Mozambik’te çokuluslu şirketler av peşinde

Mozambik’te yaşananlar, emperyalist devletlerin Afrika’daki hammadde kaynaklarını sömürmek için kurdukları tezgahlara bir tür ders kitabı niteliğinde. Pastadan en büyük payı kapmak için ülkeyi kaosa sürükleyen uluslararası şirketler, “özelleştirilmiş kontrgerilla” şirketler ile pastadaki paylarını azamiye çıkarmak için canla başla çalışıyorlar.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Nisan 2021
  • 21:03

Mozambik’te büyük doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesinden bu yana ülkede cihatçı saldırılar ve kaos ortamı hüküm sürüyor. Cabo Delgado eyaletindeki cihatçı saldırılar ve çatışmalar yeni bir boyuta ulaştı. 

Mozambik’te yaşananlar, emperyalist devletlerin Afrika’daki hammadde kaynaklarını sömürmek için kurdukları tezgahlara bir tür ders kitabı niteliğinde.

Mart 2021 sonunda, Fransız petrol şirketi Total, Cabo Delgado eyaletinin kuzeyinde Afungi Yarımadası’ndaki tesislerini boşaltmaya başladı. Yaklaşık yetmiş kilometrekarelik bir alanda, çalışanlar için barınak, liman tesisleri ve uçak iniş-kalkış pisti bulunan devasa bir doğalgaz sıvılaştırma tesisi inşa ediliyordu. Afrika kıtasındaki en büyük özel yatırım projesinin bir parçası olarak üç yıl içinde faaliyete geçmesi planlanıyor. Yatırımın 20 milyar dolar olduğu açıklandı. Tesisin faaliyete geçmesi durumunda yılda 13 milyon ton doğalgazın Avrupa ve Asya’ya ihracat için işleneceği belirtiliyor. 

2020’de “güvenlik ortamının büyük oranda kötüleşmesinin” ardından, bu yılın başında Total şirketi çalışmayı durdurarak personelinin bir kısmını geri çekmişti. Şirket 24 Mart’ta, tesisteki çalışmalarının devam edeceğini duyurdu. Eş zamanlı olarak tesis alanının sadece birkaç kilometre kuzeyindeki küçük Palma kasabasına cihatçı saldırılar başladı. Kendilerini “Ahlu Sunna Wal Jamah (ASWJ) savaşçıları” olarak niteleyen cihatçı çeteler, Palma’ya üç koldan saldırıya geçtiler. 

Bölge sakinlerini koruması gereken devletin kolluk güçleri adeta kaçarcasına bölgeyi terk ettiler. Bölgede yaşayan 75 bin kişinin çoğu kaçarken, cihatçı saldırganlar iletişimi ve güvenlik alanlarını tahrip ettiler. Bankaları, eczaneleri ve yiyecek depolarını yağmaladılar. Çok sayıda insan öldürüldü. Ordu, Palma’nın kontrolünü geri kazandığını açıklasa da bölgeyi terk edenlerin çok azı geri döndü. Binlerce insan gemiyle bölgeyi terk etmeyi başarsa da çok daha fazlası hala Palma çevresindeki çalılıklarda saklanmaya çalışıyor.

Cabo Delgado’daki çatışmalar üç buçuk yıldır sürüyor. Köyler ve kasabalar başta olmak üzere Afungi Yarımadası çevresinde şimdiye kadar 800’den fazla cihatçı saldırı resmi kayıtlara geçmiş bulunuyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) göre, 4 binden fazla insan öldürüldü. 2,3 milyon nüfusu olan eyalette yaşayanların neredeyse üçte biri yerinden yurdundan edildi. 

Palma’ya yapılan son cihatçı saldırıda, Total şirketi için çalışan sözleşmeli göçmen işçiler ilk kez hedef alındı. Bir otele sığınan işçiler ordu kontrolünde tahliye edilirken, tesis alanı için herhangi bir tehlikenin olmadığı açıklandı. 

Ordu ile Total arasında varılan güvenlik sözleşmesine göre, şirket bölgeyi terk etmesine rağmen yüzlerce asker orada konuşlandırılmış durumda. Son gelişmeler üzerine Total’den henüz bir açıklama gelmiş değil. Projenin nasıl devam edeceği ise belirsizliğini koruyor.

Afrika’yı “kullanılabilir” yapmak

Uluslararası sermaye, çok uluslu şirketler Afrika’yı “kullanılabilir” hale getirmek için her türlü yönteme başvuruyorlar. Kuzey Mozambik’te cihatçı saldırıların ve silahlı çatışmaların gölgesinde küresel hammadde şirketi Total cesetler üstüne basarak kârına kâr katmanın peşinde. Dünyayı “bir petrol şirketi gibi görmek” veya “bir şirket gibi yönetmek” bu olsa gerek. 

