Fırsat eşitsizliğine dayalı eğitim sisteminin gençliği sürüklediği geleceksizlik her yıl ÖSYM’nin açıkladığı YKS sonuçları ile gözler önüne seriliyor. Bu yıl da açıklanan YKS sonuçlarında Temel Yeterlilik Testi’ne (TYT) katılanların yüzde 32’sinin 150 puanın altında kalarak barajı geçemediği açıklandı.
Pandemi koşullarında uzaktan eğitime erişemeyen binlerce öğrencinin olduğu gerçekliğinde turizm sektörünün ihtiyaçlarına öncelik verilerek YKS’nin yapılmasında ısrarcı davranıldı. Eğitim programları kapsamında değişiklik ya da seyreltme yapılmayarak gerçekleştirilen sınavın sonuçları ise geçen yıla göre eğitim sisteminin daha da geriye gittiğini gösterdi.
Pandemi süreci boyunca çalıştaylar ve basın açıklamaları ile uzaktan eğitime dair görüş ve önerilerini paylaşan Eğitim Sen, YKS sonuçlarının ardından başarısızlık tablosunu değerlendiren bir açıklama yayınladı.
Binlerce öğrenci sınava girmedi
2021 Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) başvurduğu halde Temel Yetenek Testi’ne (TYT) 175 bin, Alan Yeterlilik Testi’ne (AYT) 154 bin aday girmediğine dikkat çekilen açıklamada 2021 YKS sonuçlarının en dikkat çekici yönünün sorulara verilen doğru yanıtların ortalamasındaki düşüklük olduğu vurgulandı.
Açıklamanın devamında şunlar vurgulandı:
“Türkçe 40 soruda 18,738 ortalama; sosyal bilimler 20 soruda 8,574 ortalama; temel matematik 40 soruda 5,546 ortalama; fen bilimleri 20 soruda 3,796 ortalama, YKS’deki içler acısı durumu bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır.”
“YKS’ye giren 2,5 milyon adayın, çok uzun süre yüz yüze eğitimden ve okullarından uzak kalmalarına, akademik, sosyal ve psikolojik kayıplar yaşamalarına aldırış edilmeden, iki gün içinde yapılan oturumlarla ‘başarı’ göstermeleri beklenmiştir”
2020 TYT ve AYT sınavların göre daha ‘başarısız’ bir tablo
2021 YKS’de sayısal adayların yüzde 58’inin; sözel adayların yüzde 40’ının; eşit ağırlık adaylarının ise yüzde 52’sinin 180 barajını aşamamış olmasının büyük bir sorun olduğu ifade edilirken açıklamada 2020 YKS sonuçları ile 2021 YKS sonuçları da karşılaştırıldı ve şunlar vurgulandı:
“Tüm adayların girmek zorunda olduğu TYT puanı ölçü alınacak olursa, geçen yıl ile kıyaslandığında bu yıl çok büyük bir akademik başarı kaybı yaşandığı anlaşılmaktadır. 2020 TYT’de 42.803 öğrenci 400 ve üstü puan alırken, bu yıl sadece 12.291 öğrenci 400 üstü puan alabilmiştir. Yüzdelik ağırlığa bakılırsa; 400 ve üstü puan %1,86’dan %0,49’a; 300 ve üstü puan %10,62’den %6,54’e; 200 ve üstü puan %45,41’den %35,82’ye düşmüştür”
Geçen yıl 1.042.710 aday 200 puan alabilirken bu yıl aday sayısı daha yüksek olmasına rağmen ancak 894.331 öğrencinin 200 ve üstü bir puan alabildiğinin de altı çizilerek alan yeterlilik sınavlarında bir yıl içindeki başarısızlık kaybına da ayrıca yer verildi.
2020 yılında sayısalda 51.511 kişi 400 ve üstü puan alırken, bu yıl sadece 9.729 kişi 400 ve üstü puan alabilmiştir. 2020 yılında eşit ağırlıkta 5.870 kişi 400 ve üstü puan alırken, bu yıl sadece 856 kişi 400 ve üstü puan alabilmiştir’ denilerek ortadaki tablo resmedildi.
“Sınav merkezli eğitim anlayışı terk edilmelidir”
Verilerle birlikte ortaya konan tablonun sorumlusunun merkezi eğitim anlayışı olduğunun ifade edildiği açıklamada şu ifade edildi:
“Gençler, eğitimlerini daha yüksek puan ve sıralama baskısıyla birbirleriyle yarışmak zorunda kalmadan, elenme korkusu yaşamadan sürdürebilmelidir.”
Açıklamada “genç işsizlik” sorununa da değinen Eğitim Sen, üniversite mezunu her dört gençten birisinin işsiz olduğunu belirten TÜİK verilerini de paylaştı.
Açıklamada şunlar vurgulandı:
“Türkiye’de gerek liselere gerekse üniversiteye girişte tek sorunun merkezi sınavlar olmadığı, aksine sorunun daha köklü biçimde sınavlara odaklanmış olan eğitim sistemi olduğu ve bu konuda köklü değişikliklere gidilmeden kalıcı çözümlerin üretilemeyeceği ortadadır. Dolayısıyla ilkokuldan başlayarak üniversiteye kadar, sürekli olarak sınava endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması, öğrencilerimizin gerçekten nitelikli eğitim alması mümkün değildir”
Her öğrencinin kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hangi alanda öğrenim göreceğini kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturulması için gerekli çalışmaların en kısa sürede başlatılması ve bunun için öncelikle ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışının terk edilmesi talebi bir kez daha dile getirildi.