Birleşmiş Milletlere (BM) göre Ukrayna savaşı özellikle az gelişmiş ülkeleri üç kanaldan vuruyor. Gıda fiyatları hızla artıyor, enerji maliyetlerinde yükseliş sürüyor ve bu ülkelerin finansman koşulları giderek zorlaşıyor. Yoksul ülkelerin kırılgan nüfusunun yanı sıra, gelişmiş ekonomilerdeki alt sınıflarlar da gelirlerinin çok yüksek bir kısmını gıda ve enerjiye harcadıkları için bu hengâmeden daha fazla etkileniyorlar.
BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) yayımladığı 8 Nisan 2022 tarihli gıda fiyat endeksi fiyatlarının son 1 yılda yüzde 34 arttığını ortaya koydu. Aynı dönemde ham petrol fiyatları yüzde 60 sıçrarken, doğalgaz ve gübre fiyatları ikiye katlandı. Bunlar dünya fiyatları. Türkiye gibi yerel parası değer kaybeden ülkelerde, ek olarak döviz kuru kanalıyla da halkın yaşamına yansıyan enflasyon haliyle daha yüksek seyrediyor. (United Nations Brief No 1, Global Impact of war in Ukraine on food, energy and finance systems, 13 Nisan 2022).
Yoksulluk hızla artıyor
Dünya Bankası gıda fiyatlarındaki her bir puanlık artışın dünyada 10 milyon kişinin daha aşırı yoksulluğa sürüklenmesine yol açtığını tahmin ediyor. DB, IMF, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Dünya Gıda Programı başkanları yayımladıkları ortak bildiride, gıda fiyatlarındaki artışların ve arz şoklarının özellikle kırılgan ve çatışmadan fazlasıyla etkilenen ülkelerde toplumsal gerginlikleri ateşleyeceği uyarısında bulundular.
Bildiri, uluslararası topluluğu acil gıda tedariki, finansal destekler ve bağışlarla yardım için harekete geçmeye çağırıyor. Ayrıca gıda ve gübre ihracatına getirilen kısıtlardan kaçınılması, bunun en fazla yoksulları vuracağı uyarısında bulunuyor.
Zengin ülkeler her zamanki gibi bu uyarılara kulaklarını tıkıyor, harekete geçmek için ayak sürüyorlar. Üstelik başta ABD ve NATO üyeleri çatışmanın derinleşmesi, kaynakların silahlanma için seferber edilmesi için elinden geleni ardına koymuyor.
Protesto hareketleri yükseliyor
Nitekim çok geçmeden, 2011’de benzer koşullarda patlak veren Arap Baharı’ndakini andıran protesto hareketleri ortaya çıktı. Peru, Sudan, Pakistan, Sri Lanka gibi farklı coğrafyalarda tavan yapan fiyatlar politik sarsıntıları da fitilledi. Bilindiği gibi Pakistan’da bir saray darbesiyle Başbakan Imran Khan’ın ayağı kaydırılırken, Sri Lanka dış borçlarda temerrüde düştü. Sokaklar Başbakan Rajapaksa’yı istifaya çağıran kitlesel protestolarla çalkalanıyor.
Arjantin’de kamyon işçileri grevi gerçekleşti. Lübnan’da buğdaydaki fiyat artışı nedeniyle halkın dörtte üç yoksulluk içinde. Mısır’da kepek ekmeği fiyatlarındaki artış büyük tepkilere neden oldu. Etiyopya, Somali, Güney Sudan ve Burkina Faso’da kuraklık ve iç çatışmalar küresel gıda fiyatlarındaki artışa eklenince, açlık sorunu daha da derinleşiyor.
Bizde Tüm Emekliler Sendikası ve Emekliler Dayanışma Sendikası’nın düzenlediği Ankara mitinginde ilk kez bu denli kitlesel bir emekli buluşması gerçekleşti. Farklı dönemlerin toplumsal ve siyasi mücadele birikimlerinin deneyimine sahip ak saçlılar bundan böyle iktidarın korkulu rüyası olacaklarını gösterdi.
Eşitsizliklere çözüm önerisi
İngiliz insani yardım kuruluşu Oxfam, 12 Nisan 2022 tarihinde “Önce Kriz Sonra Felaket” başlıklı, Ukrayna’daki savaş nedeniyle ivme kazanan aşırı eşitsizlikleri teşhir eden bir rapor yayımladı. Çalışmada Covid-19’un, zaten süregelen eşitsizliklerin ve gıda fiyatlarındaki son artışların birleşik etkisinin bu yıl 263 milyon kişiyi daha aşırı yoksulluğa sürükleyeceği, böylelikle günlük geliri 1,90 dolardan az olarak tanımlanan dünyadaki aşırı yoksul sayısının 860 milyonu bulacağı tahmin ediliyor. (Oxfam Media Briefing, First Crisis, Then Catastrophe, 12 Nisan 2022).
