Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada ve ABD’den oluşan G7’nin devlet ve hükümet başkanlarının toplantısı bugün İngiltere’nin Cornwall kentinde başladı. Üç günlük toplantının ana konuları arasında pandemi ve iklim değişikliği yer alıyor. Emperyalist-kapitalist devletlerin şeflerinin Covid-19 nedeniyle iki yıl aradan sonra ilk kez yüz yüze görüştükleri toplantıda önemli kararların alınacağı iddia ediliyor.
G7, dünya nüfusunun yalnızca yüzde 10’unu, ancak dünya gayri safi milli hasılasının yüzde 40’ını temsil ediyor. Zenginliğin eşitsiz dağılımı, aşı dozlarını da kapsıyor. ABD ve İngiltere gibi emperyalistlerin aşılara el koymasıyla birlikte bu ülkelerde pandemi sözde “yavaş yavaş sona ererken”, dünyanın diğer bölgelerinde aşılama henüz başlamadı.
G7 ülkeleri, pandemi ile mücadele etmek ve dünyayı gelecekteki virüs salgınları için daha iyi donatmak için zirvede güçlerini birleştirme iddiasında bulunuyor. Bunun için de “Küresel çözümler gerekli” hamaseti yapıyorlar. Devlet ve hükümet başkanları kendilerini “gelecekteki salgınları daha iyi önlemek, tespit etmek, bunlara tepki vermek ve etkili çok taraflı eylem ve güçlendirilmiş bir küresel sağlık sistemi yoluyla onlardan kurtulmak için toplu savunmayı güçlendirmeye” “adadıklarını” iddia ediyorlar.
Bu iddiada artan uluslararası eleştirilerin etkisi olsa da, emperyalistler kendi kapitalist çıkarlarını karşılamadığı ölçüde böyle bir “çözüm” üretme yeteneğine sahip değildir. Yalnızca hamasi söylemler öne sürüp beklentiler yayarak uluslararası kamuoyundaki tepkiyi yumuşatmak niyetindeler.
Emperyalistlerin vaatleri ve iddialı söylemleri
İngiltere Başbakanı Boris Johnson salgına karşı küresel mücadele konusunda çıtayı “oldukça yükseğe” koydu. Dünya nüfusunun 2022’nin sonuna kadar tamamen aşılanmasının G7 tarafından sağlanması iddiasında bulundu. Zirvenin ev sahibi Johnson, 100 milyon doz katkıda bulunacağını açıkladı. İngiltere’nin nüfusunu birden çok kez aşılayabilecek kadar aşı stokladığı belirtiliyor. Şimdiye kadar hiç aşı ihraç etmeyen ve kendisine sert eleştiriler yöneltilen Johnson, “İngiltere’deki başarılı aşılama programı sayesinde artık fazla dozumuzu ihtiyacı olanlarla paylaşabiliyoruz” dedi.
ABD Başkanı Joe Biden da pandeminin henüz yenilmediğinin belirterek Covid-19 ile savaşma ve dünyayı aşılama çabalarının sürmesi gerektiğini belirtti. Zirveden kısa bir süre önce Biden, 92 yoksul ülkeye ve Afrika Birliği’ne 500 milyon dozluk yeni bir aşı bağışı sözü verdi. Bunun en geç gelecek yıl Haziran ayına kadar teslim edilmesi ve uluslararası aşı girişimi Covax’ın yardımıyla dağıtılması gerektiğine dikkat çekti. “Aşı bağışlarımız, tavizler için baskı içermiyor.” diyen Biden, bunu hayat kurtarmak, pandemiyi sona erdirmek için yaptıklarını iddia etti.
Almanya’nın bir milyar doz aşı bağışına ne kadar katkıda bulunabileceği henüz açık değil. Merkel, Mayıs ayında Covax’a yıl sonuna kadar 30 milyon doz bağışlayacağını açıklamıştı. Aynı zamanda, Almanya’nın da programı bir milyar avrodan fazla finansal olarak destekleyeceği vaadinde bulundu.
Tüm bu iddialı söylemlere ve vaatlere karşın emperyalistler, aşıların yaygın üretiminin önünü açacak adımları atmaktan geri duruyor. Bu kapsamda patent korumasının kaldırılması konusunda dahi G7 içinde hâlâ bir fikir birliği bulunmuyor.
