Kaçırılmalar üzerine

İnsanları kaçırmak, yaratmak istedikleri korku ve baskı mekanizmalarından yalnızca biridir.  Bu yaşananlar ile topluma verilmek istenen mesaj açıktır: “Bize karşı gelirseniz canınız her an tehlikede olur!”

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 11 Eylül 2020
  • 09:25

İnsan kaçırma, faili meçhuller, ajanlaştırma teklifleri ve işkence bu devletin on yıllardan beri süren iğrenç geleneklerinden biridir. Sermaye devleti bekası için bu tip “mafya oyunlarına” başvurmaktan hiçbir zaman geri durmadı. Yakın zamanda İstanbul'da geçtiğimiz ay sonunda, Halkların Demokratik Partisi / Halkların Gençlik Meclisi üyesi 3 kişi kaçırıldı. Kaçırılanlara araba içerisinde işkence yapıldı. İşkencenin yanı sıra “Dükkan bile kundaklayıp araç bile yaksanız biz her zaman arkanda olur, sizi koruruz” denilerek ajanlık teklifleri sunuldu. Bu dayatmaları kabul etmeyen gençler çıplak, elleri kolları bağlı ve gözleri kapalı bir vaziyette yol kenarlarına bırakıldı.

Son dönemde kaçırılma olaylarının daha da arttığını gözlemliyoruz. 2020 yılında neredeyse her ay buna benzer haberler alır olduk. Tüm bu yaşananlar tesadüf ya da kendini bilmez bir kaç faşistin yaptığı bir şey değil. Devlet, devrimci ve ilericilere sistematik bir şekilde saldırı gerçekleştirmektedir. İnsanları kaçırmak, yaratmak istedikleri korku ve baskı mekanizmalarından yalnızca biridir.  Bu yaşananlar ile topluma verilmek istenen mesaj açıktır: “Bize karşı gelirseniz canınız her an tehlikede olur!”

Geleceğin temsilcisi olan gençlik düzenin korkularını büyüten kesimlerin başında geliyor. Tarih boyunca egemenler gençliği zapturapt altına almak için çırpınmışlardır. Toplumsal muhalefetin geri çekildiği zamanlar bile gençliğin dinamiğini görmek mümkündür. Türkiye'de de güçlü bir devrimci gençlik geleneği mevcuttur. Geçmişten gelen bu gelenek en durgun zamanlarda dahi kendini gösterebiliyor. Bu dinamizm, kimi zaman tacize-tecavüze karşı meydanlarda yükselen bir ses, kimi zaman üniversitelerin bölünmesine karşı günlerce süren eylemlerde binler olup göstermektedir kendini. Kimi zaman polis şiddetine karşı yapılan eylemler de, kimi zaman da devlet eliyle gerçekleştirilen katliamları “unutmadık, unutturmayacağız!” diyerek hesap sormak için sokaklarda göstermektedir.

Bugün gençlik mücadelesi, gençliğin örgütlü kesimlerine daralan bir noktada bulunsa da gençlik her zaman anlamlı çıkışların temsilcisi olmuştur. Egemenlerin korkuları da çürümüş düzenlerine karşı patlayacak öfkenin yakın olmasıdır. Bu azgınca baskı, zulüm, gözaltı ve tutuklama terörü bundandır.

Kaçırma, işkence, gözaltı ve tutuklamalar ile gençliğin mücadelesini bitirebileceklerini sananlar yanılıyorlar. Devrimci gençlik düzenin korkularını büyütmeye, mücadeleyi yükseltmeye devam edecek!

İstanbul'dan bir DGB'li