Kahire Bildirgesi’ni Ankara mı reddetti? – İbrahim Varlı

Libya’da hareketlilik tırmanırken 6 Haziran’da Kahire’de Mısır lideri Abdulfettah Sisi, General Halife Hafter ve Tobruk yönetiminin siyasi temsilcisi Akile Salih 8 Haziran itibarıyla ülke genelinde ateşkes öngören “Kahire Bildirgesi”ni duyurdu.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 09 Haziran 2020
  • 12:02

Libya’da hareketlilik tırmanırken 6 Haziran’da Kahire’de Mısır lideri Abdulfettah Sisi, General Halife Hafter ve Tobruk yönetiminin siyasi temsilcisi Akile Salih 8 Haziran itibarıyla ülke genelinde ateşkes öngören “Kahire Bildirgesi”ni duyurdu.

Nedir Kahire bildirgesi?

Mısır’ın girişimiyle ortaya çıkan bildirge özetle çatışmaların durması, ateşkes ilan edilerek BM himayesinde siyasi sürece geri dönmeyi içeriyor. Bu kapsamda 90 gün içerisinde seçilmiş bir Başkanlık Konseyi kurulmasına hazırlık olarak Cenevre’deki 5+5 Libya Ortak Askeri Komitesi ile görüşmeler düzenlenmesi çağrısı yapıldı.

Trablus yönetimi ve AKP hükümeti anlaşmayı reddederken Tobruk merkezli yönetimi destekleyen Rusya, Fransa, BAE, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği ile ABD “Kahire Bildirgesi”ni desteklediklerini açıkladı. Ateşkes kararının önemli bir başarı ve uluslararası girişimlere paralel bir adım olduğunun altı çizildi.

Neydi bu uluslararası girişimler? BM gözetiminde 5+5 formatındaki ortak askeri komite görüşmeleri geçen salı günü başladı. Komitede beş üye Trablus beş üye de Tobruk yönetiminden oluşuyor. Ortak Komite Berlin sürecinin bir parçası. 19 Ocak’ta Berlin’de 12 ülke lideri ve beş uluslararası kuruluş başkanını bir araya getiren Libya Konferansı sonucunda 55 maddeden oluşan bir bildirge imzalandı.

Bildirgede Libya’daki gerilimin azaltılması, silah sevkiyatlarının durdurulması ve başka ülkelerin ülkenin iç işlerine müdahale etmeyi sonlandırması istendi. Ateşkes şartlarını ihlâl edenlere de BM Güvenlik Konseyi tarafından yaptırımlar uygulanması karara bağlandı.

Berlin’deki Libya Konferansı’na katılan ülkelerin çoğunluğu sağlanan anlaşmadan memnun kalsa da memnun olmayanlar da vardı. Bunlardan birincisi ABD’ydi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Berlin’den ayrılırken hâlâ yanıt bekleyen çok sayıda soru olduğunu söyledi.

Zirveden istediğini alamayan Erdoğan ise sonuç bildirgesini beklemeden erkenden Berlin’den ayrıldı.

Peki neydi Erdoğan’ı bu kadar kızdıran şey? İşin sırrı “Libya’ya silah sevkiyatının dur-durulması, başka ülkelerin Libya’nın iç işlerine müdahale etmeyi sonlandırması, milis/silahlı grupların dağıtılması” çağrısıydı.

Neden ateşkese uyulmadı?

Başa dönecek olursak. Müslüman Kardeşler’in içinde yer aldığı Trablus yönetimi Kahire Bildirgesi’ni reddederek ateşkes ve siyasi diyalog çağrılarını yanıtsız bırakarak saldırılarını artırdı.

Malum Fayiz Mustafa es-Serracc yönetiminin tek başına bu kararı alacak gücü yok. Güvendiği dağlar olmadan bölge ülkelerini ve uluslararası toplumu karşısına alma pahasına bu adımı atamazdı.

Peki neye güveniyor Serrac?

Hatırlayalım Hafter perşembe günü Kahire’deyken aynı saatlerde Serrac Ankara’daydı. Serrac, “İhvan Kardeşliği” üzerinden Ankara’nın güdümünde. Buna göre Rusya’nın nüfuz alanına çomak sokma pazarlığıyla ABD’nin onayı da alınarak Serrac’a Kahire Bildirgesi reddettirildi. Serrac bildirgeyi kabul etmediği gibi Türkiye’nin sağladığı askeri, lojistik destekle stratejik öneme sahip el-Cufta üssüne ulaşmak için Sirte’ye doğru taarruza geçti.

Yeni Osmanlıcılar Libya üzerinden bölgesel tahayyüllerini hayata geçirme niyetinde. Suriye’de olduğu üzere Libya’da da yaşananların baş sorumlularından biri olarak savaştan pay kampa peşindeler. Suriye’deki askeri varlık, Kuzey Irak’ta, Somali’deki, Katar’daki üsler hepsi Yeni Osmanlıcılığın ürünü. Yemen’de üs peşinde koşmanın arkasında bu dürtüler var.

***

Fetihçi arzularla ülkeyi çatışmadan çatışmaya sürüklerken bütün toplumsal muhalefetin kendilerine biat etmesini arzulayan siyasal İslamcı iktidar “Ne işimiz var Libya’da, Suriye’de, Yemen’de” diye sorgulayan herkesi susturmak niyetinde. Bir MİT haberi üzerinden savaş politikalarının sorgulanmasının önünü kesmek istiyorlar. Dün gözaltına alınan gazeteciler ve daha önce tutuklanan meslektaşlarımız korkutma politikalarının ürünü.

BirGün / 09.06.20