Dünyanın en gelişmiş ülkeleri olarak bilinen ve dünya zenginliğinin yüzde 64’ünü ellerinde bulunduran ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Japonya ve Kanada’dan oluşan ve G7 olarak tanımlanan ülkelerin zirvesi, 26-27 Mayıs tarihleri arasında İtalya’da gerçekleşti. İlk dönemde altı ülkeden oluşan ve G6 diye adlandırılan gruba, önce Kanada (1976) ve sonradan da Rusya’nın (1997) dahil olmasıyla grup, G8 ülkeleri olarak adlandırılmıştı. Ancak 2014’te Kırım’ı ilhakı nedeniyle Rusya’nın ihraç edilmesi sonucu, topluluk yeniden G7 olarak tanımlanmış oldu
Emperyalist şefler son bir hafta içinde ilki, 21 Mayıs’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Amerika ve İslâm ülkeleri zirvesi, ikincisi, 25 Mayıs’ta Belçika’nın başkenti Brüksel’de NATO Zirvesi ve sonuncusu 26 Mayıs Cuma günü İtalya’nın ev sahipliğinde yapılan G7 Zirvesi olmak üzere üç ayrı zirve yapmış oldular.
Bu yıl 43.’sü yapılan G7 Zirvesi’ne, üye ülkelerin yanı sıra, toplantının gündem maddelerinden dolayı Etiyopya, Kenya, Nijer, Nijerya ve Tunus gibi bazı üye olmayan ülkelerin devlet başkanları da davet edildi. İlgili ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) başkanları ile BM ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) genel sekreterleri de zirveye iştirak ettiler. Küresel ekonomide ve uluslararası ilişkiler alanında emperyalizmin elinde çok önemli tahaküm, yağma, sömürme, talan etme ve halklara kan kusturma araçları olarak işlev gören bu kurumların temsilcilerinin görüş ve tespitlerinden yararlanılması amacıylan zirveye davet edilmiş olduları ileri sürüldü.
G7’nin gündemi ve sonuç bildirgesi
Bu yılki G7 Zirvesi’nin gündemi, terörle mücadele, iklim değişikliği, global ekonominin ve ticaretin durumu, Afrika ile ilişkiler, göç, gıda sorunu, enerji ve cinsiyet eşitliği gibi sorunlardan oluşuyordu. Bu ve benzeri sorunları yaratıp büyütenler, çözmek bir yana bunlara yenilerini ekleyenler, bunları çözmek iddiasıyla iki gün boyunca tartıştılar. Sonuç bildirgeleri üzerinden tartışılan konularda ulaşılan ve kamuoyuna paylaşılanlar bir tarafa bırakılırsa, tüm emperyalist zirvelerin tartışmasız olarak aldatıcı ve gerçek olan gündemleri vardır.
Kapalı kapıların ardında çeşitli kirli pazarlıklar, milyarlarca insanın kaderini ilgilendiren birçok konu üzerinden kirli uzlaşmalar, emperyalistlerin dayattığı ve dayatacağı büyük sosyal yıkımlar, kışkırtılan ve desteklenen savaşlar ve iç savaşlar vb. tüm bunlar emperyalist şeflerin gerçek gündemleri olacak ve bu konularda alınacak kararlarda onların gerçek çıkarlarının ifadesi olacaktır. Dolaysıyla zirvede gündeme alınan konular üzerinde yapılan tartışmalarda gezegenin ve insanliğin yararına sonuçlar çıkması düşünülemez. Sözkonusu olanın, özünde ve esasında emperyalist kapitalizmin egemenliğini, güvenliğini ve çıkarlarını güvencelemek, yerküreyi iliklerine kadar yağmalayıp talan etmenin yol ve araçlarını bulmak, kölece çalışma ve yaşamayı dayatmak, bunlar karşısında gelişecek direnci ve mücadele dinamiklerini ezmektir. Bunlar, emperyalist zirvelerin gerçek tartışma ve karar alma gündemleridir.