G7’nin, küresel aşı kampanyasında Çin’in etkisini kırabilmek için harekete geçmesi gerektiği belirtiliyor. Dolayısıyla G7’nin gelecek yıla kadar daha yoksul ülkeler için bir milyar doz aşı sağlayacağı bildiriliyor. Fakat bu rakam, G7’nin tüm dünyayı aşılayacağını iddiasının boş olduğunu kanıtlıyor. Zira sadece Afrika’da 1, 3 milyar insan yaşıyor. Aynı zamanda küresel aşılama kampanyasının, Çin’le kapitalist rekabet üzerinden yürütülmesi de emperyalistlerin gerçek niyetlerini gözler önüne seriyor.
İklim değişikliğiyle mücadele konusunda da emperyalist şeflerin iddialı hedefler belirlediği biliniyor. Pandemi yenilebilirse, küresel ekonominin yeniden harekete geçmesi gerektiği savunuluyor. Johnson ve Biden yönetimi bunun sözde “çevre dostu” bir şekilde yapılması gerektiğini açıkladı. Johnson, gelişmekte olan ülkelere bir “İklim için Marshall Planı” ile ekonomilerini karbondan arındırma konusunda yardımcı olmak isterken, Washington, büyük yeşil projeler için finansman önlemleriyle Pekin’in “Yeni İpek Yolu”nu geride bırakmayı amaçlayan bir “Temiz Yeşil Girişim” projesi yürütüyor. Bloomberg haber ajansı, G7’nin odak noktasının; Almanya, Fransa ve İtalya’nın istediği gibi Afrika’da mı yoksa ABD’nin ısrar ettiği gibi Asya ve Latin Amerika’da mı olması gerektiği konusunda önceden bir anlaşmaya varılmadığını söyledi.
Bloomberg’e yapılan açıklamada belirtildiği gibi “Temiz Yeşil Girişim”, başlangıçta “stratejik bir çerçeve” olarak düşünülmüştü. Ama maddi olarak ne ölçüde desteklenecekleri hâlâ belirsizliğini koruyor. İngiltere Başbakanı Johnson’ın “Marshall Planı” da tartışmalı duruyor. Zira Londra’nın kriz nedeniyle önümüzdeki yıllarda tasarruf yapmak zorunda kalacağı önceden açıklanmıştı. Oxfam ve İsviçre reasürans şirketi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2050 yılına kadar sıcaklıklar 2,6 derece yükselirse, G7 ülkeleri pandemi yılına kıyasla her yıl iki kat daha fazla ekonomik zarar görecek.
Ortak payda: Emperyalist hegemonya mücadelesi
Emperyalistlerin öne sürdüğü projelerin ve ortaya koydukları iddiaların tümünün ortak paydasında kapitalist rekabet ve hegemonya mücadelesi bulunuyor. ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistler, Çin’in yükselen hegemonyasına karşı kendi nüfuz alanlarını korumaya ve genişletmeye çabalıyor. Bu nedenle G7 zirvesinde batılı emperyalistlerin “birlik içinde olduklarını” göstermek öncelikli hedeflerinden birini oluşturuyor. ABD Başkanı Biden Çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Yol boyunca her noktada, ABD’nin geri döndüğünü ve dünya demokrasilerinin bir arada olduğunu açıkça ortaya koyacağız” dedi. Ve Biden, “Batı ittifakı”na “güçlü bir şekilde” liderlik etmek istediğini de sözlerine ekledi. Bunu genişletmek için Avustralya, Hindistan, Güney Kore ve Güney Afrika da davet edildi.
Batılı emperyalistler Çin’e karşı hegemonya mücadelesinde propagandaya ve bunun için de malzemeye ihtiyacı duyuyor. Buna örnek olarak, G7’nin nihai bildirisinde koronavirüsün kökenine ilişkin yeni bir DSÖ soruşturması çağrısında bulunacağı ve Çin’i hedef alan yeni iddialarda bulunabileceği ileri sürüldü. Ayrıca Sincan üzerinden Çin’e yönelik baskı kurmak için de kimi konuların G7 tarafından gündeme getirileceği belirtiliyor. NATO liderler zirvesi, ABD ve Rusya arasında Putin-Biden görüşmesi öncesi gerçekleşen G7’nin sonuç bildirisinde Rusya konusunun nasıl yer bulacağı da merakla bekleniyor.