Suriye’de emperyalist kıskaç, savaş, katliam ve yıkım yıllardır devam ediyor. Bu tablonun baş mimarı ABD ve diğer emperyalist güçlerin attıkları her fırça darbesinde emperyalizmin kanlı çıkarları sırıtıyor. Bir yandan Ortadoğu’yu kana boyarken, diğer yandan insani yardım, demokrasi, yeniden inşa maskeleri altında fırçalarını yeşil boyaya, dolar yeşiline batırıyorlar. İşçi sınıfı ve emekçi halklar bu tabloyu yırtıp bir kenara atmadıkları ölçüde, karşılarında karanlıktan başka bir tablo kalmıyor.
ABD emperyalizmi, Suriye’deki yıkımın baş mimarlarından değilmiş gibi, Suriye’ye yardım, Suriye’nin yeniden şekillenmesi, demokrasinin sağlanması palavralarıyla yıkımı gerekçelendirirken, yıkım ve inşa pastasının da en büyük dilimini koparmaya çalışmaktadır.
USAID nedir?
ABD bu işte 1960’larda kurulan Amerikan Hükümeti’nin Uluslararası Kalkınma Kurumu’nu da (USAID) kullanmaktadır. USAID kurulduğu günden beri gittiği her ülkede ABD’nin çıkarlarına göre sanayinin, ülke yönetimlerinin, “insani yardım”ların şekillenmesi için çalışmaktadır. Bir başka deyişle emperyalistler kendi yarattıkları yıkımın sonuçlarını paraya ve güce dönüştürmektedirler.
USAID’i anlamak için yaptıklarına bakmak gerekiyor. Örneğin Venezuela’da Chavez’i devirmek için ABD yanlısı grupları ve sermaye çevrelerini beslediğini biliyoruz. Chavez böylesi yurtdışı kurumlarından yardımın ülke içine girmesine yasak koymuştur.
Mübarek’in devrilmesinin ardından Mısır’ın yeniden şekillenmesinde söz sahibi olmak için ABD hükümeti adına USAID’in Mısır’a “insani yardım” götürdüğünü biliyoruz.
USAID’in 1970’lerde Endonezya’da komünizm “tehlike”sine karşı Suharto’yu desteklemek için nasıl çalıştığını da biliyoruz:
“Ben 1971’de Endonezya’ya gittiğimde, ABD’nin dış politikası açık ve netti: Komünizmi engelle, Başkan’ı destekle. Benim şirketim MAIN’in görevi, Suharto ve avenesini (daha da zenginleşmelerini sağlayacak) sanayileşme düzeyine taşıyacak ve bu yolla uzun vadeli Amerikan egemenliğini pekiştirecek entegre sistemlerinin geliştirilmesiydi. Benim kişisel görevim ise Dünya Bankası, Asya Gelişme Bankası ve USAID’in finans sağlanması için gerekli ekonomik çalışmaları yapmaktı.” 1
ABD çeşitli ülkelere “demokrasi” götürürken üstlendiği rolden biliyoruz USAID’i:
“ABD Dışişleri’ne bağlı USAID tarafından sağlanan 300.000 dolar finanse ile ‘Demokrasi Programı’ çerçevesinde kurulan NED bir hükümet dışı/sivil bir kuruluş olarak kurulsa da Kongre denetimi altında yıllık yardımlar almaktadır. Yani NED, gelen paraları yurtdışında demokrasiyi ilerletmesini amaçlayan özel kuruluşlar arasında dağıtılması görevini üstlenmektedir.” 2
Bütün bunların yanında USAID’in Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşlarla beraber dünya sisteminin sorunsuz işlemesi, ülkelerin sisteme entegre olması ve kitlelerin manipüle edilmesi gibi görevleri olduğunu, çelişkileri görünmez kılmak, biriken öfkenin kendilerine yönelmesine engel olmak ve yönünü belirlemek gibi görevleri de vardır.
“Dünya nüfusunun en zengin ülkelerde yaşayan beşte birinin gelirinin en fakir ülkelerdeki beşte birinin gelirine oranı, 1960’da 30’da 1’den 1995’te 74’te 1’e çıkmıştı. Ve hala Dünya Bankası, USAID, IMF, bankalar, şirketler ve hükümetler gibi uluslararası ‘yardım’ faaliyeti içinde olanlar, bize işlerini yapmakta olduklarını ve ilerleme kaydettiklerinin söylemeye devam ediyorlar.” 3
“İnsani yardım” yarışı
Anlaşıldığı üzere USAID emperyalist çıkarların savunucusu ve savaşın bir parçasıdır. Yaptığı işlerle birçok şirketi daha da zenginleştiren emperyalist bir kuruluştur. Dünyanın dört bir yanında yıkıma uğratılmış bölgelerde bütün şirketler USAID’le çalışmak için yarışmaktadır. Bu gerçeği, Suriye’deki yıkımın ardından Türk şirketlerinin Suriye’ye girmek için hazır kıta beklemesinden biliyoruz. Türk sermaye devletinin Suriye’ye doğrudan ilk müdahalesi sırasında, Erdoğan’ın Obama’yla yaptığı “Girdiğimiz yerlere inşaat çalışmalarına başlayalım mı?” pazarlığından biliyoruz.