Sonuç bildirgelerine yansıyan “İşsizliğin azaltılması, eşitsizliğin giderilmesi, demokrasi, barış, güvenlik, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı, sorunların çözümünde ulaşılan mutabakat” gibi kavramlar ise emekçi kitlelerin ve halkların kaderi üzerinden alınan kararları gizlemeye hizmet ediyor. Yüzmilyonlarca insanın duygu ve tepkilerini yatıştırma ve onları aldatma işlevi görüyor. Dolaysıyla bunlar zirvelerin aldatıcı gündemleri oluyor.
G7 Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde söylenenlerle günümüz dünyasıdaki somut gerçekler iddiamızın dolaysız kanıtı durumundadır.
Kamuoyuna sunulan bildirgeden anlaşılıyor ki, zirvedekilerin sorunsuz bir şekilde gönül rahatlığıyla vardıkları tek mutabakat “terör” konusu olmuştur. “İnanıyorum ki zirvenin en önemli sonucu terörle mücadele konusunda varılan mutabakat oldu” diyen İtalya başbakanı, geri kalan konularda yapılan tartışmaların, emekçi ve ezilen halklar için yalanlar dolusu laflardan ibaret olduğunu da itiraf etmiş oldu. Örneğin zirvenin en önemli sonucu olarak sunulan “terörle mücadele konusunda varılan mutabakat”a başka konularda da varılmış mıdır.? “İklim değişikliği ile mücadele konusunda bir anlaşmanın sağlanamadığı”nı sonuç bildirgesi üzerinde öğrenmiş bulunuyoruz, ama ya öteki konunlar? Bildirgenin bildirdikleri üzerinde bunlara daha yakında bakalım.
G7 bildirgesinde küresel “ortak değerler olan demokrasi, barış, güvenlik, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı etrafında birleşildiği belirtildi” diye müjdesi verilen bu konularda, üzerinde birleşilen eksenin ne olduğu ve bunların hangi somut adımlara konu olacağına ilişkin bir şey bulmak olanaklı değil. Ama “demokrasi, barış, güvenlik, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı” gibi olguların Ortadoğu, Kara Afrika ve Latin Amerika’nın birçok ülkesinde yerlerde süründüğü, modern Avrupa’da ise adım adım tasfiye edilerek polis devletine geçişin olağanlaştığı ve artık buralarda da OHAL’lerin uygulandığı bilinmektedir. Dünya olaylarının seyri, sertleşen çelişkilerin almış olduğu düzey ve bunun tetiklediği sosyal mücadeleler, neo-liberal yıkım saldırılarının ancak devlet terörüyle uygulanabileceği gibi gerçekler ortadadır. Günümüz dünyasının kaba tablosu içinde bu gerçeği görmenin bir güçlüğü yoktur.
“Liderler, toplumların, kaliteli eğitim, iş, ekonomik fırsatlara erişimde eşitlik ve daha temiz bir çevre gibi ihtiyaç ile taleplerinin, politikalarının merkezinde yer alacağı hususunda mutabık kaldıklarını bildirdi” diyor bildirge. Mutabık kaldıkları konulardan biri de “dış politikada, milletler arasında barışı, devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğünü, siyasi bağımsızlıklarını koruyan, kollayan ve insan haklarının korunmasını sağlayan kurallara dayalı bir uluslararası düzeni güçlendirme hususunda hemfikir oldukları”dır. Hem fikir oldukları bu konularda ne tür adımların atılacağıı, hang somut çözümler sunacakları konusunda herhangi bir açıklamaya rastlamak mümkün görünmüyor.
