İsrail hukuk ekibi Lahey'de üç yönlü bir strateji izledi: Güney Afrika'nın karalanması, Hamas'ın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği zulmü sürekli hatırlatmak ve Gazze Şeridi'ndeki geniş çaplı yıkımın sorumluluğunu Hamas'ın üzerine yıkmak. Cuma günü Uluslararası Adalet Divanı (UAD) önünde yapılan duruşmada, Güney Afrika ekibi tarafından yöneltilen çok sayıdaki suçlamayı gerçekten çürütme girişimleri sadece geçiştirildi.
Açılış konuşmasını yapan İsrail Dışişleri Bakanlığı hukuk danışmanı Tal Becker, Güney Afrika'nın önceki günkü duruşmada "son derece çarpıtılmış bir olgusal ve hukuki tablo" sunduğunu iddia etti. İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri eylemlerinin meşru müdafaa olduğunu, Güney Afrika’nın ise bu "doğal hakkı" engellemeye çalıştığını öne süren Becker, Güney Afrika'nın İsrail'i gayri meşrulaştırdığını ve Hamas'ın işlediği cinayetlerin yanına kar kalmasını istediğini iddia etti. “İsrail Filistin halkına karışı değil Hamas'la savaşıyordu” diyen Becker, "İsrail Gazze'de konuşlanarak bir halkı yok etmek istemiyor, bir halkı, kendi halkını korumaya ve bunu hukuka uygun olarak yapmaya çalışıyor" iddiasında bulundu.
Avukat Galit Raguan daha sonra İsrail ordusunun Gazze'deki hastaneler gibi sivil altyapıya yönelik sistematik saldırılarını, Hamas savaşçılarının buraları üs olarak kullandıklarını ve bu nedenle de tesislerin meşru askeri hedefler oluşturduklarını savundu. Bu amaçla, örneğin bir hastanedeki İsrailli rehineleri gösteren görüntüler sundu. Bir başka fotoğrafta ise Raguan'ın iddiasına göre daha önce bir kuvözde bulunan bir tabanca görülüyor, ancak resim böyle bir sonuç çıkarmaya götürmüyor. Kabaca "hastaneler bombalanmadı" diyen Raguan'ın bu iddiası İnsan Hakları İzleme Örgütü, New York Times ve diğerlerinin yaptığı araştırmalarla doğrudan çelişiyor. Kasım ayında CNN'in manşeti de "Gazze'nin ikinci büyük hastanesi İsrail bombardımanının ardından çöktü" şeklindeydi.
Hukuk danışmanı Omri Sender daha sonra Güney Afrika tarafından sunulan hızlandırılmış yargılamanın aciliyeti için bir dayanak bulunmadığını, zira İsrail'in saldırılarındaki yoğunluğunun zaten azalmakta olduğunu savundu ve Güney Afrika'nın çatışmaların derhal sona erdirilmesi talebinin kabul edilmesi durumunda "telafisi mümkün olmayan zarar görme riskiyle karşı karşıya kalacak olanlar İsrail vatandaşlarıdır" iddiasında bulundu. İsrail Başsavcı Yardımcısı Gilad Noam, Güney Afrika'nın talebinin kabul edilmesinin soykırımı önleme çabalarını "güçlendirmeyeceğini, aksine zayıflatacağını" iddia ederek duruşmayı sonlandırdı.
İsrail hükümeti ve destekçileri perşembe günkü duruşmanın ardından Güney Afrika'ya yönelik temelsiz suçlamalarda bulunmuşlardı. İsrail Dışişleri Bakanlığı ve Berlin’deki Büyükelçiliği tarafından yapılan basın açıklamasında "Bugün tarihin en büyük ikiyüzlülüklerinden birine tanık olduk" denildi. Açıklamada Güney Afrika’ya "terör örgütü Hamas'ın hukuki kolu" diye iftira atılmakta; ülke (Güney Afrika) Hamas'ın 7 Ekim'de işlediği "savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları ve cinsel suçları yeniden işlemesini sağlamak istiyor” denildi. Alman hükümeti İsrail'in yanında yer aldı ve ana davada "üçüncü taraf olarak" yer olmak istiyor. Cuma günü yapılan bir açıklamada, soykırım suçlamasının "dayanaktan yoksun" olduğu iddia edildi, ancak bunun neden böyle olduğuna dair tek bir somut şey söylenmedi.
Perşembe günü yaptığı bir açıklamada Başbakan Benjamin Netanyahu da Güney Afrika'nın Hamas tarafından işlenen vahşeti "savunduğunu" söyledi. Ülkeyi "bu canavarın temsilcisi" olarak tanımladı. İsrail ordusu ise "dünyanın en ahlaki ordusudur" ve "sivillerin zarar görmemesi" için elinden gelen her şeyi yapıyor. Oysa savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana İsrail Gazze Şeridi'nde 10 binden fazlası çocuk olmak üzere toplan 23357 kişiyi katletti. İngiliz insan hakları örgütü Oxfam pazartesi günü İsrail'in günde ortalama 250 kişiyi öldürdüğünü yazdı. Bu sayı Suriye, Sudan, Ukrayna ya da Afganistan'daki savaş kurbanlarının sayısından çok daha fazladır.
Çev: Kızıl Bayrak
Jakob Reimann / junge Welt 13.01.2024