AKP'nin eğitim politikaları üzerinden yaşanan çürüme ve çıkışsızlığa çözümü görece daha liberal bir bakan getirmek oldu. Ancak yaşanan sorunların kaynağı sistemin genel yapısından kaynaklandığı için “reform” adı altında yapılan değişiklikler sorunu çözmeye değil, katmerleştirmeye yarıyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk göreve getirildiği ilk günlerde “Biz ilişkileriyle değil yeteneğiyle becerisiyle bir yere gelmiş insanlar öne çıksın istiyoruz” ifadelerini kullandı. Yeni bakanın eğitim alanında yaşanan tüm sorunlara “liyakat, kariyer ve adalet” anlayışı ile yaklaştığı propaganda edildi. Gerçekleşen atamalarda buna uygun hareket edileceğine dair bir kanı oluşturdu.
13 Eylül tarihinde yayınlanan bir haberle Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne Çocuk Cerrahisi Uzmanı Doktor Kemal Varım Numanoğlu getirildiğini öğrendik. Sonrasında Abbas Güçlü'nün 26 Eylül'de sosyal medya üzerinden bu konuyu gündeme getirmesi ile tekrar tartışılmaya başlandı. Daha önce Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Deney Hayvanları Yürütme Kurulu Başkanlığı görevinde bulunan Numanoğlu’nun mesleki eğitim alanında göreve getirilmesi hangi liyakat ve adalet anlayışına uyuyor, bunu bilmiyoruz. “Liyakat, adalet ve kariyer” anlayışlarından yalnızca kariyer kısmında bir yere oturabilir. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan “Sağlık Bakanlığı'na müzik öğretmeninin, MEB'e hekimin, TUBİTAK'a hayvanat bahçesi müdürünün atandığı tablo liyakatın yok edilmesinin Türkiye fotoğrafıdır” diye konuştu. Kaldı ki AKP'nin ölçütlerinin sadece öğrenci açısından değil eğitimci açısından da eleyici bir mantığı bulunmaktadır. Yani terazimiz AKP ise, daha çok göreve uygunluk uygulaması ile karşılaşırız.
Tek adam diktasının hayata geçtiği, gericiliğin her alanda kendini dayattığı, eğitimin toplumun değil de sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn edildiği koşullarda yaşanan çıkışsızlık devam edecektir. Göreve uygunluk elbette önemlidir ancak eğitim alanın başına getirilen kişilerle sorun çözülemez.