Oxfam bu duruma karşı 5 maddeli bir çözüm paketi öneriyor:
1- En yoksul insanları enflasyonun zararlarından koru: Ücretleri ve sosyal yardımları doğrudan enflasyonu endeksle. Gıda ürünlerinden katma değer vergisini kalıcı olarak kaldır. Temel gıda maddelerine geçici subvansiyonlar uygulayarak fiyat artışlarını frenle.
2- Yoksul ülkelerin dış borçlarını iptal et: Özel sektör alacakları da dahil, düşük gelirli ve düşük orta gelirli ülkelerin 2022 ve 2023 dış borç ödemelerini iptal et. DB ve IMF hem kendi alacaklarını iptal etmeli, hem de bu borç hafifletme operasyonunun yürütülmesine katkıda bulunmalı.
3- Serveti vergilendir: Hükümetler vergileri artan oranlı hale getirirken, kemer sıkma önlemlerine başvurmamalı, eğitim ve sağlık gibi sosyal hizmetlerden kısıntı yapmamalıdır. Oxfam bir kerelik acil dayanışma vergisi veya servet vergisi uygulanmasını önerir. Ayrıca Arjantin’in uyguladığı modele benzer, gelir dağılımını düzeltecek, yıllara yayılmış, servetin miktarına göre kademeli artan sürekli bir servet vergisini savunmaya devam eder.
4- Özel Çekme Haklarını (ÖÇH) yeniden dağıt: IMF Ağustos 2021’de ülkelerin kotalarına göre tayınlanan 650 milyar dolarlık ÖÇH’yi serbest bıraktı. Zengin ülkeler paylarının en az yüzde25’ini bir koşul aramaksızın gelişmekte olan ülkelere tahsis etmelidir.
5- Yoksul ülkelere hayat kurtarıcı acil yardımları artır: Zengin ülkeler yoksul ülkelere taahhüt ettikleri karşılıksız yardımları bir an önce yapmalıdır. Ayrıca Covid-19’a karşı toplam 300 milyar dolarlık yardım sözleri yerine getirilmelidir. Ukrayna’nın gereksinimleri karşılanmalı, ancak buraya yönlendirilecek fonlar, var olan yardım bütçelerine ek olarak sağlanmalıdır.
Oxfam önümüzdeki günlerde Washington’da düzenlenecek G-20 toplantısı öncesi hükümetleri harekete geçmeye çağırıyor. Ancak deneyimlerimiz, örgütlü toplumsal mücadeleler olmaksızın burjuva hükümetlerin halk sınıfları lehine kolay harekete geçemeyeceğini gösteriyor. Önümüzdeki ayların tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ana gündem maddesi yoksulluk ve enflasyon olmaya aday. Bizler de bu gündemin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Yoksulların enflasyonu neden farklı?
Yazıyı sonlandırmadan önce, halkın çarşıya, pazara, markete gidince karşılaştığı gıda enflasyonunun açıklanan resmi rakamlardan farklı oluşuyla ilgili farklı bir boyut üzerinde duracağız. Bilindiği gibi, TUİK’in Mart 2022 tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 61,14. Gıda fiyatlarındaki artış ise bunun da ötesinde yüzde 70,33 olarak açıklandı.
TUİK’in enflasyon sepetindeki 421 kalemin 129’u gıda ve alkolsüz içeceklere ilişkin. Gıdanın toplam sepetteki ağırlığı ise yüzde 25,32. Ancak bu 129 maddenin bazıları, yoksul kesimlerin ana gıda tüketim ürünleri iken, bazıları ise hiç uzanamadıkları, onlar için lüks niteliğindeki yiyecekler. Ortalama fiyat artışlarına ilişkin istatistiklerin neden farklı yaşam standartlarına ve tüketim kalıplarına sahip kesimlerin maruz kaldıkları enflasyonu tam yansıtmadığını göstermek için bir örnek sunuyorum.
Yüzde 25,32 ağırlık taşıyan gıda içerisinde yüzde 2,54’lük yani yaklaşık yüzde 10 payı bulunan ekmeği bir yana koyalım. Süt gibi yüzde 0,75 ağırlığı bulunan gerek alt gerekse üst gelir grupları tarafından tüketilen en azından lüks kabul edilmeyen ürünleri de dâhil etmeyelim. 6 ürünlük bir yoksul, bir de varlıklı sepetine bir bakalım.
Aşağıda görüldüğü gibi, yoksulların ağırlıkla tükettiği altı kritik maddenin toplamdaki ağırlığı yüzde 1’i bile bulmazken, müreffeh kesimlerin yoğunlukla tükettiği ürünlerin ağırlığı yüzde 4,59’a ulaşıyor. Örneğin, dana etindeki fiyat artışı margarine göre fiyatları 18 kat fazla etkiliyor. Bu temsili bir örnek, yoksa elbette dana etli bir yemek pişiren içine soğan ve salça da katıyor. Veya fit olmaya çalışan bir şirket yöneticisi, kolesterolünü kontrol altına almak için lüks bir kafede dana biftek yerine mercimek salatasını tercih edebiliyor.
BirGün / 19.04.22