4 Eylül itibarıyla 2023-2025 yılları arasını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlandı. Rakamsal analize girmeden, bu OVP’nin AKP’nin büyük iddialarından vazgeçtiği, son yıllarda iyice belirginleşen ekonomik başarısızlığının itiraf edildiği bir belge olduğunu belirtelim. Buna rağmen çok ciddi tutarsızlıklar barındırdığının, gerçekleşemeyecek iddialara yer verildiğinin de altını çizelim: Şimdi 10 maddede OVP değerlendirmesine geçebiliriz.
1. OVP’ler önümüzdeki 3 yılın makro ekonomik projeksiyonlarının yer aldığı, temel rakamlar üzerinden öngörülerin sınanabileceği metinlerdir. Tüm değerlendirmelerin Türkiye Ekonomi Modeli’ne dayandırılması dikkat çekiyor. Gelgelelim Erdoğan’ın, Nebati’nin hamasi nutuklarının ötesinde, rakamsal ayrıntı içermeyen bazı sunumların dışında Türkiye Ekonomi Modeli tam bir muamma. Diğer bir ifadeyle modelin adı var kendisi ortada yok.
2. 2023’te Cumhuriyet’in 100’üncü yılı kutlanacak. Haziran 2011’de zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2023’te dünyada ilk 10 ekonomi arasına girileceğini, GSYH’nin 2 trilyon doları, kişi başına gelirin 25 bin doları, yıllık ihracatın ise 500 milyar doları aşacağını müjdeliyordu. Ne yazık ki henüz bu hedeflerin yarısına bile ulaşılamadığı OVP’den açıkça görülüyor.
3. 2021 OVP’sinde 1 trilyon dolar GSYH eşiğinin 2024’te aşılacağı açıklanırken, bu yılın OVP’sinde bu özlem 2025’e erteleniyor. Tayyip Erdoğan kişi başına gelir 9 bin 500 dolara dayandı diye böbürlenirken, henüz 2013’te kişi başına gelirin 12 bin 582 dolar olduğunu unutmuş görünüyor. 2025’in kişi başına 12 bin 91 dolar hedefi bile bunun oldukça gerisinde. Diğer bir ifadeyle, önümüzdeki 3 yıl tüm tahminler tutsa bile, ortalama yurttaş 12 yıl öncesine göre dolar bazında yoksullaşmış olacak.
4. 2022 ortalama dolar kuru 16,62 lira tahmin ediliyor. Bu öngörünün tutması için, yılın son 4 ayında en son 18,24 lira olan kurun çok az artması gerekiyor ki, bu da çok şüpheli görünüyor. 2023 ortalaması ise 21,51 lira ile yüzde 30 bir değer kaybına işaret ediyor. Daha geçen sene 2023 için 9,77 liralık bir kur beklentisi olduğunu hatırlamak bile OVP hedeflerinin ne kadar yüksek bir olasılıkla şaştığını kanıtlıyor.
5. 2021’de yüzde 14,5, 2022’de yüzde 10,8’lik özel tüketim artışının 2023’te yüzde 3,9 ile hız kesmesi, sonraki iki yılda ise yüzde 4,3 ve yüzde 4,1 ivme ile yavaş seyretmesi bekleniyor. Buna karşın yurtiçi tasarrufların hafif bir artışla 2025’te GSYH’nin yüzde 32,6’sına ulaşacağı tahmin ediliyor. Son açıklanan 2022 ikinci çeyrek GSYH rakamlarında işgücü ödemelerinin payının yüzde 25,4’e kadar düştüğü verisiyle birlikte düşünülünce, dar gelirlilerin tasarruf eğiliminin düşük olduğu gerçeğini de hatırlayınca, önümüzdeki üç yılda çalışanların yaşam koşullarını iyileştirmenin düşünülmediği ortaya çıkar.
