Total Grandpuits grevcileri 11 Şubat’ta grevi bitirme kararı aldılar. Enerji tekeli Total, güya “çevreci enerji üretimi” gerekçesiyle rafineride dönüşüm hedefliyor ve bu da çalışan işçi sayısında ciddi bir ‘küçülme’ anlamına geliyor. Total gibi fosil yakıt üzerinden yükselmiş bir kapitalist tekelin ekoloji gibi bir derdi yok elbette. Asıl amaç, 1968’den beri serviste olan rafineride gelinen yerde oluşmaya başlayan mikro çatlakları tamir etmek yerine, Mozambik’te milyar dolarlık yatırımlar yapmak, denetimden uzak bir şekilde doğal alanları talan etmektir. Bir diğeriyse daha çok kâr uğruna işçi sayısını düşürmektir.
Total Grandpuits rafinerisindeki işçiler işten atma saldırısına karşı greve çıkmıştı. Grev özellikle taşeronlar arasında işten çıkarmalara karşı olmasıyla da özel bir anlam taşıyordu. Kadrolu işçilerin avantajlı olmasına karşın tüm rafineri işçileri birlikte mücadeleyi seçmişti.
Yaklaşık 200 işçinin katıldığı oylama öncesi toplantıda çoğunluk grevin bitirilmesi üzerine konuştu. Fakat katılımcıların çoğunluğu grevi zaten sürdürmeyen işçilerden oluştuğu için son noktada oylamanın sadece grevci işçiler arasında yapılması kararlaştırıldı. Ve grevin bitirilmesi kararı sadece iki oy farkıyla alındı.
Grevin bitirilmesini savunanlar bunu istihdam güvencesi isterken sosyal haklardan olmamaya dayandırdı. Fakat birçok grevci sürece güvenceli çalışma talebiyle başladıklarını, şimdi daha geri bir talep olan ve şirket tarafından karşılanacağına dair bir garanti bile verilmeyen sosyal haklar için grevi bitirmenin yanlış olacağını savundular. FO (Force Ouvrière) ve CFDT (Confédération Française Démocratique du Travail) temsilcileri patron adına gerekçeler ürettiler. Dönüşümün gerekliliği, şirketin bir karar verdiği gibi savlara dayandılar. CGT (Confédération Générale du Travail) temsilcisi ise “İş için greve gittik, yanındaki haklar için olsaydı bir gün bile grev yapmazdık” diyerek, sosyal haklar tartışmasına tepki gösterdi.
Tüm tartışmalara rağmen 40 gün süren grevin ilerletilmesi noktasında Total içinden yeterli desteği bulamayan işçiler, şirketin tavizsizliğine tehdit de eklenince geri çekilmeyi kabullenmek zorunda kaldılar. Grevi sürdürme konusunda işyeri komitesi olarak alınan tüm kararlar gibi bitirme kararı da birlikte alınmış olundu. İki oyla kaybeden grevcilerse süreci böyle bırakmamak adına rafineri içerisinde mücadeleyi gündemleştirme kararlılığıyla karara uydular.
Bu noktada koronavirüs pandemisi sonrası kriz bahanesiyle birçok fabrikada ücret kesintileri ve işten atma saldırıları varken, Total işçilerinin grev kararı alarak eylemli karşı çıkış örgütlemesinin üzerinde durmak gerekiyor. Fransa, pandemi gerekçesine sığınarak sınıfa kemer sıkma dayatmaları yapan sermaye devletlerinin başında geliyor. İlk koronavirüs kısıtlamaları sırasında sermaye cephesinden çalışma saatlerini uzatma önerileri bile gelmişti. Durumun yarattığı dağınıklığı sömürü düzenini derinleştirmek için kullananlar, sermaye hükümetinin buna ön ayak olan sözleşmelerini revize etmeye giriştiler. Bazı fabrikalarda kazanılmış haklar işten çıkarmama karşılığında gasp edilirken, bazılarında ücretler düşürüldü. Patronların işten çıkarmayı tehdit malzemesi olarak kullandığı bir süreçte Total işçileri kısa sürede işe başlamayacak olmalarına karşın dönüşüm adı altındaki bu saldırıya baştan net bir karşı duruş geliştirdi. Patronların tehditlerine karşı gerekirse bugünden kaybetmeyi göze alarak, bir süreç örmeye giriştiler. Kendi yerellerindeki rafineride kalmayarak, Total’e ait diğer rafinerilerde mücadeleyi yayma girişimlerinde bulundular.
