Dersim tertelesinin önünü açan Bakanlar Kurulu’nun 4 Mayıs 1937 tarihli “Tunceli Tenkil Harekâtı” kararının 83’üncü yıl dönümünde, katliamda yitirilenler bir kez daha anılıyor ve katliamcılar binlerce kez lanetleniyorlar.
Halklara yönelik katliamlar veya soykırımlar sonrasında yaşanan trajedilerden biri de çocukların karşı karşıya kaldıkları muamelelerdir. Soykırım “artığı” olarak elde kalan çocuklar, galiplerin elinde birer ganimet olarak görülüyorlar adeta. Bu çocuklar asker ailelerine ya da çocuğu olmayan ailelere “evlatlık”, “çocuk gelin” vb. olarak verilip, asimilasyona tabii tutuluyorlar. Binlerce Ermeni çocuğu ve sonrasında Dersimli çocuklar bu trajedinin kurbanı oldular.
Benzer durumlar başka coğrafyalarda da yaşandı. Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, “Ve Günler Yürümeye Başladı” adlı eserinde, “Çalınmış Çocuklar” başlığı altında (sf.58) bu acılı tarihe iki örnek veriyor. Galeano 1976’da Arjantin’de Jorge Rafael Videla önderliğinde ülke tarihinde altıncı kez gerçekleştirilen askeri faşist darbe sürecinde, rejime muhalif ailelerin “düşmanların çocukları” olarak isimlendirilen beş yüzden fazla çok küçük yaştaki çocuğu çalındı. Sahte doğum belgeleri düzenlenerek, askeri rejime yakın ailelerden bebek sahibi olamayanlara verildi bu çocuklar.
Galeano’nun verdiği ikinci örnek ise, Avustralya'da yerli Aborjin çocukların trajik hikayesidir. Avustralya'da iktidar Kiliseyle iş tutarak binlerce yerli çocuğu ailesinden kopardı. Galeano şöyle anlatıyor: “(Onları) yoksulluktan ve suça bulaşma riskinden korumak ve medenileştirip vahşi alışkanlıklarından arındırmak için, yerlilerin çocuklarını kaçırıp beyaz ailelere dağıtmışlardı. Siyahları beyazlaştırmak için, diyorlardı.” Galeano deyimiyle Avustralya rejimi bu çocukları, “uzun bir süre boyunca kanunların izni ve halkının alkışları eşliğinde çaldı.”
Avustralya bu insanlık suçuyla 2008 yılında yüzleşti. O dönemin Avustralya Başbakanı Kevin Rudd, “bir asırdan daha uzun bir süre boyunca çocukları ellerinden zorla alınmış olan yerlilerden” özür diledi.
Bu acılı süreçlerin açmış olduğu yaralar kanamaya devam ediyor. Arjantin süreci kendi bağrında yarım asra yakın süredir devam eden ve dünyadaki kayıplar mücadelesine ilham veren bir mücadele tarihi yarattı. Çocukları gözleri önünde kaçırılan anne ve babalar yıllarca onların izlerini sürdüler. Büyükanneler ve anneler kaçırılan çocukları için bu uzun soluklu mücadeleyi halen yürütmeye devam ediyorlar.
83. yıldönümünde Dersim soykırımını gerçekleştirenleri bir kez daha lanetlerken, bu sürecin kurbanlarını bir kez daha saygıyla anıyorum.
M. İmran