Kuzey Kampüs içerisinde stantlar açıldı ve açıklama yapıldı. Saat 12.00’de başlayan eylemde Devrimci Gençlik Birliği, yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
“Kurulduğu günden bu yana 'Yolumuz işçi sınıfının yoludur!' şiarını politik ve pratik faaliyetinin temeli haline getirmiş olan gençliğin devrimci örgütü DGB, işçi ve emekçilerin uluslararası mücadele günü olan 1 Mayıs’ın ön günlerinde olmanın bilinci ile Boğaziçi Üniversitesi’nde 1 Mayıs faaliyetini başlattı. 'Krizin faturasına, faşist baskılara ve emperyalist savaşlara karşı 1 Mayıs’a!' diyerek başlattığımız faaliyetimizin ilk haftadan bahsi geçen faşist baskı ve zorbalıkla karşı karşıya kalmış oluşunu hiç şaşırtıcı olmasa da pek çok açıdan öğretici buluyoruz.
Bizler Devrimci Gençlik Birliği olarak gençliğe 'kapitalizme köle, emperyalizme asker olmama' çağrısında bulunuyoruz. Medyasıyla, akademisiyle, kayyumu, polisi, ÖGB’siyle kurulu düzenin sahipleri bizi ya sömürü çarkının bir küçük dişlisi, ya kirli savaşların öğütülecek bir parçası olmaya çağırıyor. Bizler hayatımızın her alanında hak gasplarıyla, esaretle ve geleceksizlikle karşı karşıya geliyoruz; onlar ise her savaşın tüccarı, her krizin zenginleşeni, her sömürünün müsebbibi olmakla övünüyorlar. Biz bir sınıfız, onlar bir başka sınıf; biz bir tarafız, onlar bir başka taraf!
İşçi sınıfı 1 Mayıs’ı kazanmak için çok bedel ödedi! Bu bedellerin hiçbiri hiç de bir tesadüf sonucu değil, aksine bilinçli bir düşmanlığın ve bunun karşısındaki direnişçi kararlılığın getirisiydi. Bu sebepten yaşananlar iddia edildiğinin aksine ne bir yönetmeliğin gereğinden ne de salt onlar için oy depoları olmaktan çıkan gençliğe dönük öfkelerindendir. Onlar sınıf çıkarlarının gereğini yapıyorlar, biz de gereğini yapacağız! Onların zoru, onların işkenceleri, onların tahammülsüzlükleri ancak ve ancak korkularındandır; onların bu sefilce hamleleri yükselen sınıf mücadelesine duydukları korkudandır. Biz hiçbir faaliyet alanımızı terk etmeyecek, korkularını büyütmeye devam edeceğiz. Her türlü darbın, tehdidin, yıldırma çabasının karşılığını birken on, on iken yüz, yüz iken bin olarak vereceğiz.
Birlik olamadıkça yoksullaşıyor, birlik olamadıkça geleceksizleşiyor, birlik olamadıkça tekil tekil yaşamdan koparılıyoruz. Kimimiz dinci-gerici tarikat yurtlarının elinde, kimimiz yemek kartında kalan bir lirası ile, kimimiz ihmaller zinciri ile… Dün kampüsümüzün kapısından girenler ne için o kapıdan girdiler? Bizim güvenliğimiz için mi, yoksa efendilerinin güvenlikleri için mi? Onlar insanca yaşamak istiyoruz diyen kim varsa cop çekmeyle, onlar köyümde termik istemiyorum diyen 80 yaşındaki insanlara gaz sıkmakla, onlar kayyum düzenine son diyen kim varsa içeri tıkmakla kimi koruyorlar? Onlar krizleri, bunalımları ve savaşları yaratanlardan başkasından emir almaz; onların isteklerinden başka hiçbir insani hisle davranamazlar. Bu kapıdan girip haklarınıza, özgürlüğünüze ve geleceğinize sahip çıkmaya çağırır bir öğrenci; onlar bir diğer kapıdan girer, emir aldık der, bizleri yerlerde sürükleyerek, kollarımızı, bacaklarımızı morartarak yaka paça göz altına alırlar. Peki ne için? Gençlik düzenle barışık olmazsa gelecek de onların elinde kalamaz da ondan!
Değerli arkadaşlar, iki sınıfın karşı karşıya geleceği çetin bir mücadele gününe hazırlanıyoruz. En temel haklarımıza ulaşmak için bile bin bir zorluk çektiğimiz şu günlerde, sözde parasız olduğu iddia edilen eğitim hakkımızı kullanabilmek için dahi barınmadan ulaşıma ve beslenmeye her alanda fahiş fiyatlarla karşılaşıyor, iş hayatına daha 20’li yaşlara dahi varamadan atılıyoruz. Bir yandan en temel haklarımız gasp edilirken, bir yandan açlık sınırının altında ücretlerle modern kölelik koşullarında çalışıyoruz. Geçmişte istihdamı kesin gözle bakılan meslekler, 'oku, hayatın kurtulur' denen bölümler bugün yoksulluk sınırının altında örgütlenme zeminleri arayan ve aldatılmış hisseden on binlerce mezun ile dolu... Kapitalizmin bize dayattığı gerçeklik oldukça net biçimde ortada. Bizim haklarımızı, özgürlüğümüzü ve geleceğimizi belirleyen şey gelinen noktada ne liyakatimiz ne tahsilimizdir; yaşamımızı ve geleceğimizi kazanmamızın, sadece insan olmaktan gelen haklarımızı ve özgürlüklerimizi kullanmamızın tek yolu sınıf mücadelesinden geçmektedir. 'Düzene karşı devrim!'in zorunluluğu gelinen noktada en yakıcı şekilde kendisini göstermekte, bizlere mücadele alanlarının yolunu göstermektedir. Gelin, bu yıl hep birlikte 1 Mayıs’ın çağrısına kulak verelim, düzenin sınırlarını aşan mücadele alanlarını büyütelim!”
Eylemde TİP’li Öğrenciler, Emek Gençliği, Üniversiteli Feminist Kolektif, Kampüs Cadıları, Komünist KöZ, Kaldıraç Üniversite, Türkiye Komünist Gençliği, İşçi Demokrasisi Partisi, Marksist Fikir Topluluğu, Halkların Demokratik Kongresi, Devrimci İşçi Partili Öğrenciler, Devrimci Öğrenci Birliği, Özgür Boğaziçi ve Devrimci Gençlik Birliği stant açtı.