasına göre 9 Ocak’ta tahliye edileceklerdi.
Aileleri hazırlandı, sokağa çıkma kısıtlamasına takılmamak için yasal izinlerini alıp kızlarını karşılamaya gideceklerdi. Ancak tahliye edilmeleri gereken tarihe bir gün kala, en az 6 ay daha hapiste kalacaklarını öğrendiler.
Anneleri Nazlı Boza ile Nesrin İşleyici bianet’e yaptıkları açıklamalarda “çok üzüldüklerini, halen şokta olduklarını, bunun sadece mahpuslara değil, ailelere de ek ceza olduğunu” söylediler.
Avukat İmdat Ataş da bianet’e yaptığı açıklamada, 1 Ocak’ta yürürlüğe giren yasa düzenlemesiyle, uygulamada siyasi hükümlülere düşüncelerinden dolayı şartlı tahliye yolunun 1 yıllığına kapatıldığını ifade etti.
Didar Boza, Mervenur İşleyici ve Ceylan Bozkurt, Isparta’daki Süleyman Demirel Üniversitesinde öğrenciyken beş yıl önce tutuklanıp ceza almıştı, üçü de dördüncü sınıftaydı.
“Yaptığının suç teşkil ettiğini düşünmüyor”
Öğrencilerden Didar Boza’ya tebliğ edilen İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı’nın 7 Ocak 2021 tarihli kararında, tahliyelerinin “uygun görülmediği” ifade edildi.
Kurulda bulunan psiko-sosyal yardım servisi raporunda, Didar Boza’nın “suçunu kabul etmediği, yaptığı eylemin suç teşkil ettiğini düşünmediği, pişmanlık yaşamadığını ifade ettiği” belirtildi.
Raporda, bu sebeplerle “aynı suçu tekrar işleme riskinin olduğu düşünülmektedir” sonucuna varıldı. Öğrencilere, katıldıkları basın açıklamaları veya HDP Kadın sosyal medya grubundaki yazışmaları gerekçe gösterilerek ceza verilmişti.
“Topluma bütünleşmeyeceği” kanaati oluşmuş
Tahliye durdurmaya gösterilen gerekçelerden biri de Boza’nın “örgüt mensuplarının bulunduğu koğuşta kalması” gösterildi.
Yönetim servis raporunda, “toplumla bütünleşmesi hususunda müspet bir kanaat oluşmadığı tespiti yapılmıştır” dendi.
“57 kitap okudu, manevi rehberle görüşmedi”
Eğitim ve Öğretim Servisi raporunda da Didar’ın “manevi rehberle” görüşmediğinin altı çizildi:
“Kurum kütüphanelerinden veya ailesiyle ziyaretçileri tarafından gönderilen toplam 57 kitap okuduğu, kurs veya manevi rehberlik faaliyetlerine yönelik bir talebi bulunmadığı saptaması yapılmıştır.”
“Manevi rehberlik” görevi, Adalet Bakanlığı’nın Diyanet İşleri Başkanlığıyla protokolü kapsamında vaizler veya din görevlilerince yerine getiriliyor.
“Türkiye’yi yalan yanlış bilgilerle karaladı”
Güvenlik ve Gözetim Servisi Raporu’nda da Boza’nın kurum çalışanlarına [gardiyanlara] “serzenşleri olduğu” belirtildi:
“İnfaz süresi içinde tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim olmadığı gibi, pişmanlık ve itiraf vb. davranış ve eylemi görülmemiştir.”
Ayrıca Boza’nın Fransa Büyükelçiliğine göndermek istediği mektubunda, “Türkiye Cumhuriyeti hakkında yalan yanlış bilgilerin yer aldığı, kişi ve kurumları karalayıcı ifadelerin bulunduğu” belirtildi.
Ayça Söylemez- Bianet / 13.01.21