İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’a hazırlığın sürdüğü bugünlerde, sermaye iktidarının kolluk kuvvetleri direnen işçilere saldırdı. Saldırı, iktidarın işçi sınıfına düşmanlığını bir kez daha teyit etmiştir.
Polis saldırısına maruz kalan Sinbo ve SML direnişçilerinin mücadelesi haklı ve meşru olduğu gibi onurludur da. Zira Kod 29’la işten atma saldırısı, kapitalistlerin arsızlığının doruk noktasıdır. Ahlaksızlığın ahlakından başka “değer” tanımayan kapitalistler, tam bir utanmazlıkla işçilere hem çamur atıyor hem haklarını gasp ederek işten atıyorlar.
Kapitalistlerin bu pervasızlığı, “yerli ve milli” AKP-MHP rejiminden aldıkları güçten kaynaklanıyor. Zira işçi ve emekçilere düşman olan bu rejimin varlık nedeni mülk sahibi sömürücü sınıflara hizmet etmektir.
Böyle bir rejimin direnen işçilere saldırması şaşırtıcı değil. Aç ve sefil bıraktığı insanlara çürümüş patates dağıtarak düşkünlük ve sadaka kültürünü yaymaya çalışan bir rejimdir bu. Bu zihniyet, dilenen kullar istiyor, direnen işçilerden nefret ediyor. Bundan ötürü Migros, PTT, Sinbo ve SML’de direnen işçilere saldırıyor.
Kararlılıkla direnen Sinbo ve SML işçileri rejimin “sadaka ile düşkünleştirme” dayatmasını reddetmiş, işçi sınıfının hakları, geleceği ve onuru için mücadele yolunu seçmesinin önemini göstermiştir.
Saraylarda sefahat süren rejimin ağababalarından güç alan kapitalistlerin pervasızlığı ancak işçilerin direnişi ile püskürtülebilir. Aksi durumda işçi sınıfına reva gördükleri kölelik ve sefaleti daha da derinleştireceklerdir. Direnişler somut talepleri dile getirmek için olduğu kadar, dayatılan kaba köleliği reddetmenin de en etkili yoludur.
Hak ve özgürlükleri gasp eden sermaye iktidarı grevleri yasaklayarak, işçi sınıfını en önemli mücadele aracından yoksun bırakmaya çalışıyor. Aynı pervasızlıkla haklarını aramak için direnen işçilere de saldırıyor. AKP-MHP rejimi zorbalıkta sınır tanımazken direnmek, büyük bir önem taşıyor ve işçiler için umut oluyor.
Direnen işçilere saldırı, işçi sınıfının umutlarını yıkma saldırısıdır aynı zamanda. O halde tüm onurlu işçi ve emekçiler direnişçi sınıf kardeşleriyle dayanışma içinde olmalılar.
Sendikalar, devrimci-ilerici kurum ve kişiler, onurlu işçi ve emekçiler DEV-TEKSTİL ve TOMİS İstanbul Temsilciliklerinin şu çağrısına kulak vermeliler:
“Gelin hep beraber direniş alanlarımızı, demokratik hak ve özgürlükler için mücadeleyi büyüttüğümüz alanlara çevirelim!”
Zafer direnen işçilerin olacak!
BİR-KAR
(İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu)