Ukrayna’ya karşı savaşın başlamasından yaklaşık dört ay sonra, 17 Haziran Cuma günü başlayan ve “Rus Davos’u” olarak da bilinen St. Petersburg’daki 25. Uluslararası Ekonomi Forumu cumartesi son buldu. Ekonomi forumunun organizatörleri önceden 115 ülkeden katılımcıların forumda yer aldıklarını belirtti. 2020 yılını ise rekor olarak ileri sürdüler. Zira söz konusu yılda 145 ülkeden 19 bin katılımcı forumda yer aldı. Bu sefer çok sayıda katılımcıdan söz edilmedi. Girişimciler, Batı’nın yaptırım politikasının bir parçası olarak cezalandırılmamak için bu yıl forumda isimsiz olarak yer alma fırsatına sahipler. Basına göre, Fransa, İtalya, Kanada ve ABD’den de katılımcılar foruma katıldılar. Bu yılın konukları arasında, eski Sovyet Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Afganistan’dan Taliban ve Rusya tarafından tanınan Luhansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerinin liderleri de yer alıyor.
Bir hacker saldırısı nedeniyle konuşmasına geç başlayan Putin, ABD’nin tanrı tarafından kutsal çıkarlarla dünyaya gönderilmiş gibi davrandığını söyledi. “Batılı meslektaşlarımız hala geçen yüzyıla göre düşünüyorlar, diğer ülkelere sömürge gibi davranıyorlar” dedi. Uluslararası siyasette hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirten Putin, AB’nin siyasi egemenliğini kaybettiğini ileri sürdü. Yanı sıra, neredeyse tüm küresel sorunlardan ABD ve AB’yi sorumlu tuttu.
Batının “silahları ve askeri danışmanlarıyla Ukrayna’yı kelimenin tam anlamıyla şişirdiğini” söyleyen Putin, “… bize yönelik artan risk ve tehditlere karşı Rusya’nın özel bir askeri operasyon düzenleme kararı … zorunlu ve gerekliydi” dedi. Devamında şunları söyledi. “Karar, Kiev rejimi tarafından sekiz yıldır soykırıma maruz kalan vatandaşlarımızı ve Donbass’taki halk cumhuriyetlerinde yaşayanları korumayı amaçlıyor.”
Putin, Rusya’ya karşı eşi görülmemiş Batı yaptırımlarına rağmen, Rus ekonomisini çökertme girişimlerinin başarısız olduğunu, Rus ekonomisinin sağlamlığını koruduğunu ileri sürdü. “En başından beri ekonomik saldırının başarı şansı yoktu,” diyen Putin, yaptırımları “çılgın” ve “düşüncesiz” olarak nitelendirdi. Yaptırımların AB’yi en az Rusya’nın kendisi kadar vurduğunu söyledi ve AB’ye verdiği zararın tahminen 400 milyar dolardan fazla olduğunu öne sürdü. Ukrayna’ya karşı devam eden savaşta ise, Moskova’nın tüm hedeflerine ulaşacağına dair güvence verdi.
Putin, Ukrayna’ya karşı süren savaşın uluslararası gıda kriziyle bir ilgisi olduğunu da reddetti. Putin’e göre, Ukrayna tahıl arzı dünya pazarı için önemsiz. Ayrıca Rusya’nın bu teslimatları engellemediğini, Kiev’in mayınları temizlemesi durumunda Moskova’nın erzak güvenliğini garanti edeceğini söyledi. Batı, Rus kuvvetlerinin Ukrayna limanlarını ya işgal etmesi ya da abluka altına alması nedeniyle dünyanın büyük bölümünde baş gösteren gıda krizinden Moskova’yı sorumlu tutuyor. Buna karşın Putin, dünya piyasalarındaki çalkantıdan Avrupa ve ABD’yi sorumlu tuttu. Kremlin şefi, ihraç ettiklerinden fazlasını ithal ettiklerini iddia etti.
Batı ile çatışmanın devam edeceği fikrinden hareketle Putin, ülkesini de buna hazır görüyor. “Rusya yeni döneme güçlü ve egemen bir ülke olarak giriyor ve daha da güçleniyor” diyerek, özgüvenle konuşuyor.
Putin, durumun yeni perspektifler sunduğunu da söyledi. Batı ile yaşanan büyük gerilimler karşısında, Rusya ekonomik olarak giderek Asya’ya, özellikle Çin ve Hindistan’a, aynı zamanda Afrika ve Güney Amerika’ya yöneliyor. Örneğin Rusya, petrol ve gaz tedarikini AB’den dünyanın diğer bölgelerine giderek daha fazla yönlendiriyor. Ülke şu anda dünya pazarındaki yüksek petrol ve gaz fiyatları nedeniyle özellikle yüksek gelirler elde ediyor. Ulusal para birimi de savaşın başlangıcında dolar ve euro karşısında değer kaybettikten sonra, önemli ölçüde toparlandı. Ruble artık yıllardır olduğundan daha güçlü.