Diğer taraftan, temiz çevre istediklerini söyleyen emperyalist efendilerin çevreyi, doğanın dengesini degiştirecek ve canlı türlerini yok edecek tarzda ne hale getirdikleri biliniyor, Sözünü ettikleri “arzuladıkları eşitliğin” baş döndürücü bir eşitsizlik olarak yaşandığı, “kaliteli eğitim ve iş” bir yana, yüz milyonlarca insanın bunlardan yoksun olduğu ve bu sorunların daha da ağırlaşacağı biliniyor. “Milletler arası barış, devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık” mı? Bu konularda da fikir birliğine vardıklarını mutlulukla müjdeliyorlar dünya halkları ve emekçilerine. Bu fikir birliğinin ne anlama geldiğini ve geleceğini Ortadoğu, Kara Afrika ve Balkanlar’a bakıp görmek mümkün. Birbirileri arasında kıyasıya rekabet içinde olanlar, yüz milyarları silahlanmaya yatırarak dünyanın birçok bölgesini yangın yerine çevirenler, ülkeleri bölüp parçlayanlar, işi “bazı ülkeler kendi kendini yönetme yeteneğinden yoksundurlar, biz yönetelim” türünden arsızlığa vardıranlar, birçok ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetenler ve daha büyük savaşlara hazırlanacaklarını da ilan edenler ülkelerin “bağımsızlık ve egemenlik” haklarından ve “barış”tan söz etme yüzsüzlüğü gösterebiliyorlar.
Bildirgenin bildirdiğine göre, emperyalist şefler, Suriye halkının yıllardır çektiği acıların ve trajedinin son bulması için çalışacaklarını, Suriye'deki dinci faşist çeteler şahsında uluslararası terörü bitirmek için kararlı olduklarını belirterek, Libya’da ise siyasi uzlaşma yolunda ilerleme kaydedilmesinin acil olduğunu buyurmuşlar. Kuzey Kore'nin bir an önce BMGK kararlarına uyması gerektiğini ve balistik füze denemelerini terk etmesi konusunda da birleşen G7 liderleri, Ukrayna'daki krize kalıcı bir çözüm konusunda da mutabık kaldıklarını ilan ederek, Rusya'yı Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygılı olmaya davet etmişler.
Göç ve mültecilik konusunda da ulusal ve uluslararası alanda çabaların eşgüdüm içerisinde yürütülmesinin önemine işaret eden zirveciler, mültecilerin güven içinde ülkelerine dönmelerini sağlama gayretkeşliğine işaret ediyorlar. Başka şeylerin yanı sıra, bütün alanlardaki eşitsizliğin önemli bir endişe kaynağı olduğunun altı çiziliyor, cinsiyetler arası eşitlik ilkesinin insan haklarının temel ögelerinden biri olduğu ve G7 liderleri için öncelikli bir husus olduğu vurgulanıyor. Gıda güvenliğinin temel hedeflerden olduğuna dikkat çekilen bildirgede, G7 şefleri, Güney Sudan, Somali, Yemen ve Nijerya'nın kuzeydoğusundaki açlık felaketi riskinden derin endişe duyuyorlarmış.
Herşey emperyalist kapitalizmin sürekliliği için
On yıllardan beri biribirini izleyen emperyalist zirvelerin gündemleri istisnasız olarak hemen hemen aynıdır. Tüm zirvelerde bu sorunların çözümüne ilişkin sayısız kararın alındığı ve somut adımların atılacağı döne döne tekrarlanıyor. Ama arada on yıllar geçmesine rağmen bu sorunlardan her biri çözülmemiş olarak yerli yerinde duruyor. Üstelik daha da büyüyüp ağırlaşmış ve bunlara yenileri eklenmiş olarak... İlk bakışta şaşırtıcı görülen bu durum aslında son derece doğal bir sonuçtur. Zira emperyalist-kapitalistler için sorun hiçbir zaman emekçilerin ve ezilen halkların doğrudan kapitalist dünya sisteminden kaynaklanan ve emperyalist politikalarla sürekli ağırlaştırılan sorunlarına çözüm bulmak değildir. Bu kapitalizmin tabiatına aykırıdır; çünkü onlar sorunların çözüm gücü olmak bir yana, sorunların temel kaynağıdır.