6. İşsizlik oranının önümüzdeki 3 yıl kademeli düşerek 2025’te yüzde 9,6’ya gerilemesi öngörülüyor. Ancak bu dahi oldukça yüksek bir oran. İşsizliğin ABD’de yüzde 3,5, avro bölgesinde yüzde 6,6 düzeyinde bulunduğunu hatırlamak, AKP rejiminin işsizliği “makul” düzeylere indirmeyi hayal bile edemediğini gösteriyor. 2025’e kadar sürekli artsa dahi istihdam oranının ancak yüzde 49,5’e ulaşması, kâğıt üzerinde kalsa da çalışma yaşındaki yurttaşlarımızın yarısının bile işbaşı yapma olanağı bulunmayacağını belgeliyor.
7. 2022 sonu TÜFE beklentisi yüzde 65. Daha 1 ay önce açıklanan Enflasyon Raporu’nda yüzde 60,4 tahmini vardı. Bu sürede ekonomi yetkilileri enflasyonun hız kestiğinden dem vururken, OVP’de karşımıza yüzde 65 gibi daha yüksek bir oran çıktı. 2023’te enflasyonun 40 puan bir gerilemeyle yüzde 24,9’a, izleyen 2 yılda da yüzde 13,8 ve yüzde 9,9’a inmesi projeksiyonu OVP’de yer alıyor. Enflasyonun bir yılda böyle keskin düşüşünün gerçekçiliği bir yana, tansiyonun hızlı iniş-çıkışının bünyede yarattığı tahribata benzer biçimde ekonomideki yan etkileri üzerinde hiç kafa yorulmaması dikkat çekiyor.
8. 2022’nin ihracatta tüm rekorlar müjdelerine karşın 105 milyar dolar dış ticaret açığı ile kapanması bekleniyor. 2023 yılında ise ihracatta sadece yüzde 4’lük kabataslak küresel enflasyona eşit sınırlı bir artış öngörülüyor. Türkiye’nin bir numaralı ihracat pazarı AB+Birleşik Krallık’ta durgunluk beklentisi göz önüne alınırsa bu bile fazlaca iyimser bir tahmin gibi görünüyor. Metinde ihracat performansına övgüler düzülürken, ithalat patlamasının sadece dış koşullara bağlanıp geçiştirilmesi göze çarpıyor.
9. Yıl içindeki cari işlemler fazlası verme iddialarına karşın 2022 için tahmin edilen cari açık 47,3 milyar dolar. Giderek azalan bir açık eğilimi öngörülse de 2025’te hâlâ 10 milyar dolar cari açık söz konusu. Seyahat gelirlerinin 2022’de 34 milyar dolar olarak gerçekleşmesi, 2023’te 45 milyar dolara sıçraması, 2025’te 62 milyar dolara kadar ulaşması bekleniyor. Bu aşırı pembe gözlüklü bir temenni izlenimi veriyor. Özellikle Avrupa durgunluk yaşarken yurttaşlarının turizm harcamalarını artırmaları gerçekçi durmuyor. Turizmde beklentiler karşılanmazsa haliyle cari açık da daha yüksek çıkar.
10. En dikkat çeken istatistik ise bütçe açığına ilişkin. 2022’nin ilk 7 ayında 29,4 milyar lira bütçe fazlası verildi. Yılın 278,4 milyar lira açıkla kapatılması hedeflenmiş iken, bir bakıyoruz 2022 sonunda merkezi yönetim bütçe açığı 461,2 milyar liraya yükselmiş. 2023’te hızını alamayan bütçe açığı 650,9 milyar lirayla tavan yapıyor. Sonra da azalarak 2025’te 409 milyar liraya düşüyor. Metnin içinde bu garip değişiklikleri doğrulayan hiçbir yorum bulunmuyor. Buradan rahatlıkla, seçimin 2023’te yapılacağı, seçim harcamalarıyla bütçe açığının kabaracağı, sonra da nasıl olsa vatandaş artık oyunu verdi düşüncesiyle bütçe harcamalarının kısılacağı sonucu çıkıyor.
BirGün / 06.09.22