BİR-KAR dayanışmayı büyütmeye çağırıyor…

BİR-KAR Almanya’nın çeşitli kentlerinde deprem gündemli faaliyetleri gündemine almış bulunuyor. Tüm işçi ve emekçilere dayanışmayı yükseltme çağrısının yapıldığı bildirinin Türkçe tam metnini yayınlıyoruz.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 18 Şubat 2023
  • 11:30

BİR-KAR Almanya’nın çeşitli kentlerinde deprem gündemli faaliyetleri gündemine almış bulunuyor. Bu faaliyetlerde, Almanya’daki tüm işçilere, emekçilere, gençlere ve kadınlara Türkiye’deki depremlerle ilgili gerçekleri aktaran Almanca bildiri dağıtımı da yapılıyor. Almanca bildiride deprem konusunda bilgilendirme yapılarak, yaşanan yıkım ve katliamla birlikte bir kez daha gözler önüne serilen gerçeklere işaret ediliyor. Tüm işçi ve emekçilere dayanışmayı yükseltme çağrısının yapıldığı bildirinin Türkçe tam metni şöyle: 

Türkiye’de büyük deprem yıkımı…

Kapitalizm öldürür, dayanışma yaşatır!

İşçiler, emekçiler,

6 Şubat 2023 tarihinde, merkez üssü Türkiye’nin güneyindeki Maraş kenti olan büyük iki deprem yaşandı. 9 saat arayla, art arda meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler büyük bir yıkıma yol açtı. Toplam 10 kenti ve 13 milyonu etkileyen depremde bilanço gittikçe ağırlaşıyor. Başta Maraş, Antakya ve Adıyaman olmak üzere, milyonlarca nüfüsu olan kentler yerle bir oldular. En son bilgilere göre, 30 bini aşkın kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor. Ancak yıkımın boyutu göz önüne alınırsa, can kaybının bu sayıyı katbekat aşacağı kesindir.

Deprem, önlenemeyen, ancak öngörülebilir bir doğa olayıdır. Türkiye, nerdeyse yarısı deprem kuşağında olan bir ülkedir. Bilim insanları uzun zamandır bu bölgede bir deprem olacağını tam bir kesinlikle belirtiyorlardı. Neredeyse yer ve zaman vererek devleti ve hükümeti uyarıyor, önlem almaya çağırıyorlardı.

Ancak Türkiye’yi 21 yıldan bu yana yöneten dinci-gerici AKP ve faşist ortağı MHP iktidarı tüm bu uyarılara kulaklarını tıkadı. Hatta bu uyarıları yapan bilim insanlarını “felaket tellallığı” yapmakla suçlayarak hedef gösterdiler. Yani geleceği kesin olan bu deprem için hiçbir önlem almadılar.

Ortaya çıkan büyük yıkımın birinci dereceden sorumlusu ülkeyi 21 yıldır yöneten AKP ve ortağı MHP iktidarıdır. Eğer gerekli önlemler alınsaydı can ve mal kaybı önlenebilirdi. Deprem bölgesinde ayakta kalan tek bir bina bile bunu kanıtlamaya yetiyor.

Fakat Türkiye’deki tek adam rejimi, önlem almak yerine, bunun bir kader olduğunu söyleyip halkı kandırmaya devam ediyor. 21 yıldır önlem almak yerine, ceplerini doldurmakla meşgul olanlar, depremin şiddetinin ve genişliğinin arkasına sığınarak işledikleri insanlık suçunun üstünü örtmeye çalışıyorlar. 1999’daki Gölcük depreminden bu yana toplanan deprem vergilerini, çürük inşaat ve yol yapan yandaş firmalara peşkeş çektiler. Lüks ve şatafat düşkünü Erdoğan; zamlar, vergiler ve düşük ücretlerle emekçileri soyarak kendine bin odalık saray yaptı. Bu da yetmedi, başka yazlık ve kışlık saraylar yaptı.

Türkiye’deki dinci-faşist koalisyon, bugüne kadarki en yağmacı, en rüşvetçi ve en hırsız iktidardır. Görülmemiş bir özelleştirme furyasıyla, kamuya ait her şeyi iç ve dış sermaye gruplarına peşkeş çektiler. Kalan kurumlar ise, atanan liyakatsız kadrolarla işlevsiz hale getirildi. Toplumsal kaynaklar, halkın gözünü boyamak için gökdelenlere, otobanlara, köprülere ve havaalanı inşaatlarına harcandı. Bu vurgunlar kalkınmanın kanıtı sayıldı. Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırmak için sürdürülen kirli savaşa dev bütçeler aktarıldı, aktarılıyor.

Depremden önce Türkiye halkını yoksulluğa ve sefalete iten mafyatik rejim, depremde de farklı davranmadı. Bu büyük felaket için devletin olanaklarını seferber etmediler. Ordu oldukça geç harekete geçirildi. Devlet ilk birkaç gün neredeyse ortalıkta görünmedi. Hiç bir ciddi organizasyon yapılmadı. İnsanlar kaderiyle baş başa bırakıldı. İlk günlerdeki kurtarma ve yardımların büyük çoğunluğu halk ve gönüllü kurumlar tarafından sağlandı. En kritik ilk 72 saati böyle geçiren devlet, enkaz altındaki onbinlerce insanın ölümüne bile bile göz yumdu.

İktidarın depremle ilgili en önemli icraatı ise, 10 ilde olağanüstü hal ilan etmek oldu. Bunu da, insanlara daha iyi yardım etmek için değil, kendi acizliklerini gizlemek için gündeme getirdiler. İktidarı eleştiren basına ve gazetecilere baskı uygulanarak engellendi. Sosyal medya tam 9 saat boyunca kısıtlandı. Halkın ve muhalif kurumların yardımları engellendi. Yağma yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınanlara işkence uygulandı, bir kişi hayatını kaybetti. Tüm bunlar yetmezmiş gibi halkın iktidara olan tepkisini manipule etmek için göçmenler hedef haline getiriliyor. Üniversitelerde online eğitime geçiliyor. Öğrenci yurtları zorla boşaltılarak depremzedeler yerleştiriliyor. Yapılan protestolar polis zoruyla bastırılıyor vb.

Bu büyük insan kıyımının ve ağır yıkımın sorumlusu, insan yaşamını hiçe sayan kapitalist sistem, onun devleti ile hükümetinden başkası değildir. Kapitalizm ve iktidar tam anlamıyla enkaz olup halkın üzerine çökmüştür. Fakat enkazın altında kalan sadece halk değil, AKP ve yandaşları da yarattıkları bu enkazın altında kalacaklardır. Üzgünüz ama öfkeliyiz de. Unutmayacağız, affetmeyeceğiz, hesap soracağız!

Tüm emekçileri ve duyarlı insanları depremin yıkım ve acısını yaşayan halklar ve emekçilerle maddi, manevi ve politik dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz!

BİR-KAR