Total işçileri her ne kadar kendi iş güvenceleri için greve çıkmış olsalar da sınıfa yönelik yeni bir saldırı dalgasına karşı örnek bir misyonu da yüklenmiş ve bir sembol olmuşlardır. İlk olarak grev sürecinde “söz, yetki, karar” mekanizmasını devreye sokmak için, her bölümde sözcü olacak delege seçimiyle grev komitesi oluşturuldu. Bilgi akışı bu delegeler aracılığıyla bölümlere taşındı ve tüm işçilerle yapılan ‘Assemble Generale’lerde (forumlarda) kararlar alındı. Ayrıyeten, diğer rafinerilere gidilerek destek alındı. Lyon bölgesinde bulunan Feyzin Total rafineri işçileri dayanışma için toplam 3 gün greve çıktılar.
Total grevcileri krizin faturasının dayatılmasına karşı sendikaların düzenlediği tüm eylemlere katılımlarıyla da özel bir etki yarattılar. Uygulanan ve amaçlanan saldırı paketlerine karşı mitinglerde grevcilerin olması ve rafineri işçilerinin kendi bando takımıyla alanların en dinamik ekibi olmaları önemliydi. Grevi tüm olumsuz koşullara karşın 40 gün sürdüren işçilerin iki oy gibi küçük bir farkla kaybettiği de unutulmamalıdır. Bu da şirket yönetiminin tüm saldırıları, sarı sendikaların işbirlikçiliği ve CGT’nin merkezi düzeyde ancak kısmi yardımlarda bulunması, grevin yerel federasyonun bürokrasisi tarafından görülmemesi, sınıf dayanışmasından yoksun bırakılma gibi etkenler altında gerçekleşti. Tüm bunlara rağmen yine de mücadele kararlılığının çok zayıflamadığı görülüyor.
Total Grevi bir dizi sol, sosyalist gücün dayanışma çalışmasını aşmasa da bu kadarı bile gündemleştirilmesini sağlayabildi. Grev alanında örgütlenen etkinliklerle, direniş mevzisi sınıf mücadelesinin sahnesine dönüştürüldü. Total sermayesiyle bu süreçteki tüm görüşmelerde işçiler Paris Defense’taki bina önünü miting alanına çevirdiler. Polisin sermayeyi korumak adına etten duvar ördüğü bu eylemlerde grevciler iradelerini temsilcilere indirgemediklerini gösterdiler.
BİR-KAR’dan sınıf devrimcileri başından itibaren grevi takip edip, desteklediler. Paris’teki işçi mitinginde grevci işçilerin yanında yürüyerek, Total merkezi önündeki eylemlerine katılarak sınıf dayanışmasında bulundular. Ayrıca grevci işçilere bir açıklama iletilerek mücadelelerinde yalnız olmadıklarını, Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen işçiler olarak, grevcilerin yanlarında olduklarını ifade ettiler.
Grevin sonlandırılmasının ardından mücadelenin nasıl devam edeceğine dair 15 Şubat günü bir toplantı alındı. Toplantı hakkında görüştüğümüz işçi DİRECCTE’in işten çıkarmaları durdurabilecek veya tersinden imzalayarak başlatabilecek müdürlük olduğunu ifade etti. Grevin bitmesine rağmen, DİRECCTE’e sürecinin takipçileri olacaklarını, onların attığı tüm adımları takip ettiklerini hissettirmek için, eylem yapmaya ve baskı uygulamaya karar verildiğini açıkladı. Ayrıca her hafta farklı yerlerde yapılacak eylemlerle, direnişlerinin devam ettiğini gösterme niyetinde olduklarını belirti. Yasal alanda da haklarını talep etmeye devam edeceklerini, sendika aracılığıyla girişimlerde bulunduklarını anlatı.
Sermaye sınıfının saldırılarına karşı grevle cevap veren Total Grandpuits işçileri, birçok işyerinde olduğu gibi “sınıfa karşı sınıf” mantığıyla karşılık verdiler. Fakat Fransa’da gerçekleşen geleneksel grevlerden farklı olarak “söz, yetki, karar” işçilerdeydi. Keza eylemi bir tek rafineriye hapsetmeyip, diğer rafinerilere de mücadele bilincini ve ruhunu taşıyarak ileri çıktılar. Böylece 40 günlük grev, yakın gelecekte gerçekleşecek grevlere de örnek teşkil edecek bir deneyim olarak hayat buldu.
Kızıl Bayrak / Paris