Yoksulların enflasyonu Varsılların enflasyonu- Hayri Kozanoğlu

Nisan ayında enflasyonun tamamen kontrolden çıktığı görülüyor. Tüketici fiyatları aylık %1.68 artarken, yıllık enflasyon da %17.14’e kadar çıktı.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 04 Mayıs 2021
  • 09:15

Nisan ayında enflasyonun tamamen kontrolden çıktığı görülüyor. Tüketici fiyatları aylık %1.68 artarken, yıllık enflasyon da %17.14’e kadar çıktı. Çekirdek enflasyon olarak da nitelenen; işlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın dışındaki fiyat artışlarını gösteren endeks ise yıllık %18.11 artmış durumda. Bunun yorumu; mevsimlik, kontrolünüz dışındaki kalemleri düştüğünüz takdirde, enflasyonun daha da yüksek seyretmesi dikkat çekiyor.

***

En endişe verici olan, yurtiçi üretici fiyatlarının Nisan ayında %4.36, yıllık ise %35.17 artmış olması. 29 Nisan günü yayımlanan Merkez Bankası 2. Çeyrek Enflasyon Raporu, üretici fiyatlarından tüketici enflasyonuna geçiş etkisinin zaman içerisinde %40-45 bandında dalgalandığını ifade ediyor. Demek ki önümüzdeki aylarda üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına basınç devam edecek. Girdi maliyetleri kaynaklı olarak, tüketici enflasyonu kolay kolay düşürülemeyecek.

Pandemide değişen tüketim kalıpları

TÜİK Ocak ayında tüketici fiyat endeksi ağırlıklarını pandemi döneminde ortaya çıkan talep eğilimlerini göz önüne alarak yeniledi. Yeni şablona göre gıdanın ağırlığı %25.94’e, konutun ise %15.36’ya çıktı. Bilindiği gibi yoksul kesimlerin harcamalarının büyük çoğunluğunu bu iki kalem oluşturuyor. Gıdanın yıllık fiyat artışı %16.98, konutun %13.60. Ağırlığı artan diğer ürün grubu ise %8.64’e yükselen mobilya ve ev aletleri.

***

Burada bir sınıfsal ayrışmadan söz edebiliriz. Şöyle ki pandemi ortamında daha da yoksullaşan geniş toplum kesimleri sınırlı gelirlerini başta gıda, zorunlu ihtiyaç maddelerine yoğunlaştırıyor. Buna karşın çoğunlukla beyaz yakalı, evden çalışan, geliri düşmeyen ancak lokanta-eğlence gibi harcama kalemleri kısılan kesimler evdeki konforlarını artırmaya ağırlık veriyor. Mobilya, bilgisayar, televizyon gibi ürünlere yüksek talep sergiliyor.

Dünya Bankası’ndan iki çarpıcı saptama

Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Dünya Bankası (DB) Nisan 2021 Türkiye Ekonomik İzleme Raporu, genel yönelimine eleştirilerimiz bulunsa da, iki konuda çarpıcı saptamalar yapıyor.

***

Birincisi, 2019 yılında tüketici fiyatları %15.2 artsa da, farklı gelir gruplarının deneyimlediği enflasyonun ayrışmasına ilişkin. Tüketim sepetinde %19.5 artan gıdanın ağırlıklı bulunduğu yoksul %10’un enflasyonu %16 iken, sadece %9.8 yükselen ulaştırmanın tüketim deseninde daha fazla yer tuttuğu en yüksek %10’luk gelir grubu daha düşük, %14 enflasyonla karşılaşıyor.

***

DB’ye göre yoksulluk rakamları maruz kalınan enflasyona göre hesaplansaydı, ülkemizde 2019’da 209 bin daha fazla kişinin yoksulluğun pençesinde bulunduğu ortaya çıkacaktı. Aynı yöntem kullanılarak 2015’te de aslında yoksul sayısının istatistiklere yansıyandan 342 bin daha fazla olduğu sonucuna ulaşılıyor.(S.41-42)

***

İkincisi, raporda yoksulluk oranının 2020’de %12.2’ye sıçradığı belirtiliyor. 2018’de %8.5 dolaylarında bulunan yoksulluk oranı, 2019’da da %10.2’ye yükselmiş. (S.IV) Dolayısıyla artan yoksulluğu sadece pandemiye bağlamak doğru değil. DB’nin hesaplamalarına göre yoksul sayısı 2019’da 1.5 milyon, 2020’de 1.6 milyon artarak 10 milyona ulaşmış. Diğer bir ifadeyle, AKP’nin ekonomi rejimi 3 milyonu aşan yeni yoksul yaratmış. Açıklanan yeni kapanma önlemlerinin; işsizlere, sokak satıcılarına, küçük esnafa, zaten yoksulluk hatta açlıkla boğuşan kitlelere yönelik nakdi destekler içermemesi sefalet tablosunun daha da ağırlaşacağının habercisi.

Bunca yoksullukta talep neden artıyor?

Merkez Bankası’nın (MB) çiçeği burnunda başkanı Şahap Kavcıoğlu enflasyonun nedeni olarak güçlü iç talebi gösteriyor. Peki ülkede bunca işsiz varken, yoksulluk kol gezerken talep nasıl artıyor? Birincisi, çünkü işgücü verileri, çoğunlukla üniversite eğitimli beyaz yakalı işlerde gelirini ve istihdamını koruyan, satın alma gücü yüksek geniş bir kesimin varlığına işaret ediyor. Pandeminin ekonomik faturasını ise ağırlıkla kadınlar, gençler, düşük gelirli işlerde çalışanlar ödüyor. İkincisi, kur yükseldikçe 200 milyar dolarlık döviz mevduatına sahip “rantiye” çevreler zenginleşiyorum duygusuna kapılıyor. “Servet etkisi” olarak tanımlanan bu durum, dayanıklı tüketim malı ağırlıklı taleplerini daha fazla artırmalarını getiriyor. Nitekim Enflasyon Raporu’nun 2.4 no.lu kutusunda yukarıdaki saptamalarımız doğrulanıyor. (Enflasyon Raporu 2021-II S.46-48)

Bilindiği gibi MB 2021 yıl sonu enflasyon tahminini %9.4’ten %12.2’ye çekti. Bu hedefin de tutturulma olasılığının ne kadar düşük olduğunu Nisan ayı enflasyon rakamları gösteriyor. Dolar kurunun en son 8.30 lira civarındaki seyri, döviz kurunun enflasyonu beslemeyi sürdüreceğine işaret ediyor. Bu da MB’nin Mayıs PPK toplantısında faiz artıramayacağının habercisi. Ancak ülke ekonomisinin sırf para politikalarıyla yönetilemeyeceğini, özellikle yoksul kesimlere nakdi desteklere öncelik tanıyan mali politikalara ağırlık verilmedikçe ekonomiyi daha da kara bir tablonun beklediğini vurgulamak zorundayız.

BirGün / 04.05.21