İsviçre’de 14 Haziran’da ikincisi yapılacak olan kadın grevine hazırlık kapsamında ülke çapında ve yaşamın hemen her alanında etkili bir çalışma yürütülüyor. Bu çalışmaların yoğunlaşarak sürdüğü alanlardan biri de üniversitelerdir. Ben Lozan Üniversitesi Pedagoji bölümünde okuyan Avrupa Devrimci Gençlik Birliği (DGB) çalışanı olarak, üniversitemizde kadın grevinin örgütlenmesine yönelik hazırlık çalışmalarımızın kısa bir özetini paylaşmak istiyorum.
Çalışmaların dinamizmini genelde sol feminist kadınların oluşturduğu söylenebilir. Kadınların paylaştığı düşüncelerden birkaçını aktarmak, bunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır:
- “Feminizm ve Marksizm benim için antagonist değildir. Hem feminist hem de marksist olabiliriz. Çünkü, bir burjuva kadın tecavüze uğrarsa, onun işgal etiği sınıf veya koltuk beni ilgilendirmiyor. Belki kapitalizm bu tecavüz kültürünün bir nedenidir, fakat böyle bir durumda, kapitalizm halen vardır ve bu sistem içerisinde feminizm hareketini bir yardım olarak görüyorum.”
- “Ben geleceğin bir öğretmeniyim ve bence eğitim, eşitliğe yürümek için en önemli adımlardan biridir.”
- “Feministlerin ana talepleri kadın-erkek arasında eşit ücret. Evet, kesinlikle. Ama bu eşitliğin ne değeri var, işçiler onurlu bir şekilde kazanmıyorlarsa?”
- “Feministlerin kavgasını, kocaman bir birlik ve güçlü bir hareket gibi görüyorum ve eminim ki bu grevden sonra daha da çok grev, eylem ve faaliyetlerin önü açılacak, eylemler daha da yaygınlaşacak. Ve bu grev kadın haklarına yürüyecek. Ben, toplumun tüm kesimleri için eşitlik istiyorum. Kadına yönelik şiddetin son bulunmasını istiyorum. Herkesin kendi seçtiği cinsel yönelimi serbestçe yaşamasını ve tabii ki sınıfların olmadığı bir dünya istiyorum. İşçilerin onurlu iş koşullarında çalışmalarını istiyorum. Tüm bu nedenlerden dolayı, 14 Haziran’daki kadın grevinde aktif bir şekilde yer almayı seçtim.”
Şüphesiz bizler kadın sorunu ve mücadelesine farklı bir perspektiften bakıyoruz. Fakat bu, kitle hareketinin ihtiyaçları açısından bu dinamiklerle birlikte iş yapmanın önünde bir engel teşkil etmiyor. Nitekim bu bakış açısıyla daha ilk adımda greve hazırlık sürecine katıldım. Üniversitede iki genç kadın öğrencinin inisiyatifiyle “Üniversitenin Feminist Kolektifi” girişimi başlamıştı. İki hafta içerisinde benim de dahil olduğum kadın ve erkeklerden oluşan beş kişilik kolektif oluşturduk. Daha sonra, bütün öğrencilere mail aracılığıyla 14 Haziran grevine ve kurduğumuz kolektife katılma çağrısı yaptık.
Okulun “Eşitlik Bürosu”na da çağrı yaptık. Bu büro, okulumuzun öğretim üyelerinden oluşuyor. Onlarla da görüşerek daha güçlü olmamız için, kolektifimize katılmalarını ve çalışmalarımıza aktif bir şekilde destek vermelerini talep ettik ve olumlu karşılık aldık. Mart ayında kolektifimiz, öğrenci, öğretmen, kütüphaneci ve çalışanlardan oluşan 50’den fazla kişiye ulaştı.
Örgütlenme
İki haftada bir öğlen molasında, 2 saat boyunca bir araya geliyor, örgütlenme ve çalışmanın sorunlarını tartışıyoruz. Bir kişi tartışmaların ve alınan kararların tutanaklarını tutmakla sorumlu. Toplantılara başlamadan önce her toplantıya herkes her zaman katılamadığı ya da yeni kişiler katıldığı için kendimizi tanıtıyoruz. Sırayla herkes söz alarak 14 Haziran grevinin daha güçlü geçmesi için neler yapılacağına ilişkin önerilerde ve taleplerde bulunuyor, çeşitli konularda tartışma yürütüyor. Grev öncesinde, tüm öğrencileri bu soruna nasıl duyarlı hale getirebiliriz ve greve katılımlarını sağlamak için ne gibi yöntem ve araçlar kullanabiliriz vb. konulara yoğunlaşıyoruz. Tartıştığımız önemli konulardan ve elbette hedeflerimizden biri de öğrenci ve öğretmenleri, o gün üniversitemizde bir araya getirmek ve toplu olarak Lozan yürüyüşüne katılmak.
Yanı sıra herkes, spontane bir şekilde kendine bir sorumluluk alanı seçiyor. Örneğin, “Ben bu videoyu yapmak için bir çalışma yürütmeyi üstleniyorum”, “Ben sınıf odalarını rezerve edebilirim”, “Ben okulun gazetesiyle ilişki kurabilirim” gibi... “Herkes eşittir” düşüncesinden hareketle baştan itibaren herkesle kolektifin mailinin şifresini paylaştık. Öğrenci ve öğretmenler arasında hiyerarşi yoktur ve kolektif içerisinde bütün ilişkilerimizi yatay bir şekilde yönetiyoruz.
Bir kişi sosyal medya ile ilgileniyor. Bir kişi diğer kolektiflerle düzenli olarak iletişim içerisinde bulunuyor. Bir kişi 14 Haziran’da yürüteceğimiz çalışmalardan sorumlu. Bir kişi “feminist korosu”nun organizasyonuyla ilgileniyor vb.
Faaliyetlerimiz
* İlk etapta “Seksist kadın düşmanlığını kına” şiarıyla bir faaliyet yürüttük. Çünkü biliyoruz ki, okullarda veya işyerlerinde, işletmelerde, bürolarda vb. sarf edilen cinsiyetçi, ayrımcı ve kadın düşmanı sözler sıradanlaşmış, olağanlaşmış durumda. Çoğu insan bu sözlerin seksist ve aşağılayıcı olduğunun farkında bile değil. Çalışmalarımızla cinsiyetçiliğe ve ayrımcılığa karşı özgürce konuşmaya katkıda bulunmayı ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmeyi hedefliyoruz.
Üniversiteye, insanların düşüncelerini kartlara yazıp iletmeleri için 7 kutu bıraktık. Öğrenciler veya öğretmenler isimsiz şekilde kart yazdılar. İki hafta içerisinde 70’e yakın kart topladık. Birkaç örneği tercüme ederek aktarıyorum.
- “Bir okul konseri sırasında, konsiyer, oyundaki öğretmenlerin kalçalarına dokunma fırsatını yakaladı.” (Bir okulda, öğrencinin tanık olduğu bir sahne.)
- “Sınavın için endişeli misin? Şort ve güzel açık bir yaka giyin ve başarırsın.” (Bir kadın öğrenciye denilen bir laf)
- “Bu öğrenciyi (çocuk) daha çok erkek olan bir sınıfa yerleştirdik, çünkü otoriteye ihtiyacı var.” (Bir okul müdürünün zihniyeti.)
- “Bir gün babam bana, kilo alıyorsun, dikkat et, erkek arkadaşın artık seni istemez dedi.”
- “Öğretmenlik işi, tam bir anneye laik bir meslektir.”
- “Sen bir kızsın, yemek yapmayı tabi ki bileceksin!”
- “Akşam yolda yalnız yürürken, korkuyorum. Çantamı karnımın üzerine koyuyorum mantomu kapatıyorum. Çünkü kendime diyorum ki belki hamile bir kadına tecavüz etmeye veya şiddet kullanmaya utanırlar.”
