Suriye’ye karşı savaş için devşirilen, silahlandırılan, eğitilen, finanse edilen cihatçı terörün son kalesi İdlib’deki çatışmalar, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin (GK) gündemine de taşındı. Bu gündemle toplanan GK, İdlib’de ateşkes çağrısı yaptı. Görünen o ki, 9 yıldır devam eden savaşa karşı kayda değer bir şey yapmayan BM, şimdi cihatçıların son kalesi düşmesin diye çaba harcıyor. Ateşkes çağrısı yapan GK, güya sivilleri koruma kaygısıyla hareket ediyor. Oysa bu iddia kaba riyakarlıktan öte bir anlam taşımıyor. İdlib’de yaşayan halkın cihatçı çetelerin zulmünden kurtarılması konusunu gündemine bile almayanların “sivilleri koruma” çağrılarına kim itibar eder?
Bu riyakarlık şaşırtıcı değil. Zira Çin-Rusya ikilisi dışında GK’da temsil edilen ABD, İngiltere, Fransa üçlüsü Suriye’ye karşı savaşın suç ortaklarıdır. Cihatçı terör belasını başta Suriye olmak üzere bölge halklarının başına bela eden de bu üçlüdür. Elbette AKP-saray rejimi, Körfez şeyhleri gibi kuklalarıyla birlikte... Nitekim ateşkes çağrısı da özünde cihatçıları kurtarma çabasından öte bir anlam taşımıyor, elbette uygulanabilecek olsaydı. Sivillerle ilgili tek kaygıları ise, mülteci akınının artacak olmasıdır. Bunun dışında siviller onları zerre kadar ilgilendirmiyor. Tersine, onların kurtarmak istedikleri cihatçı çetelerdir. Bunlar da yıllardan beri sivilleri toplu şekilde öldürüyorlar.
Çıkarları gereği cihatçı çetelere destek vermeyen Rusya-Çin ikilisi, ateşkes çağrısına karşı çıkmadı. Cihatçıların korunması, bu ikilinin Ortadoğu politikalarına uymuyor. Anlaşıldığı kadarıyla “sivillerin korunması” argümanının öne çıkarılmasına itiraz etmeyi gerekli görmemişler. Çağrının pratikte yankı bulma ihtimalinin düşük olması da, bu konuda Rusya-Çin ikilisini rahatlatmış olmalı.
AB’de cihatçıların arkasında
Güvenlik Konseyi ateşkes çağrısı yaparken, Avrupa Birliği (AB) de “İdlib uyarısı” yaptı. İdlib’deki çatışmalarla ilgili yazılı açıklama yapan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile AB Komisyonu kriz yönetimi sorumlu üyesi Janez Lenarcic, siviller için timsah gözyaşı döktüler. Bu ikili “sivilleri hedef alan bombardımanın durdurulması, sivillere insani yardımların erişiminin sağlanması, uluslararası insancıl hukuktan kaynaklanan sivillerin korunması kuralına uyulması” için çağrı yaptı.
Çağrıyı yapan AB şeflerinin paçalarından riyakarlık akıyor. Çünkü “sivillerin korunması, insancıl hukuk, insani yardımın ulaştırılması” gibi vurgular cihatçıların zulmü altında yaşayan sivil halk için istenmiyor. Tam tersine, İdlib’in bu caniler yönetiminde kalması için çaba sarf ediliyor. Tek korkuları, El Kaide’nin Suriye’deki bu son kalesi yıkıldığında AB ülkelerine göç edenlerin sayısında yaşanacak artıştır. Bundan dolayı Suriye yönetiminin İdlib’i cihatçı çetelerden kurtarmasını engellemeye çalışıyorlar.
AB şeflerinin riyakarlığı, cihatçıları koruyan-kullanan AKP-saray rejimiyle işbirliği yapmalarından da bellidir. Suriye topraklarının bir kısmını işgal eden, cihatçıları kullanarak İdlib’i ilhak etmek isteyen Ankara’daki işbirlikçilerine bir şey demedikleri gibi, El Kaide üssünün korunması için çırpınan, Suriye’yi savaşla tehdit eden AKP şefi T. Erdoğan’la birlikte çalışıyorlar. Hedefleri arasında bazı farklar olsa da, dertleri aynı; cihatçı terör üssünü korumak. Eğer öyle olmasaydı, Suriye yönetimiyle işbirliği yaparak İdlib’i El Kaide’den kurtarmak için çalışırlardı. O zaman hem daha az yıkım olur hem sivil kayıpların sayısı asgariye indirilebilirdi.