Alman proletaryasının ve sosyalizmin iki seçkin önderi Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht 15 Ocak 1919 tarihinde Berlin'de Alman burjuvazisi tarafından vahşice katledildi.
Bu yıllar emperyalist savaşın barbarlığına ve yıkımına karşın, devrim alevlerinin Almanya'yı sardığı yıllardı... Milyonlarca işçinin katıldığı yaygın grevler yaşanıyor, işçiler kendi öz örgütlerini kuruyor, sosyalist cumhuriyetler ilan ediyordu. Alman proletaryasının önderleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht savaşa susamış Alman burjuvazisinin militarist politikalarını teşhir ediyor, emperyalist savaşa karşı çıkıyor ve savaşa karşı, devrim ve sosyalizm çağrısı eşliğinde “dünya devriminin habercisi" olabilecek Alman Devrimini örgütlüyordu. 1917 Ekim'inde barbarlığa ve emperyalist savaşa ağır bir darbe vuran şanlı Ekim Devrimi, yarattığı sarsıntıyla tüm dünya işçileri ve ezilen halkları için umut kaynağı oluyordu.
Buydu egemen sınıfları dehşete düşüren. Buydu Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'in katledilmesine sebep. Devrimi bastırmayı hedefleyen bu katliam emperyalist savaş yıllarındaki ihanetlerini doruğa çıkaran sosyal demokratların ordu ile anlaşması ile mümkün oldu.
Sosyalizmin bu iki seçkin önderinin katledilmeleri sadece Alman devrimine değil, uluslararası işçi sınıfı hareketine de vurulmuş ağır bir darbe oldu.
"O bir kartaldı, hala da bir kartaldır." Katledilmesinin ardından Büyük Ekim Devrimi’nin önderi Lenin böyle anlatıyordu yoldaşı Rosa Luxemburg’u.
Clara Zetkin en yakın yoldaşının ölümü üzerine şöyle yazacaktı: “Rosa Luxemburg’ta sosyalist fikir, hem kalbin, hem beynin hiçbir zaman sönmeden yanan güçlü ve egemen bir ihtirasıydı. Bu şaşırtıcı kadının büyük amacı sosyal devrim yolunu hazırlamak, sosyalizme giden tarih patikasını temizlemekti. Devrim denemesi, devrim için çarpışmak onun en büyük mutluluğuydu. Bütün hayatını ve varlığını sosyalizme vakfetti...O, keskin bir kılıç, canlı bir devrim aleviydi.”
Ya kapitalist barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
Kapitalizm dünyayı ancak barbarlığa sürükleyebilir.
Geçen yüzyılda olduğu gibi, yaşadığımız yüzyılda da emperyalist savaşlarla halklar ve uygarlıklar yıkıma sürüklenirken, ekonomiler birer savaş ekonomisine dönüştürülüyor, militarizm ve silahlanmaya ayrılan bütçeler devasa boyutlara yükseliyor. Kapitalizmin krizi giderek derinleşiyor ve yıkıcı sonuçlara yol açıyor. Krizin faturası kemer sıkma politikaları ile işçi sınıfı ve emekçilere çıkartılıyor. En gelişmiş kapitalist ülkelerde bile işçilere, ezilenlere sefalet ve kölelik koşullarında bir yaşam dayatılıyor, milyonlarca emekçi işsizliğe, yoksulluğa, sefalete ve geleceksizliğe mahkûm ediliyor.
Kapitalizm, sadece insanlığı değil, doğayı da tahrip ederek tüm gezegenimizi tehdit ediyor. Her gün 30.000’den fazla çocuk açlıktan ölürken, 800 milyon insan açken, dünyanın en zengin üç adamının varlığı en fakir 48 ülkenin toplam ulusal gelirine eşittir. Rosa Luxemburg’un sloganı “Ya Sosyalizm Ya Barbarlık!” bugün her zamankinden daha da güncelliğini koruyor, sosyalizm insanlığın en büyük özlemi ve kurtuluş umudu olmaya devam ediyor.
Dünyanın dört bir yanında işçi sınıfı ve emekçi kitleler, gençler, kadınlar, Karl ve Rosa'nın ideallerini kuşanıyor, kızıl bayrağını bir meşale gibi ellerinde taşıyor, kapitalist sömürüye baş kaldırıyor, barbarlığa, emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı mücadele saflarında yerini alıyor.
Bizler, tüm uluslardan işçileri, gençliği, kadınları, Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve devrimin ateşleri içinde çatışarak yaşamlarını yitiren tüm Spartakistlerin devrimci miraslarını sahiplenmeye, onların şahsında sınıfsız sömürüsüz bir dünya için mücadeleyi güçlendirmeye çağırıyoruz.
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht ölümsüzdür!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Enternasyonal Emekçi Kadın Komisyonu