Bu kartları, 14 Haziran’da bir sergi şeklinde kullanacağız. Ve her gün sosyal medyada bu sözleri paylaşıyoruz. Kartlarda, “Bu kolektife çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız bizim hikayelerimizi paylaşın” biçiminde güzel ve motive edici mesajlar da yer alıyordu.
* Başka faaliyetler de yürüttük. Beş gün okulun girişinde stand açtık. Gençleri grevle ilgili bilgilendirdik, grev rozetleri sattık, gazete ve kitap önerdik.
* Nisan başında, üniversite yönetmenleriyle görüştük. Şunları talep ettik
- 14 Haziran’da, sınav olmayacak. (Çünkü grev dönemi sene sonu sınav haftalarına denk geliyor.)
- Üniversitenin bütün çalışanları greve katılmalı ve maaş kesintisi olmamalı.
- Üniversitenin ana katı bize ait olmalı, serbest bir şekilde kullanabilmeliyiz.
Üniversite yöneticileri ilk etapta, eğitim ve geleceğimiz için bu çalışmaları yürüttüğümüzden dolayı bizi tebrik ederek teşekkür ettiler. Geçen hafta son karar açıklandı:
- 14 Haziran’da öğrenciler greve katılsın diye sınavlar iptal edilecek.
- Çalışanların greve katılma hakları var, ama 15:24 saatine kadar, saatler ödenmeyecek.
(Üniversitenin daha üst bir organizasyonu bu adımı atamamış.)
- 14 Haziran’da bütün üniversitenin katları, ekranları, sınıf odaları, kolektife ait olacak.
(15:24 sembolik bir saat. O kadar maaş eşitsizliği var ki, kadınlar 15:24’ten sonra artık maaş almıyorlarmış gibi hesaplandı, feministler tarafından).
14 Haziran
Bizim üniversitede, şu an programı hazırlıyoruz. Çocuk eğitimi ile ilgili iki konferansçıyı davet ettik. Film gösterisi düzenlendik, öğrencilerin inisiyatifinden gelen danslara, şarkılara ve benzerlerine yer veriyoruz. Sabah, üzerinde şiar yazılan uzun bir bezi 9. katan aşağıya asacağız. Çeşitli sergiler düzenliyoruz. Kütüphane kuracağız. Pankart atölyesini açacağız.
Saat 15.00’te, bizim gibi Lozan’ın güneyinde var olan diğer (kreş/okul/üniversite/işyeri) kolektiflerle büyük bir alanda birleşeceğiz. Ve 15:24’te herkes yolda, alanda uzanacak. Kuzey, Batı, Doğu bölgeleri de aynı şekilde hareket edecekler. Bu hareket için, Lozan Belediyesi’ne veya polislere önden haber verilmeyecek.
Daha sonra, saat 17.00’de Lozan merkezinde, VAUD kantonun bütün kolektifleriyle bir araya geleceğiz. 8-9 bin kişiyi bekliyoruz. Saat 18.00’de yürüyüş başlayacak. Genelden daha büyük ve uzun güzergâhlı bir yürüyüş hazırlıyoruz. Yürüyüşün ardından konuşmalar ve kadın şarkıcılardan oluşan konser düzenlenecek.
Genel olarak diğer kolektifler Lozan’ın bütün şehrinde faaliyetler düzenliyorlar. Mesela “Sokakta nasıl savunulabiliriz” diye dersler veriliyor. Diğer üniversite veya işyeri kolektifleri aktif bir şekilde, bu sene başından beri faaliyet yürütüyorlar. Örneğin bir gün sokaklarda ve otobüs duraklarına grev afişleri yapıldı. Merkezde stand açıp, grevle ilgili gömlek ve çanta satışları yapıldı. Sosyal medyada herkes kendi yaratıcılığı üzerinden 14 Haziran grevine neden katılacağına ilişkin video çekip paylaştı.
Kısa özetini sunduğum çalışmaların yöntem ve araçlarını zenginleştirerek ve öteki kolektiflerle iş birliği yaparak 14 Haziran kadın grevine kendi üniversitemizden güçlü bir ses vermek istiyoruz.
Lozan Üniversitesi’nden bir DGB’li