Rusya’nın ev sahipliği yaptığı Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerinde, “insani amaçla” 26 Ekim’de yürürlüğe giren üçüncü ateşkese rağmen, Dağlık Karabağ’da savaş devam ediyor. İki taraf da 26 ve 27 Ekim günü birbirlerini saldırmakla suçladı.
Sputnik’te yer alan habere göre, Azerbaycan Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada, “26 Ekim’de gün boyu ve onu 27 Ekim’e bağlayan gece Ermenistan Silahlı Kuvvetleri, insani amaçlı ateşkesi ihlal ederek temas hattının farklı noktalarında Azerbaycan ordusuna ait mevzilere ve cephe hattı yakınlarındaki yerleşim birimlerine çeşitli tipte silahlarla ateş açtı. Askeri operasyonlar genellikle de temas hattının Hocavend, Fuzuli ve Kubatlı yönlerinde gerçekleşti” ifadeleri kullanıldı.
Ermenistan’ın önce saldırdığını iddia eden Azerbaycan, Ermenistan ordusuna ait 18. motorlu tüfek tümeninin ön yönetim karakolunu vurduğunu açıkladı. Saldırıda askerlerin ve tümen kurmay başkanının öldüğü, ayrıca tank, obüs, uçaksavar, füze, radar istasyonu ve askeri araç imha edildiği öne sürüldü.
Azerbaycan tarafından işgalci kabul edilerek resmi olarak tanınmayan Dağlık Karabağ yönetimi de belli noktalarda “topçu düelloların” gerçekleştiğini açıkladı. Facebook’tan yapılan açıklamada, "Akşam saatlerinde düşman güçleri insansız hava araçlarını aktif şekilde kullandı, bir kısmı savunma ordusu tarafından vuruldu” iddiasında bulunuldu. Açıklamanın devamında Azerbaycan ordusunun, özellikle Martuni (Hocavend), Martakert (Ağdere) kentleri ve Askeran bölgesindeki yerleşim birimlerini vurmaya devam ettiği ileri sürüldü.
‘89’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Dağlık Karabağ’a bir çözüm üretilemedi. On yıllardır bir biçimde devam eden çatışmalar, bugün farklı etkenlerle de birlikte yıkıcı bir savaşa dönüştü.
Savaşı tırmandırmada başrolde yer alan Türk sermaye devleti, halihazırda ateşkese onay veriyor gözükse de savaş kışkırtıcılığından vazgeçmiyor. Savaşa yol veren emperyalist Rusya ise gelinen noktada buna son vermek adına arabuluculuk yapıyor. Savaşın seyri belirsizliğini korurken, iki ülkenin başta olmak üzere bölgedeki emekçi halklar, kapitalist devletlerin çıkarları uğruna hem birbirlerine karşı kışkırtılıyor hem daha fazla yıkımla karşı karşıya bırakılıyor.