"Modern devletin yürütme organı, burjuvazinin ortak işlerini yöneten bir komiteden başka bir şey değildir."
Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Manifesto
Kapitalizm gücünü ücretli emek sömürüsü üzerine inşa ederken, “yasal mafya” kimliğiyle “yasadışı mafya” ile kol kola girdiği, kârlarına kar katmak için her türlü yol ve yönteme başvurmaktan çekinmediği kayıtlarla da görülmüştür.
Alman otomobil devi Volkswagen/VW de mafyatik işlere bulaşan şirketlerden biri. VW denince akla ilk gelen yüksek teknolojiyle donatılmış araçlar gelir. Oysa VW’nin bu serveti ne tür karanlık işler yaparak biriktirdiği çok az biliniyor. Bugünlerde Brezilya’da VW’nin mafyavari geçmişine ayna tutan bir dava görülmektedir. Bu dava ile VW’nin, Brezilya’da 1964-1985 yılları arasında hüküm süren askeri faşist cunta dönemindeki faaliyetleri yargıya taşındı.
“Güvenirlik” ve “ileri teknoloji simgesi olarak” bilinen VW, Brezilya’da işlettiği Fazenda Vale adlı çiftlikte binlerce işçiyi kölelik koşullarında çalıştırdığını kanıtlayan raporlarla yargıya intikal etmiş durumda. 1964 yılında Brezilya’da askeri cunta yönetimi ele geçirdi, temel hak ve özgürlükleri baskı altına alarak sermaye dostu bir rejim kurdu. Volkswagen, bu diktatörlükle yakın ilişkiler kurup iyi geçinmenin ötesine geçti ve aktif bir muhbirlik rolü üstlendi. Şirket, bugünkü Devlet Başkanı Lula da Silva’nın da aralarında bulunduğu sendikacıları, “şüpheli” solcu muhalifleri tespit ederek gizli polise bildirdi. Bu kişiler gözaltına alınıp işkencelerden geçirildi, sakat bırakıldı, kaybedildi. WV, ihbarcılık faaliyetleri ve bünyesinde barındırdığı silahlı muhafızlarla cuntanın bir baskı aracı rolü üstlendi. Volkswagen’in Brezilya’daki askeri cunta döneminde üstlendiği aktif rol, Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da ki sözlerini yeniden ve yeniden doğruluyor: “Burjuvazi, emekçileri kölece sömürmek için her yolu mubah görür.”
İşkence, tecavüz ve zorla çalıştırma
Amazon yağmur ormanları havzasında bulunan 70 bin hektarlık Fazenda Vale çiftliğinde şirketin yürüttüğü faaliyetler, sömürünün ve vahşetin boyutlarını gözler önüne seriyor.
6 binden fazla kişi, "kazancı yüksek iş" vaadiyle kandırılıp çiftliğe getirilerek borç köleliği altında çalıştırıldı. İşçiler, yiyecek ve diğer temel ihtiyaçlarını fahiş fiyatlarla şirketten satın almaya zorlanıyor ve borçları nedeniyle çiftlikten ayrılamıyorlardı. Kaçmaya çalışanlar silahlı muhafızlar tarafından yakalanıyor, ağaçlara bağlanarak günlerce aç ve susuz bırakılıyor, tecavüze ve işkenceye maruz kalıyorlardı. Çok sayıda kişi bu vahşetten dolayı hayatını kaybetti.
Rahip Ricardo Rezende, bu korkunç gerçekleri ortaya çıkaran kişilerden biri olarak yıllarca mağdurların ifadelerini ve diğer kanıtları toplamaya çalıştı.
Rezende, VW şirketinin işlediği suçlardan sorumlu tutulmasına ve tazminat ödemesi gerektiğine vurgu yaparak, “öldürülenleri geri getiremeyiz. Her ne kadar ödenecek tazminatlar sembolik olsa da mağdurlar için bu gereklidir” diyor.
VW’nin Brezilya’daki bu karanlık faaliyetlerinin ortaya çıkması, bir tartışma yaratsa da şirket, bunun küresel “imajında” ciddi bir darbeye neden olmayacağını varsayarak ilkin tazminat ödemeye yanaşmadı. İnsan hakları savunucuları ve hukukçular, Volkswagen’in yalnızca Brezilya’da değil, dünyanın farklı bölgelerinde de benzer ihlallerle suçlandığını vurguluyor. Özellikle Almanya’daki merkezi yönetimin bu durumdan haberdar olup olmadığı sorusu, uluslararası basında geniş yankı buldu. Şirket, suçlamaları uzun süre reddetti ancak sonunda mağdurlara tazminat ödemeyi kabul etmek zorunda kaldı. Bu tazminatlar, insanlık suçlarının telafisi olmasa da şirketin suçlarını kabul ettiğinin ispatı oldu.
“Yasal mafya” VW “yasal olmayan mafya” ile el ele
“Kapitalizm yasal mafya, mafya ise yasal olmayan kapitalizmdir.” Bu söz, VW’nin Brezilya’daki faaliyetlerini özetlemek için uygun bir çerçeve sunuyor. VW işlettiği Fazenda Vale çiftliğinde silahlı çetelerle iş tutarak, “yasal” ve “yasal olmayan” mafyacılığını ispatlamıştır. VW’nin doymak bilmeyen kâr hırsıyla Brezilya’daki askeri cunta ile kurduğu kirli ittifak, yağmur ormanlarının katledilmesine, binlerce insanın kanının emilmesine, öldürülmesine ve köleleştirilmesine yol açtı.
VW, askeri rejimin "toprağı olmayan insanlara insanı olmayan toprak" sloganıyla Amazon ormanlarını peşkeş çektiği bir dönemde, bu alanlardan maksimum kârı elde etmek için her türlü yolu mubah saydı. Bugün teknolojik yeniliklerle adını duyuran bu dev şirket, gücünü ve zenginliğini işte böylesi kirli bir geçmişe borçludur.
Brezilya savcılarının 90 sayfalık belgelerden oluşan dosyası ve şu ana kadar ortaya konan deliller, VW’nin bu vahşetteki doğrudan sorumluluğunu gözler önüne seriyor.
Ancak VW, yalnızca tazminat ödeyerek bu suçlardan sıyrılamaz. Bugün Brezilya ve dünyadaki insan hakları aktivistleri, şirketlerin geçmişteki suçlarından sorumlu tutulması gerektiğini savunuyor. Volkswagen’in bu gibi davalarla gündeme gelmesi, sermayenin kâr için insan haklarını nasıl pervasızca ayaklar altına aldığını gösteriyor.
VW’nin Brezilya’daki faaliyetleri, yalnızca kapitalizmin vahşi sömürü düzenini değil, bu düzenin faşist rejimlerle nasıl iç içe olduğunu da gösteriyor.
Frederick Douglass’ın dediği gibi "Zorbaların sınırları, baskı altında tuttukları insanların dayanma gücüyle çizilir." Bu sabrın da sınır vardır elbette…