Günümüzün en gelişmiş modern kapitalist toplumlarında bile kadın sorunu, temel sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadınların ezilmesi ve sömürülmesi, her biçim ve boyutuyla eşitsizliğin konusu olması kapitalist toplumun en temel gerçeğidir. Kapitalist dünyadaki burjuva kurumların kendi araştırmaları da bunu tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Bunlardan biri de yakın zamanda yapılan bir araştırmadır.
Bu araştırmaya göre, dünya çapında kadınlar için eşit haklara yönelik yasal reformların hızı, 20 yıldan fazla bir sürenin en düşük seviyesine geriledi. Dünya Bankası’nın 2 Mart günü yayınladığı raporda, kadınların ekonomik hayata eşit katılımını sağlamak için geçtiğimiz yıl 18 ülkede sadece 34 yasal reform hayata geçirildi. Dünya Bankası’na göre bu, 2001’den bu yana en düşük sayı ve “reform yorgunluğunun” bir işaretidir.
Dünya Bankası’nın raporuna göre, mevcut reform hızıyla kadınların erkeklerle yasal eşitliğe sahip olması en az 50 yıl alacak. Analiz edilen ekonomilerde kadınlar, erkeklerin sahip olduğu yasal hakların ortalama olarak yüzde 77’sinden yararlanabiliyor. “Bu, bugün işgücüne giren milyonlarca genç kadının eşit haklardan yararlanabilmesi için emekli olana kadar- hatta birçoğunun daha uzun süre- beklemesi gerektiği anlamına geliyor.”
Rapor, 190 ekonomide 8 farklı alandaki yasa ve düzenlemeleri inceledi. Dünya Bankası, hareketlilik, çalışma, evlilik, ebeveynlik, zenginlik ve emeklilik alanlarındaki durumu araştırdı. Rapor, dünya çapında yaklaşık 2,4 milyar çalışma çağındaki kadının hala erkeklerle aynı haklara sahip olmadığını ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre, 2022 yılında 18 ülkede yalnızca 34 toplumsal cinsiyet yasası reformu uygulanmış. Bu, 2001’den bu yana görülen en düşük sayıdır. Ancak, raporun kapsadığı alanlarda önemli yasal cinsiyet eşitliği elde etmek için bin beş yüzden fazla reforma ihtiyaç duyulacak. 1970’den bu yana dünya ortalaması 45,8’den 77,1 puana yükseldi. Beş yıl önce dünya ortalaması 73,8 puandı. Bu yüzyılın ilk on yılında önemli ilerlemeler kaydedildi. Ancak o zamandan beri, reform yorgunluğu başladı.
Dünya Bankası’na göre, 190 ekonomiden sadece 14’ünde kadınlar, ölçülen tüm göstergelerde erkeklerle aynı yasal haklara sahip olduğu iddia ediliyor. Bunlar arasında Almanya’nın yanı sıra Belçika, Danimarka, Fransa, İsveç ve İspanya da bulunuyor. Oysa bu ülkelerde de toplumsal yaşamın her alanında kadınların en temel sorunlarından, dolayısıyla da taleplerinden birinin kadın-erkek eşitliği olduğu biliniyor. Dünya Bankası’na göre, iş dünyasında sözde cinsiyet uçurumunu kapatmak, kişi başına düşen uzun vadeli gayri safi yurtiçi hasılayı ortalama olarak yaklaşık yüzde 20 artırmak gerekiyormuş. Bu, güya kadın-erkek eşitliğini sağlayan formüldür. Oysa gelirin artması tek başına bir şey ifade etmiyor. Sorun gelirin bölüşümünde düğümleniyor. Nitekim toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yaratan, Dünya Bankası’nın da temsil ettiği kapitalist sistemdir. Dolayısıyla sorunun gerçek çözümü ancak bu sistemin aşılmasıyla mümkün olabilir.
Kadınların, ama özellikle de emekçi kadınların her cephede maruz kaldıkları belirgin ayrımı ve eşitsizlikleri, baskıyı, sömürüyü, kültürel ve manevi aşağılanmayı ortadan kaldırabilmek, ancak mücadele ve bu mücadeleyle inşa edilecek olan proletarya iktidarı koşullarında mümkün olabilir.