TÜİK’in yılda bir kez yayımladığı, anket sonuçlarına dayalı Hanehalkı Bütçe Araştırması’nın 2023 yılı bulgularını geçen hafta öğrendik. Ekonomik ve sosyal eğilimlere ilişkin ayrıntılı bilgiler içeren, özellikle emeklilerin ve dar gelirlilerin yüksek enflasyon ortamında içine düştükleri geçim sıkıntısını büyük ölçüde yansıtan bu araştırmanın sonuçlarını gelin birlikte irdeleyelim.
Eeğitime, eğlence ve kültüre para ayıramıyoruz
Öncelikle, ortalama aile, harcamalarının yüzde 20.6’sını gıdaya, yüzde 23.9’unu konut ve kiraya, yüzde 21.9’unu ulaştırmaya yapıyor.
Bütçesinin yüzde 66.4’ünü, yani üçte birini söz konusu kalemlere ayırınca, haliyle gönençli bir yaşam için gerekli; eğitim, sağlık, eğlence, spor, kültür, lokanta, otel, kişisel bakım gibi hizmetlere kalan pay daralıyor. 2023 yılsonu resmi tüketici enflasyonu yüzde 64.77’ydi. Buna karşın gıda fiyatları yüzde 72.01, ulaştırma yüzde 92.44, konut ise yüzde 40.39 artmıştı. Ancak konut enflasyonunu başta doğalgaz, enerji sübvansiyonları aşağı çekiyordu. Konutun bir alt bileşeni olan yıllık kira artışı ise yüzde 108.38’i buluyordu. Yani kirada oturanın beli daha fazla bükülüyor, zorunlu harcamalar dışında hareket yeteneği kalmıyordu.
Emeklilerin hali perişan
Tüketim harcamalarını temel gelir kaynağına göre incelediğimizde daha çarpıcı sonuçlara ulaşıyoruz. İsterseniz önce emeklilerin haline bakalım.
Emekli maaşıyla geçinenler gelirlerinin yüzde 28.4’ünü gıda ve yüzde 31.9’unu konuta, toplamda yüzde 60.3’ünü bu iki alana ayırıyorlar. Mobilizasyonları aktif çalışanlara göre düşük olduğu için, ulaştırmanın payı ortalamanın altında yüzde 14.4’te kalıyor. Yaşamlarının bu demli günlerinde eğlenmeyi, gezmeyi-tozmayı, kültür etkinliklerine katılmayı fazlasıyla hakkediyorlar. Lakin eğlence, spor ve kültüre ancak yüzde 1.2, lokanta ve konaklamaya yüzde 3.1, kişisel bakıma yüzde 2.2 bütçe tahsis edebildikleri görülüyor.
Berber ile holding sahibi aynı kategoride
Maaş, ücret, yevmiye geliri ile geçinenler ise, gıdaya yüzde 18.9, konuta yüzde 22.2, ulaştırmaya 22.8 ile harcama olanaklarının yüzde 63.9’unu bu üç kaleme paylaştırıyorlar. Kamuda “tasarruf önlemleri” kapsamında, servislerin kalkması halinde ulaştırma harcamaları artacak, bu diyelim eğlence ve kültür, lokanta ve kafe gibi alanlardan özveri göstermelerini gerektirecek. Dolayısıyla kamu çalışanlarının yaşam standartlarını aşağı çekecek.
Temel gelir kaynağını müteşebbis geliri diye tanımlayınca, holding sahibi ile mahalle berberini veya ayakkabı boyacısını aynı kategoriye sokuyorsunuz. Dolayısıyla buradan sağlıklı bir değerlendirme yapmak olanaksız hale geliyor. O nedenle yüzde 20’lik gelirlere göre sıralı gruplar üzerinden yorum yapmak daha anlamlı görünüyor.
Zengin yoksul uçurumu
En düşük gelirli yüzde 20 gelirinin yüzde 36.6’sını gıdaya, yüzde 29.2’sini konuta, toplam yüzde 65.8’ini bu iki kanala akıtıyor. Böyle olunca eğlence ve kültüre ancak yüzde 1.2, sağlığa yüzde 1.9, lokanta ve konaklamaya yüzde 3.0 kalırken, eğitim yüzde 1’i bile bulamıyor. Bu kategorideki yurttaşlarımızın gerçek anlamda yaşamadıklarını, ancak ölmemek için çaba gösterdiklerini veriler ortaya koyuyor.
