Lahey Uluslararası Adalet Divanı’ndan ilk karar:

İsrail soykırım suçundan yargılanacak

Adalet Divanı’nın kararı siyonist savaş makinesini durdurmayacak. Bu konuda Filistin halkının direnişi ve Gazze ile dayanışma için İsrail ve ABD ile çatışan “direniş ekseni” bileşeni güçlerin geliştirdiği direniş belirleyici olacaktır.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 27 Ocak 2024
  • 12:30

Siyonistler en az 1947 yılından beri savaş suçları işliyor. Yüzlerce toplu katliam yaptılar, etnik temizlik, cinayet, işkence, tecavüz, gasp, yağma, talan, dehşete düşürme ve daha sayısız vahşet… Tüm bu suçlar bilinmesine, birçok çalışmada belgelenmesine rağmen hiçbir Siyonist, etnik temizlik suçundan dolayı yargılanmadı. Çünkü ABD’nin başını çektiği emperyalist/kapitalist sistem onları korudu. İnsanlığa karşı suç işleme “özgürlüğü” bahşedilen bu ırkçı zihniyet, 7 Ekim’den beri dünyanın gözleri önünde soykırım yapacak kadar pervasızlaştığını gösterdi.  

Güney Afrika Cumhuriyet’inin, Gazze’de soykırım yapan siyonist İsrail rejimi hakkında Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açması, 75 yıl süren bu utanç verici sessizliği bozdu. Zira ABD, İsrail ve siyonist lobilerin histerik saldırılarına rağmen mahkeme davayı görüşmeyi kabul etti. Davanın kabulü hem siyonist rejime hem onu himaye eden ABD ile batılı emperyalistlere indirilen bir şamar oldu.

ABD-İsrail-siyonist lobiler cephesi, Gazze’de soykırıma pervasızca devam ederken, mahkemenin davayı reddetmesi için çalıştılar. Ancak hevesleri kursaklarında kaldı. Zira mahkeme davayı görüşmeyi kabul etmekle kalmadı, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin soykırım davasında İsrail aleyhine belgelerle mahkemeye sunduğu suçlamanın “makul seviyede” ispatladığına da karar verdi. Yani İsrail soykırım suçlamasıyla yargılayacak.

***

Mahkemenin aldığı ilk kararın önemi, soykırım suçlamasının “makul seviyede” ikna edici bulunması ve davanın bu bağlamda devam edeceğini teyit etmesidir. Mahkeme, derhal ateşkes kararı almadı. İsrail’in soykırımı önlemek için gerekli tüm tedbirleri alması gerektiği yönünde karar alan mahkeme, gerekli tüm insani yardımın Gazze’ye ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılmasını da istedi. İsrail’e, soykırımı önlemek için aldığı tedbirlere ilişkin Adalet Divanı’na rapor sunması için bir ay süre tanıdı. Böylece ABD ile siyonist rejimin davanın düşürülmesi yönündeki çabalarının fiyaskoyla sonuçlandığı kesinleşmiş oldu.

Güney Afrika Cumhuriyeti, Gazze’ye karşı savaşın derhal durdurulması yönünde karar alınmasını da talep etmişti. Mahkeme bu talebi karşılamadı. Oysa soykırımın durdurulması için derhal ateşkes kararı alınması gerekiyordu. Bundan kaçınan mahkeme bellik ki, bazı dengeleri gözetiyor. Bu yönüyle siyonist katilleri kayırdığı söylenebilir. Çünkü İsrail savaş makinesinin soykırıma devam etmesini engelleyecek bir sonuç çıkmadı. Oysa sunulan belgelere, siyonistlerin suçunu somut bir şekilde gözler önüne sermişti. Zaten ırkçı-siyonist şeflerin bir kısmı suçlarını gizleme derdi taşımıyor. Gazze’ye nükleer bomba atalım, Gazzelileri Sina çölüne sürelim diyecek kadar gözü dönmüş kişiler yönetiyor İsrail’i.

Bu arada derhal ateşkes kararı alınsaydı, İsrail kararı tanımayacaktı. O durumda şikayet BM Güvenli Konseyi’ne taşınacak, ABD ise İsrail aleyhine bir karar alınmasını engellemek için veto hakkını kullanacaktı. Bu da Adalet Divanı’nın savaşın seyri üzerinde etki etme gücünden yoksun olduğuna işaret ediyor. Buna rağmen alınan kararın politik, hukuki ve ahlaki açıdan büyük bir önemi de var. Siyonist rejim ve onu himaye eden emperyalistler soykırım suçuyla birlikte anılacaklar. Artık ne ırkçı-siyonistlerin “mağduruz/haklıyız” yalanının bir hükmü var ne emperyalistler “demokrasi, insan hakları, özgürlükler” üzerine attıkları nutuklara inanacak avanaklar bulabilir. Hem siyonistler hem hamileri için “Takke düştü kel göründü” durumu oluştu.

ABD “karar bizim yaklaşımımızla uyumlu” diye açıklama yaparken, siyonist savaş çetesinin şefi Binyamin Netanyahu ise kararı alan mahkemeyi “anti-semit olmak” suçlayarak güya üste çıkmaya çalıştı. Oysa ne derlerse desinler bu dava hem İsrail hem ABD için siyasi, hukuki ve ahlaki bir hezimettir. Bundan sonra siyonist rejimin suçlarının üstü eskisi gibi örtülemeyecek. Adalet Divanı’ndaki dava, İsrail’in “hem savaş suçlusu hem dokunulmaz” olduğu dönemi kapatmıştır. Nitekim işlediği savaş suçlarından dolayı İsrail hakkında dava açmaya hazırlanan Güney Afrika dışında ülkeler de var.

Adalet Divanı’nın kararı siyonist savaş makinesini durdurmayacak. Bu konuda Filistin halkının direnişi ve Gazze ile dayanışma için İsrail ve ABD ile çatışan “direniş ekseni” bileşeni güçlerin geliştirdiği direniş belirleyici olacaktır. Güney Lübnan sınırında Hizbullah ile siyonistler arasındaki çatışmalar, Ansarullah hareketinin Kızıldeniz’den İsrail gemilerinin geçişine izin vermemesi, Irak’taki direniş güçlerinin ABD’nin Irak ve Suriye’deki üslerini hedef almaları şimdiden Biden yönetimini sıkıştırmaya başladı. Soykırımcı siyonistlere karşı geliştirilen bu büyük direniş, ABD-İsrail ikilisinin Lahey’de hezimete uğratılmasının zeminini de düzledi.