G7 zirvesi Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un ev sahipliğinde başladı. Zirveye yedi emperyalist ülkenin şeflerinin yanı sıra AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen de katılıyor. Scholz ayrıca Hindistan, Endonezya, Güney Afrika, Senegal ve Arjantin’nin devlet veya hükümet başkanlarını da ‘misafir’ olarak davet etti. Yanı sıra batılı emperyalistlerin piyonu olan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski de zirveye video bağlantısıyla katılacak. Yıllık zirve toplantılarında, devlet başkanları ve hükümet temsilcileri küresel meseleleri gündemlerine alıyor ve sözümona bunlara “çözüm” bulmaya çalışıyorlar. Son yıllarda düzenlenen G7 zirvelerinde dünya ekonomisi, dış ve güvenlik politikası, kalkınma, göç ve iklim değişikliği gibi başlıklar öne çıktı.
Elmau’daki Şato’da bir araya gelen emperyalist şeflerin bu yılki zirvesinde ise esas gündemi Ukrayna savaşı oluşturuyor. Diğer gündemler ise ikinci plana düştü. Savaşın geniş kapsamlı etkileri nasıl hafifletilebilir? Ukrayna nasıl desteklenebilir? G7 ülkeleri arasındaki iş birliği nasıl geliştirilebilir? Bunlar, Elmau’daki zirve toplantısında tartışılacak konu başlıklarının sadece birkaçı. Dünya ticaretine ilişkin istişareler, küresel ekonomik durum, güvenlik politikası ve iklim sorunu da şeflerin gündeminde. Dünyadaki tüm yıkıcı savaların sorumlusu olmalarına rağmen, zirve için “Adil bir dünya için ilerleme” sloganını seçen emperyalist şefler, riyakarlıkta sınır tanımadıklarını bir kez daha gösterdiler.
Her bir G7 Zirvesi için yüz milyon Euro’dan fazla harcama yapılıyordu. Alman İçişleri Bakanlığı’na göre bu zirve için 170 milyon Euro bütçe ayrıldı. Emperyalist şeflerin ‘güvenliği’ için ayrılan bu para, federal ve eyalet hükümetleri tarafından finanse edilse de bunun büyük bir kısmı vergi mükelleflerinin cebinden çıkıyor. Yani bedelini emekçiler ödüyor. Ayrıca kent sakinleri de kolluk kuvvetlerinin “aşırı güvenlik önlemleri” almasından şikayetçiler. Zira Elmau, zirvenin “güvenliği” için görevlendirilen 18 bin polisin kuşatması altında tutuluyor. Ayrıca ilçedeki günlük altyapı hizmetlerinin büyük bir kısmı da zirve sırasında durma noktasına geliyor. G7 toplantısının yapılacağı mekanın çevresinde ise ‘yasak bölgeler’ oluşturuldu. 16 kilometre uzunluğunda bariyerler dikildi.
G7 Zirvesi’nden önce Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile ABD Başkanı Joe Biden, birbirleriyle kapalı kapılar ardında saatlerce süren bir görüşme yaptılar. Rusya’nın karşısında “Batı’nın birliği”ni dile getirdiler. İkili görüşmenin oturum aralarında Scholz, birlikte hareket etmeye devam edilmesi gerektiğini vurguladı. Rusya Devlet Başkanı Putin’nin bu birlikteliği beklemediği, birlikteliğin sağlanması konusunda Scholz’un önemli rol oynadığını belirten Biden, bu rolünden dolayı Scholz’a teşekkür etti. ABD Başkanı ayrıca, Putin’in, G7 ve NATO’nun dağılmasını beklediğini ama bunun olmadığını ve olmayacağını öne sürdü.
Biden yönetiminin ‘adı açıklanmayan’ yetkilileri tarafından yapılan açıklamalara göre ABD, G7 zirvesinde “Putin’i savaştan sorumlu tutmak ve ödemesi gereken bedeli artırmak” için karar çıkarmaya çalışacak. Ayrıca zirvenin, “yükselen enerji fiyatlarının etkilerinin mümkün olduğunca sınırlandırılmasına” katkıda bulunması bekleniyor. G7 şefleri, küresel ekonominin durumunu, altyapı ve yatırımlardaki uluslararası ortaklıkları ve Rusya’ya uygulanan yaptırımların etkinliğini tartışacak. Zirve’de “uluslararası düzende hukukun üstünlüğü ilkesi” konulu ortak bir bildirinin yayınlaması ve Ukrayna’yı destekleyen bir açıklama yapılması bekleniyor. Uluslararası düzenin hukukunu ayaklar altına alanlar, utanmadan “uluslararası düzende hukukun üstünlüğü ilkesi” üzerine vaaz verecekler.
“Daha güçlü bir Batı karşıtı blok doğuyor”
Gelinen aşamada G7 artık dünyanın ekonomik olarak en güçlü yedi ülkesi değil. Bir zamanlar dünya siyaseti ve iş dünyası için bir tür “yönlendirme komitesi” gibi davranabilen G7’nin artık eski gücü kalmadı. Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Güney Kore ve Endonezya gibi ülkelerin yükselişe geçtiği genel kabul görüyor. G7’nin özellikle Çin ile daha yakın bir koordinasyon olmaksızın küresel düzeyde başarılı bir şekilde müdahale edebileceğine inanılmıyor. Dahası, güçlü bir Batı karşıtı blokun oluşmaya başladığı, bu blokun ise Şi Jinping liderliğindeki Çin’in başını çektiği yükselen ekonomileri bir araya getirdiği belirtiliyor.
G7’nin, kendi gündemlerinin G20 ülkeleri tarafından benimsenmesini sağlayarak “liderlik rolü üstlenebileceği” var sayılıyor. Ancak bunun bile artık mümkün olmadığı kanısı giderek güçleniyor. G7, aylardır Rusya’yı G20’den çıkarmak için çabaladı ancak başarılı olamadı. Halihazırda G20 başkanlığını yürüten Endonezya ciddi baskılara rağmen, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Kasım ayında Bali’de düzenlenecek zirveye davet etti.
Endonezya’nın yanı sıra Hindistan, Güney Afrika, Senegal, Arjantin gibi ülkeler de Rusya’ya yaptırım uygulamayı reddediyor. Hindistan, Rus petrolünün önemli bir alıcısı olurken, Senegal Devlet Başkanı Macky Sall, kısa süre önce Moskova’ya gitti ve Afrika Birliği’nin şu anki başkanı sıfatıyla Rusya’ya yönelik batı yaptırımlarının kaldırılması için resmi çağrıda bulundu.
G7’nin emperyalist ülkeleri, ezilen halkların ve emekçi kitlelerin kaderi üzerine yapacakları kirli planları ve emperyalist çıkarları uğruna atılacak adımları, “Adil bir dünya için ilerleme” diye yutturmaya çalışıyorlar. Oysa adil bir dünya ancak bu riyakâr/zorba emperyalistlere karşı mücadele ile kurulabilir.