Pandeminin kapitalistlerce daha çok sömürü ve daha çok kâr için fırsata çevrildiği dönemde, sözde “önlemler” esnasında okullar kapatıldı. Çocuklar evlere kapatılarak, en doğal hakları olan eğitim haklarından mahrum edildiler. Bu uygulama, “homeoffice” (evden çalışma) veya kısa çalışmadan dolayı evde kalmak zorunda olan ya da işten atılan işçi ve emekçilerin çocuklarını en çok etkiledi.
Okulların kapatılmasıyla birlikte pek çok sorun su yüzüne çıkarken; çocuklarda depresyon, korku bozukluğu gibi psikolojik hastalıklar da yoğun oranda görülmeye başlandı. Okulların kapatılması, en çok da okul dışındaki sosyal ve kültürel faaliyetlerden faydalanmaktan yoksun olan işçi ve emekçi çocuklarının, toplumdan yalıtılmasına ve yalnızlaşmasına neden oldu.
Tagesschau’nun aktardığı, UNESCO’nun raporuna göre, iki yıla yakındır süren koronavirüs salgını nedeniyle 55 milyon çocuk okul eğitiminden mahrum kaldı. Rapora göre 14 ülkede okullar hâlâ kapalı durumda. Bu ülkeler arasında Filipinler, Küba, Sri Lanka, Meksika, Endonezya ve Avustralya da yer alıyor. Uluslararası çocuk yardım kuruluşları, okulların bir an önce çocuklar için eğitime açılmasını talep ediyor.
Afrika’da tüm eğitim ve öğretim kurumlarının kapalı olduğu Uganda’da okulların 2022 yılının Ocak ayında açılması bekleniyor.
Güney Amerika ülkelerinden Brezilya, Bolivya, Paraguay ve Arjantin’de çocuklar ve gençler aylarca eğitimden uzak kalırken şimdi okullarda yüz yüze eğitim yeniden başladı.
Kapitalist devletler, pandemiyi “normalleştirerek” “normal”e dönmeye başlarken, pek çok ülkede okullar açılmaya başladı. Ancak okullar; çocukları ve haklarını korumak için değil, çocuk bakımından dolayı evde kalmak zorunda kalan ebeveynleri, düzenin çarklarında “iş gücü” olarak yeniden sorunsuzca sömürebilmek için açıldı.
Kapitalizm, insanlığa ve doğaya yaşattığı tahribatlarının en büyük bedelini, toplumun en savunmasız kesimine ödetiyor ve ödetmeye devam edecek. Ta ki, işçi ve emekçilerin devrimci mücadelesiyle kökten yıkılıp, yerine insanca bir yaşam inşa edilene kadar.