Buna karşın en yüksek yüzde 20’lik grup gıdaya yüzde 14.5, konuta yüzde 21 harcayarak; sağlığa yüzde 5.4, eğlence, spor ve kültüre yüzde 2.5, lokanta ve konaklamaya yüzde 6.9’luk pay ayırabiliyor. En yüksek gelir grubunda dahi, bütçede spor ve kültür etkinliklerinin payının düşüklüğü, ülkenin genel bir sorunu, kültürel çoraklaşmanın somut bir yansıması kabul edilebilir.
Zenginin harcaması yoksulun 5.33 katı
Ortalama bir aile 2023’te tüketime ayda 24.282 TL harcamış. Bunun 5.025 TL’si gıdaya, 5.824 TL’si konut ve kiraya, 5.351 TL’si ulaştırmaya gitmiş. Sağlığa 537 TL, eğitime 255 TL, eğlence, spor ve kültüre 468 TL kalmış.
Yüzde 20’lik gelire göre sıralı olarak hanehalkının aylık harcamaları 8.827 TL, 14.745 TL, 21.254 TL, 28.250 TL ve 48.830 TL. Diğer bir ifadeyle, üst yüzde 20’lik grup, alt yüzde 20’lik grubun 5.53 katı kadar aylık tüketim harcaması yapabiliyor. Üst gelir grubu gelirinin bir kısmını tüketip, bir kısmını tasarruf ederken; yoksul kesimlerin tasarrufları sıfır, hatta bazen borçlanarak gelirlerinin üzerinde harcama yaptıkları için eksi. O nedenle üst ve alt gruplar arasında gelir farklılıkları harcamalarının işaret ettiği 5.53 katsayısının üzerinde.
Bu verilerden, alt gelir gruplarının gelirinin daha fazlasını gıdaya harcasa dahi sağlıklı ve yeterli beslenemediğini kolaylıkla hesaplayabiliriz. Sonuçta, en alt yüzde 20’nin aylık ortalama 8.827 TL harcamasının gıdaya ayırdığı yüzde 36.6’sı 3.230 TL eder. Buna karşın en üst yüzde 20’nin aylık 48.830 TL gelirinin yüzde 14.5’i bile 7.080 TL’yi bulur. Kısaca en zengin yüzde 20 gıdaya yoksul yüzde 20’nin iki katından fazla ayırabiliyor. Sonuçta daha düşük bir oranla daha iyi beslenebiliyor. Yoksullar ise yeterli ve kaliteli beslenmenin uzağında kalıyor.
Bu farklar zorunlu harcamalar dışındaki kalemlerde adeta uçurumlara dönüşüyor. Örneğin lokanta ve konaklama üst grup ayda 3.369 TL, alt grup ise
264 TL ayırıyor. Bu rakamlar sağlıkta 2.637 TL’ye karşı 203 TL; kişisel bakımda 1.709 TL’ye karşı 220 TL diye gidiyor…
Kadınların sorumlu olduğu aile az harcıyor
Hanehalkı sorumlusu erkek ise aylık harcama toplamı 25.842 TL, kadın olması halinde ise 20.343 TL. Bu durum eşit işe, eşit ücret ödenmemesinin ve kadınların eğitim düzeyinin erkeklerden daha düşük olmasının, gelir kanalıyla tüketime aktarımının bir sonucu kabul edilebilir. Hanehalkı sorumlusu eğer işsiz ise de, aylık tüketim 16.757 TL. Bu harcamanın işsizlik ödemesi, geçmiş tasarrufların harcanması, çeşitli dayanışma bağlarıyla sağlanan desteğin sonucu olarak gerçekleştiğini tahmin edebiliriz.
Zaten son işgücü istatistikleri, Nisan 2024 itibarıyla manşet işsizlik yüzde 8.5 iken, atıl işgücü oranının yüzde 27.2’ye yükseldiğini gösterdi. Bu da insanların “bari tencerem kaynasın” diye, aslında tam zamanlı çalışmayı isterken, kısmi zamanlı veya geçici işleri kabul etmek zorunda kaldığına işaret ediyor.
BirGün / 18.06.24