Onlar için tüm sorun, kendi düzenlerinin geleceğini güvenceye almak, emperyalist egemenliklerini pekiştirmektir. İnsanlığın ve gezegenin gelecegi bunları pek de ilgilendirmemektedir. Sayısız sorunlar üzerinde de örneklendirilebilinecek bu duruma ilişkin olarak, iklim değişikliği konusunda anlaşamamak gibi çarpıcı güncel bir örnek önümüzde duruyor.
Bilindiği gibi G7 Zirvesi’nde “iklim değişikliği ile ilgili anlaşmazlıkların giderilememesi” zirveye damgasını vuran başlıca konulardan biri oldu. Trump hükümeti bu anlaşmayı imzalamadı.
Bilim insanlarının hazırladıkları raporlar, dünyanın kuraklıktan açlığa, canlı türlerinin ve bazı yerleşim alanlarının yok olmasına kadar bir dizi felaketlere yol açacağını gösteriyor. Küresel ısınmanın iklimi geri dönüşsüz bir şekilde değiştirdiğine ilişkin kanıtlar bilimsel olarak ortaya konmuş durumdadır. Fakat bu böyle olmasına rağmen bu konuda bir anlaşmaya varılmıyor. Dünyanın emperyalist şefleri ve özellikle de ABD, insan soyunu ve gezegenimizin geleceğini tehdit eden bu felaket karşısında kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Çünkü bu, emperyalist tekellerin çıkarlarına aykırıdır. Bu konuda en arsız tavrı yıllardan beri ABD emperyalizmi gösteriyor.
ABD, ekonomisinin çıkarlarına aykırı olduğu gerekçesiyle Kyoto antlaşmasına uymayacaklarını bir kez daha göstermiş oldu. Trump ABD’nin Paris İklim Değişikliği Anlaşması’ndan çıkması gerektiğini savunuyor. Küresel ısınmanın insan eylemlerinden kaynaklandığını kabul etmiyor. Dolaysıyla zirveye katılan Trump, Özellikle de dünya petrol üretimine ve pazarına hakim olan büyük ABD petrol tekellerinin çıkarlarına aykırı olduğu için küresel anlaşmayı onaylamadı.
Bu durum zirveye damgasını vuran tatsız konulardan biri oldu. Bir öteki tatsızlık konusu ise ABD ve Almanya arasındaki sorunun bir kez daha görülmesi oldu.
G7 Zirvesi’nde yaşadığı hayal kırıklığını ifade eden Merkel, “Başkalarına tümüyle güvenebileceğimiz zamanlar bir parça geride kaldı. Son günlerde bunu deneyimledim” ifadelerini kullandı ve konuşmasını “Biz Avrupalılar kendi kaderimizi gerçekten elimize almalıyız” diye sürdürdü. Merkel’in bu konuşması hem Trump liderliğindeki Amerikan hükümetine hem de Avrupa Birliği'nden çıkmaya hazırlanan İngiltere’ye istinaden yaptığı iddia ediliyor. Tersinden ise Trump’ın Brüksel’de Tusk ve Juncker ile görüşmesi sırasında Almanya için “Almanlar kötü, çok kötü” dediği iddia ediliyor. Bu durum bir süreden beri ABD ile Almanya arasındaki gerilime bir başka açıdan ışık tutuyor.
Emperyalist kapitalizm, öteki sayısız sorunların yanı sıra, kendi G7 Zirvesi’ne gündem olarak aldıkları “terörle mücadele, iklim değişikliği, global ekonominin ve ticaretin durumu, Afrika ile ilişkiler, göç, gıda sorunu, enerji ve cinsiyet eşitliği” gibi sorunların da kaynağıdır. Dolaysıyla kapitalist dünya içinde çözümü olanaklı değildir.