Libya’da İhvancıların ağırlıkta olduğu yönetimle yapılan “mutabakat” malum Doğu Akdeniz’de çok aktörlü yeni bir krizin kapılarını araladı. siyasal İslamcıların Trablus’taki siyasal İslamcılara arka çıkarak asker gönderme hevesi sonu belirsiz tehlikeli bir maceranın kapılarını aralamak üzere. AKP/Saray rejimi Suriye’nin ardından bu kez de Libya’da yeni bir askeri cephe açma hazırlığına girişirken ortaya farklı tezler atılıyor. Yedi maddede neler olduğunu özetleyelim.
► Mutabakat neden kriz yarattı?
Ankara ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında sanılanın aksine bir değil iki “mutabakat/muhtıra” imzalandı. 27 Kasım’da “Güvenlik ve İşbirliği Mutabakat Muhtırası”nın yanında ayrıca “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” da imzalandı. Mutabakat sınırdaş birçok ülkeyi ilgilendirdiği, tek taraflı imzalandığı, Libya’daki krize müdahil olunduğu ve D.Akdeniz’deki çok aktörlü soruna yeni sorunlar eklediği için kriz nedeni. Yunanistan, G.Kıbrıs, Mısır, Tobruk Yönetimi başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD’nin yanında Rusya da muhtıraya itiraz edenlerden.
► Kıyı anlaşması mı MEB mi?
Kara suları, kıta Sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB), D.Akdeniz’deki enerji paylaşım yarışında gündeme gelen, ancak birbiriyle karıştırılan kavramlar. İktidar cephesinde mutabakatı “kıyı anlaşması” olarak sunanlar da var, MEB olarak ilan edenler de. Kıyı anlaşması ile MEB farklı şeyler. Türkiye MEB’e taraf değil. İmzalanan da iki ülke arasındaki deniz sınır anlaşması. İktidarın, mutabakatı MEB olarak sunmasının bir karşılığı yok.
► Türkiye neden MEB ilan edemez?
AKP/Saray rejimi farklı yansıtmaya çalışmak istese de herhangi bir anlaşmayı MEB olarak ilan edemez. Çünkü Türkiye, MEB’i düzenleyen 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf değil. Hemen yanı başındaki Yunan adaları yüzünden anlaşmanın kendi aleyhine olacağı gerekçesiyle bugüne kadar MEB kabul edilmedi.
► Muhtıra BM’de tescil edilir mi?
İktidar Libya ve KKTC ile yapılan anlaşmaların uluslararası hukuka, Birleşmiş Milletler sözleşmelerine tamamen uygun olduğu iddiasında. Ancak Trablus ile imzalanan anlaşma tescil için BM’ye gönderilse de kabul görmüyor. Bu tarz çok aktörlü anlaşmazlıklarda herhangi “iki taraf”ın kendi aralarında tek taraflı olarak anlaşma imzalayarak uluslararası toplumu buna uymasını istemesi yeni krizlere yol açıyor.
► Sarraj yönetimi meşru mu?
Muhtıranın imzalandığı UMT, Libya’nın bütününü kapsamayan, bir “oldu bitti” ile kurulan bir yönetim. Kaddafi sonrasının çatışmalı ikliminde BM’nin devreye girmesiyle savaşan tarafların bir araya getirilmesiyle oluşturuldu. Ancak ortak yönetim projesi tutmadı. Ülkede iki iktidar, parlamento ve ordu var. Trablus’taki yönetimde siyasal İslamcılar etkin. Temsilciler Meclisi hükümeti ise General Halife Hafter’in başında bulunduğu Libya Ulusal Ordusu destekli. Fransa, Rusya, Mısır, Ürdün Suudi Arabistan, BAE’nin de aralarında olduğu Batılı ve bölge ülkelerinin büyük çoğunluğu Tobruk’u destekliyor.
► Trablus düşse de anlaşma sürer mi?
İktidar çevreleri Trablus merkezli Fayiz El Sarac yönetimi düşse de anlaşmanın devam edeceğini ileri sürüyor. Tobruk yönetimi ablukaya aldıkları Trablus yönetiminin düşmesi halinde anlaşmanın iptal edileceğini deklare etti. AKP’nin kendisine karşı Sarac yönetimine askeri destekte bulunmasını affetmeyeceğini söyleyen Hafter, her türlü yaptırımı uygulayacağını söylüyor. Dolayısıyla Ulusal Mutabakat Hükümeti düşerse Doğu Akdeniz anlaşması da boşa çıkmış olacak.
► Bize denize girecek sahilbile bırakmayacaklar mı?
Erdoğan ve iktidar şürekâsı “Bize denize girecek kıyı, olta atacak sahil bile bırakmayacaklar” iddiasında. D.Akdeniz ülkelerinin tamamıyla kriz yaşayan yeni Osmanlıcıların “denize girecek sahil” gibi bir dertlerinin olmadığı aşikâr. Öyle olsaydı Kuzey Afrika çöllerine asker göndermek yerine, komşu Suriye başta olmak üzere Filistin ve Mısır gibi ülkelerle diyalog başlatıp, müttefikler kazanma arayışına girilirdi. AKP, iflas eden dış politikasını yeni maceralarla kamufle etme arayışında. Müttefik yerine düşman üreten politikalara imza atan iktidarın Libya’daki savaşa müdahil olma tercihi İhvancı dış politikasının bir tercihi. Bu vesileyle içerideki sıkışmışlık hali de bir nebze perdelenecek, kamuoyunun dikkati başka yere çekilmeye çalışılacak. Muhalefet de “vatan, millet, sakarya” edebiyatıyla hizaya sokulacak.
BirGün / 24.12.19