Türk sermaye devletinin Suriye’deki savaştan pay kapmak için elinden geleni yaptığını hepimiz zaten bilmekteyiz. Hükümet sözcülerinin gözlerinin içine baktığımızda kana bulanmış dolar işaretlerini görmek için aklımızla, yüreğimizle bakmamız yeterli. Suriye’ye girmek için heveslenmelerinin de, Esad’ı ya da Kürt hareketini istememelerinin de, mülteci pazarlıkları yaparak AB’den para koparmaya çalışmalarının da gerisinde Suriye veya Türkiye halklarının çıkarları değil, kendi sefil çıkarları bulunuyor.
İnsani yardım yolsuzluğu
Halen savaş devam ederken yıkımın sonuçlarını gizlemek ve dünya kamuoyuna şirin gözükmek için USAID’in “insani yardım” için koşturması, bunu da Türk şirketleri üzerinden yapması kamuoyuna birçok kez yansıdı. Son günlerde ise “insani yardım yolsuzluğu” olarak konu oldu haberlere. ABD, Türkiye merkezli bir dizi şirketin yardımların gönderilmesi konusunda yolsuzluk yaptığını iddia ederek, ABD hükümetiyle iş yapmasına yasak getirdi, bu şirketlerin milyonlarına el koydu. Bu yolsuzluk olayı bilinmiyorken de insanlığın zerresine sahip olmayan “insani yardımlar”ının iç yüzü böylelikle tabak gibi ortaya çıkmış oldu.
ABD’li yetkililerin verdikleri bilgiye göre; rüşvet, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma ve yasadışı komisyon ağı kurma yoluyla yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle 14 kişi ve kurumun hesaplarına el konuldu. Aralarında Orhan Şenkardeş’in sahibi olduğu Şenkardeş Gıda ve bağlantılı 10 şirket bulunuyor. Soruşturma sonucunda 35 askıya alma ve mahrumiyet cezası kararı verildi. Yasak, beş yıl boyunca yürürlükte olacak.
ABD’nin asıl derdinin insani yardım olmadığını elbette biliyoruz. Bu yolsuzluğu ortaya çıkarmasındaki ve gündeme getirmesindeki amacın yolsuzlukla mücadele olmadığı da açık. Bu vesileyle Türk sermaye devletine ve Türk şirketlerine Suriye’de kontrolün kendilerinde olduğu ve ona göre hareket etmeleri gerektiği mesajını vermeye çalışması daha muhtemel bir amaç. Son günlerde yaşananlar da bunu desteklemektedir.
Bu “insani yardım yolsuzluğu” haberlerinin çıktığı günlerde Pentagon’dan yapılan açıklamada, Musul’daki bombardımanlara ilişkin inceleme sonucunda, saldırılarda “en az 105 sivilin öldüğü” kabul edildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, 25 Mayıs Perşembe günü ABD tarafından IŞİD kontrolündeki Deyr ez-Zor iline bağlı Mayadin kasabasına yönelik hava saldırılarında 117 sivilin öldüğünü açıkladı.
İşte kara yüzlülerin, emperyalizmin insani yardımı... İnsanları çektikleri acılardan öldürerek “kurtarıyorlar”. Ya da muhtaç bırakıp beyaz elbiseleriyle* geliyorlar.
1 Bir ekonomik tetikçinin itirafları-2, John Perkins, sf. 13
2 Orta Asya’da ABD, Rusya ve Çin: Stratejik Denge Arayışlar, Ainur Nogayeva, USAK Yayınları, sf. 209
3 Bir ekonomik tetikçinin itirafları-1, John Perkins, sf. 201
* Fillerin yollarına tuzak kurarak bir çukura düşüren avcılar siyah elbiseler giyerek fillere işkence yaparlar, aç bırakırlar. Filler ölmeden önce de beyaz elbiseler giyerek onları çukurdan çıkarırlar. Filler kendilerini çukurdan çıkaran beyaz elbiselilere sevgi ve saygı besler ve itaat etmeye başlarlar. Ancak avcıların elbiselerine değil yüzlerine bakmak yeterlidir. Hepsi kara yüzlüdür. Kara olan ten renkleri değil, yüzleridir...