Kapitalist düzenin sebep olduğu işsizlik, sömürü ve temel hakların gaspı gibi sorunlar pandemi süreciyle daha da derinleşti. Tüm bu sorunlarla birlikte, salgın koşullarının yarattığı boğucu atmosfer aile içi şiddetin de tırmanmasına yol açıyor.
Tagesschau.de yer alan habere göre, Covid-19 sürecinde her türlü baskı, şiddet ve sömürü daha da tırmanırken, artan aile içi şiddet de dolaysız bir şekilde bunun bir parçası oldu.
Avrupa çapında şiddet mağdurlarına yardım kuruluşu olan Weißer Ring (Beyaz Halka), son 10 ay içinde kendilerine yardım için başvuran mağdur sayısında yüzde 10’a varan bir artış olduğunu bildirdi.
Fiziksel ve cinsel şiddetin bu vakaların başında geldiği vurgulandı. Yardım kuruluşu Weißer Ring’in çalışanları, şiddet artışının sebebini pandemi kısıtlamarının bir sonucu olarak değerlendiriyor.
Sosyal ilişkilerin azalması, yoksulluk sınırında yaşamanın getirdiği bunalımlar, her türlü sosyal kuruluşun kapatılması, eğitim kurumlarının kapanmasından dolayı pedagogların eksikliği gibi sorunlar, insanları çaresizlikleriyle baş başa bıraktı. Bu süreçte sorunları artan kesimlerin şiddete yönelmeleri kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkıyor.
Weißer Ring yöneticisi Jörg Ziercke “Lockdown daha fazla asabiyete neden oldu” diyerek, şiddetin kapitalist sistemden kaynaklanan sorunların ürünü olduğunun altını bir kez daha çizmiş oldu.
Ziercke ayrıca, günlük yaşamdaki kısıtlamalara, küçük evlerde yaşamak zorunda kalan emekçilerin barınma sorunlarına, işsizlik ve kısa çalışma koşullarına, çalışma ve çocuk bakımını birarada sürdürmenin sorunlarını yaşayan ebeveynlere dikkat çekti, psikolojik ve ekonomik baskının sebeplerini vurguladı.
Eğitim kurumlarının kapalı olması nedeniyle, çocuklara yönelik cinsel tacizin kurumlarca gözlenip tespit edilme imkanı ortadan kalkmış bulunuyor. Bu durum devletin bu konudaki sorumluluğunu tamamen bırakmış olduğunu gösteriyor.
Bütünlüğü içerisinde bu tablo bizlere bir kez daha gösteriyor ki, “Pandemi değil, kapitalizm şiddeti yaratıyor.” Şiddeti yaratan ve uygulayan sermaye devletleri, bu gerçeklikle bir kez daha çocukların, emekçilerin beden ve ruh sağlığını, sermayenin çıkarları için gözden çıkarmış durumda. Onurlu, güvenli ve şiddetsiz bir yaşamı kurmak, kapitalist çıkarların yerine, insanlık onurunu koymak, işçi ve emekçilerin omuzlarında duran ve ancak onların gücü ve mücadelesiyle kurulacak sosyalizmde mümkün olacaktır.