Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bundan tam 40 sene önce, Türkiye’de yükselen toplumsal muhalefetin bastırılması için hayata geçirilen askeri faşist darbesinin bir ürünü olarak kuruldu. Sermaye devleti YÖK’ü kurarak, üniversite gençliğini “ehlileştirmeyi” ve gençlik mücadelesini baskı ve zor kullanarak ezmeyi hedeflemişti. Üniversitelere dönük darbenin diğer adı olan YÖK, öğrenciyi, öğretim görevlisini, kısacası üniversiteleri teslim almanın bir aracı olageldi. Daha ilk günlerden başlayarak üniversiteleri fabrikaların ve tarikatların arka bahçesi haline getirdi. YÖK ve YÖK düzeni üniversiteleri ticarethane, öğrencileri müşteri, rektörü ise CEO haline getirmenin aracı olarak rol oynadı.
YÖK’ün kurulmasından bu yana üniversitelere yönelik birçok saldırı gerçekleştirildi
Özellikle 15 Temmuz sözde darbe girişimini fırsata çeviren AKP iktidarı, ilan ettiği OHAL ile toplumsal yaşama yönelik baskı ve saldırı politikalarına hız verdi. KHK’lar eliyle akademideki ilerici birikim peyderpey tasfiye edildi. Devrimci ve ilerici öğrencilere dönük soruşturma, gözaltı, tutuklama terörünü devreye soktu.
Eğitim sistemi AKP iktidarı döneminde iyice çürürken, pandemi süreci bu çürümüşlüğü çöküşe çevirdi. Üniversitelerde örgün eğitime ara verilip uzaktan eğitime geçilirken sorunlarımız katmerleşti. En köklü üniversitelerde dahi uzaktan eğitim altyapısının olmaması, teknik ekipman ve internet eksikliği gibi sorunlardan ötürü yüzbinlerce üniversitelinin eğitime erişmesi engellendi. Halihazırda niteliksiz olan eğitim sisteminde böylelikle 1,5 yıllık “kayıp zaman” meydana geldi. Sonuç olarak, pandemi döneminde, en temel haklarımızdan biri olan eğitim hakkı her bakımdan gasp edilmiş oldu.
Yine pandemiyle birlikte genç işsiz sayısında artış yaşanırken, geleceksizlik gençliğin en büyük sorunu haline geldi. Şimdi de gerekli tedbirler alınmadan üniversitelerde yüz yüze eğitime geçildi. Başta eğitim hakkı olmak üzere barınma, beslenme ve ulaşım gibi en temel haklarımızın gasp edilmesiyle üniversiteler açıldı. Özellikle yüzbinlerce öğrencinin en yakıcı sorunlarından biri haline gelen barınma sorununa dair, iktidar tarafından en küçük adım dahi atılmadı. Keza ev kiralarına, yurt fiyatlarına, yemekhane fiyatlarına yapılan zamlardan kaynaklı birçok arkadaşımız geçim sıkıntısından kaynaklı yeni dönemde üniversitelere gelemedi. Yüksek fiyatlı ev ve yurtlara gidemeyen birçok üniversiteli, dinci-gerici cemaat ve tarikatların adeta pençesine itildi. Barınma hakkı için mücadele eden arkadaşlarımız ise gözaltına alındı, yurtlardan atıldı!
Aradan geçen 40 seneye rağmen YÖK, sermaye devletinin çıkarları doğrultusunda üniversitelerin denetimi ve neoliberal dönüşümü için kullanılmaya devam ediliyor. Ancak bugüne kadar YÖK eliyle hayata geçirilen saldırılar, tırmandırılan baskı ve yasak politikaları gençliği teslim alamamıştır. Bugün gençliğin özgürlük ve gelecek özlemi dünden daha fazladır. Yakın zamanda üniversitelerin bölünme yasasına karşı iki hafta boyunca yapılan eylemler, birçok üniversitede gerçekleşen yemekhane boykotları, ODTÜ Kavaklık Direnişi, 2021 yılının ilk günlerinden bu yana tüm baskı, gözaltı ve tutuklama saldırılarına rağmen devam eden Boğaziçi Direnişi vb. gibi örnekler, gençliğin düzene karşı içinde biriktirdiği öfkenin yanı sıra, özgürlük ve gelecek özleminin de birer göstergesidir.
Bugün başta eğitim hakkı olmak üzere, buna bağlı olarak gasp edilen barınma, beslenme, ulaşım, sağlık gibi temel haklarımız için,
Özerk-demokratik üniversite hakkımız için,
Söz, basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü hakkımız için,
Söz, karar ve yetki mekanizmalarında yer alma hakkımız için,
İnsanca bir yaşam hakkımız için,
Haklarımıza, özgürlüğümüze ve geleceğimize sahip çıkmak için,
Tüm gençliği YÖK ve YÖK düzenine karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz!
Devrimci Gençlik Birliği