Afro-Amerikalı Georg Floyd’un polis tarafından hunharca katledilmesi, başta Amerika olmak üzere tüm dünyada ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı mücadeleyi ateşleyen bir etkene dönüştü. Dünya’nın pek çok ülkesinde Georg Floyd’un katledilmesini protesto eylemleri düzenleniyor. Almanya’nın çok sayıda büyük kenti de bu hafta sonu kitlesel gösterilere sahne oldu. 6 Haziran Cumartesi günü Frankfurt’ta yapılan gösteriye 10 bini aşkın kişi katıldı.
Frankfurt’ta Römer meydanında saat 14.00’dan itibaren buluşan kitlenin sayısı her geçen dakika artarak meydana sığmadı. Eyleme Hessen eyaletinin Frankfurt’ta yakın kentlerinden de katılım oldu. Bazı istisnalar hariç kitlenin hemen tamamı gençlerden oluşuyordu. Eylemcilerin yaş ortalaması 25’in bile altındaydı denebilir. Eyleme gelen hemen her gencin elinde genellikle İngilizce yazılmış döviz vardı. Dövizlerde genel olarak ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı ibareler yer alırken, en çok “Adalet yoksa barış da yok!” ve “Siyah yaşam değerlidir!” sloganı ağırlıktaydı. Yine katılımcıların ağırlıklı kesimini siyah ve göçmen kökenli gençler oluştururken, azımsanmayacak sayıda Alman kökenli gencin katıldığı da gözlendi. Önden yapılan çağrıya uygun olarak gençlerin hemen tamamı siyah giyinmişti.
Eylem daha çok sosyal medya aracılığıyla örgütlendi. Çoğu genç belki de ilk defa bir eyleme katılıyordu. Eylemi organize edenler bilinen politik çevrelerde örgütlü kesimler değil. Fakat eyleme bir şekilde çeşitli ırkçılık karşıtı kurumlarla ilişkili kişiler öncülük etti. Eylemcilerin, özellikle teknik organizasyonda ırkçılık karşıtı kurumların desteğini aldıkları gözleniyor. Eylemde destekçi birkaç kurumun taşıdığı pankart ve bayrakların dışında hiçbir politik sembol taşınmadı. Katılımcı kitle birkaç sefer diz çökerek veya yumruklarını havaya kaldırarak ırkçılığı protesto ederken, saldırılarda hayatını kaybedenleri andı.
Mitingde daha ziyade siyahlar olmak üzere onlarca genç tarafından konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda başta Amerika olmak üzere, tüm dünyadaki ırkçı ve ayrımcı uygulama ve politikalar teşhir edildi. Her fırsatta konuşmaya çok meraklı olan ve geçen sene yolsuzluğu ayyuka çıkan Frankfurt Belediye Başkanı Peter Feldmann (SPD) da mitingde bir konuşma yaptı. Frankfurt’la gurur duyduğunu belirten, başta son Hanau saldırısı olmak üzere Almanya’daki ırkçı saldırıları kınayan Feldmann, polislerin hepsinin kötü olmadığını, buradaki polisler gibi insanlara yardım eden, “bizimle” diz çöken polislerin de olduğunu söyleyerek düzeni aklamaktan da geri durmadı.
Gençler tarafından yapılan konuşmalarda ise genel olarak ırkçılık ve ayrımcılık teşhir edilirken, bu iki olgunun sistemle olan bağına vurgu yapmak konusunda zayıf kalındı. Yapılan konuşmalar politik içeriği zayıf, olgusal, kendiliğinden bilincin sınırlarını aşmayan bir içerikteydi. Eylemin bu politik zayıflığı atılan sloganlara da yansıdı. Her yerde popüler olan “Siyahların yaşamı değerlidir” ve “Adalet yoksa barış da yok!” sloganı dışında hemen hemen başka hiçbir politik slogan atılmadı. Buna rağmen yapılan konuşmalarda önemli şeyler de ifade edildi. Gençleri örgütlenmeye çağıran konuşmalar da oldu. Almanya’da çeşitli yer ve tarihlerde polis tarafından göçmen insanlara karşı işlenmiş çeşitli cinayetler sayılarak teşhir edildi. Yine yakın zamanda Frankfurt’ta polis bünyesinde çıkan Neonazi oluşumlara değinilerek, bu tür oluşumların izlenip dağıtılması ve cezalandırılması gerektiği talep edildi. Öte yandan, sınırların herkese açılması, insanların denizlerde boğulmasının önüne geçilmesi ve herkese eşit hakların tanınması gibi talepler de dile getirilenler arasındaydı. Gençlerin atılan sloganlara büyük bir coşkuyla katılması ve politik vurguları da yine coşkuyla alkışlamaları dikkat çekti. Alandaki sınırlı sayıdaki polisin taşınan birkaç politik pankartı dikkatle incelemeleri, gençlik kitlelerinin politikleşmesinden duydukları korkunun ifadesiydi.
Römer’deki kitlesel mitingin ardından buradaki binlerce genç önce merkezi tren istasyonuna, oradan da Frankfurt’un Gallus semtine doğru yürüyüşe geçti. Tıpkı mitingdeki gibi coşkulu ve öfkeli sloganlarla kilometrelerce yürüyen gençler Gallus’a ulaştı. Yürüyüşe politik bazı gençlik gruplarının dahil olması eylemin niteliğini arttıran bir rol oynadı. “Naziler dışarı!”, “Yaşasın enternasyonal dayanışma!”, “Hepimiz faşizme karşıyız!” gibi sloganlar da atılmaya başlandı. Semt emekçileri eylemcilere alkışlarla destek verdiler.
Yürüyüşün ardından Gallus’ta yapılan ikinci bir mitingin ardından, neredeyse tüm günü kaplayan eylem sona erdirildi. Eylem boyunca polis son derece temkinli davranırken, sadece eylemi takip etmekle yetindi. Bir-Kar eyleme, “Faşizme karşı omuz omuza!” yazılı pankart ve bayraklarıyla katılırken, önceli ÖDP olan “Sol Parti” de flamalarıyla eylemde yer aldı. Eylem alanına yakın bir yerde, son tutuklanan milletvekilleri ile ilgili ayrı bir eylem çağrısı yapan Kürt hareketi de daha sonra gençliğin eylemine dahil oldu.
Aynı gün Frankfurt’takine benzer bir başka eylem de Mainz’de gerçekleşti. Binlerce kişinin katıldığı eyleme Bir-Kar ve LSG işçileri de katılarak destek verdiler.
***
Kendiliğinden bilinç ve onun ürünü her eylemde olduğu gibi, taşıdığı sınırlılıklar ve kusurlar ne olursa olsun, Frankfurt’ta bugün 10 bini aşkın gencin toplanması, üstelik neredeyse tüm güne yayılan miting ve yürüyüşlerle tepkilerini ortaya koyması son derece önemlidir. Üstelik bu tepki, düzenin doğrudan birer ürünü olan ırkçılık ve ayrımcılığa karşı değil sadece, çok daha derinden bir öfkeyi barındırıyor. Amerika’da olduğu gibi, düne kadar refahın kalesi sayılan Avrupa metropollerinde de yerlisi ve göçmeniyle gençlik kitlelerinde, mevcut sisteme karşı çok ciddi bir tepki birikmiştir. Benzer kitlesel çıkışlar daha evvel de çevre eylemlerinde yaşanmıştı. Gittikçe politikleşmeye ve radikalleşmeye eğilimli bu büyük potansiyel, düzene korku salarken, gelecek için dövüşenler adına son derece ümit vericidir.
Kızıl Bayrak / Frankfurt