Mozambik’te olduğu gibi bu tip projelerde çoğunlukla altyapı, teknoloji ve hatta emek gücü, büyük ölçüde ithal edilir. Ve “iş”, yani üretim, izole edilmiş bir şekilde ve azami korunaklı bir biçimde bölgede yaşayanlardan adeta gizli olarak yürütülür. Sömürülen kaynakların aslan payı, uluslararası sermayeye ve çok uluslu şirketlerin kasasına akar. Mozambik’te de olduğu gibi bu talandan ancak yozlaşmış az sayıda işbirlikçi elit bir “yerli ve milli” kesim nemalanır. Çevreye verilen hasar, yaratılan ekolojik yıkım bölge insanının omuzlarına yüklenir. 

Cabo Delgado’da en az üç buçuk yıldan bu yana görülmektedir ki, merkezi hükümetin elinde cihatçılara karşı koyabileceği neredeyse hiçbir şey yok. Cihatçılar ise modern silah ve teçhizatlarıyla kırsal bölgelerde devletin kolluk güçlerini adeta ezip geçiyorlar. 

ASWJ adlı cihatçıların IŞİD ile bağının olup olmadığı tartışılsa da ASWJ bazen IŞİD’e olan hayranlığını gizlemiyor ve bazen de bu bağ inkâr ediliyor. Cihatçıların Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Cabo Delgado bölgesinde ne ölçüde destek gördükleri de tartışma konusu. IŞİD’in Suriye ve Irak’taki korkunç katliam görüntülerini anımsatan haberlerin yanı sıra, bölge halkının desteğini almak için, “şefkatli ve ihtiyatlı” göründüklerine dair haberler de var. 

Cabo Delgado Eyaleti, ülkenin en fakir bölgesidir. Eski Frelimo “Kurtuluş Hareketi”nin hükümeti tarafından onlarca yıldır ihmal edilmiş bir bölge olduğu belirtiliyor. Bu nedenle eyalet “Cabo Esquecido” (Unutulmuş Burun) olarak da anılıyor.

Özelleştirilmiş kontrgerilla

2009 ve 2010 yıllarında, önce yakut madeninin (elmastan sonra gelen değerli bir mineral) bulunması, ardından kıyı açıklarındaki zengin doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi, Cabo Delgado’da bir düzelme umudu yaratmıştı. Ancak beklenen olmadı. Çok uluslu şirketlerin ve bir avuç işbirlikçinin bölge halkını dışlayarak ülke kaynaklarını talan etmesini kullanan cihatçılar, şimdi de bölge halkının başına musallat olmuş durumdalar. 

Doğal zenginlik kaynaklarıyla bölgeye eğitimde, sağlıkta, altyapıda bir iyileştirme getirmek yerine, “güvenlikçi tedbirlere” ağırlık verildi. Devlet, ordu ve polis gücü ile kontrolü sağlamakta aciz kalınca, bölge halkının özelleştirilmiş kontrgerilla diye nitelediği, özel güvenlik şirketleri devreye sokuldu. İlk başlarda, Libya’dan da tanıdık gelen, Rusya’nın paralı asker şirketi Wagner devreye sokuldu.Yedi paralı askerinin cihatçılar tarafından cihatçılara özgü yöntemlerle öldürülmesinin ardından Rus Wagner grubu bölgeden çekildi. 

Şu anda bölgede çok uluslu özel güvenlik şirketleri (paralı asker) cirit atıyor. Uluslararası Af Örgütü’nden mart ayı başlarında, “Bir dizi başka özel güvenlik şirketi ‘geleceğe yatırım için’ Mozambik’te rekabet halinde” açıklaması geldi. Söz konusu şirketler, Mozambik’te ‘güvenlik siparişi’ alabilmek için kıyasıya yarışıyor.

Özel güvenlik şirketlerinin yanı sıra hükümet, ABD, İngiltere, Güney Afrika ve hatta eski sömürgecisi Portekiz’den uluslararası askeri desteğe de açık olduğunu gizlemiyor. Hükümet bu yolla “sükûnet”i sağlayarak, tesislerin faaliyete geçmesini ve oradan elde edilecek vergi gelirleriyle borç batağında olan ülkenin “yarasına çare olma”yı umuyor. 

Pastadan en büyük payı kapmak için ülkeyi kaosa sürükleyen uluslararası şirketler, “özelleştirilmiş kontrgerilla” şirketler ile pastadaki paylarını azamiye çıkarmak için canla başla çalışıyorlar. Özcesi, Mozambik bugünlerde “zenginliğin başa bela olma hali”ni yaşıyor.