ABD ve müttefikleri bazı Rus bankalarını bir nevi finansal mesajlaşma sistemi Swift’ten atacaklarını açıkladılar. Kuzey Kore dışında tüm dünya ülkeleri bu mekanizmanın içindeler. Şimdiye kadar yaratacağı ciddi sorunlar göz önüne alınarak Swift’ten ihraç mekanizmasının işletilmesi finansın “nükleer seçeneği” kabul ediliyordu. O da oldu!
Şu ana dek böyle radikal adımlardan kaçınılmasının iki temel nedeni vardı. Birincisi, küresel kapitalizmin rezerv parası tartışılmaz biçimde Amerikan dolarıydı. Bazı ülkeleri cezalandırmak, alternatif arayışlarını hızlandırabilir, doların egemenliğini sarsabilirdi. İkincisi, kimi Rus şirket ve bankalarının Swift sistemi dışına çıkarılması, onlarla yakın ticaret bağları bulunan başta Almanya ve İtalya bazı şirketleri ve Rusya’ya kredi açmış bankaları da zor durumda bırakabilirdi.
Bu radikal kararın sınırlarını ve yol açacağı olası sorunları önümüzdeki süreçte daha iyi anlayabileceğiz. İsterseniz Swift sisteminin işleyişini ve Rusya’nın alabileceği karşı önlemleri ele almadan önce küresel döviz piyasalarının kompozisyonuna bir göz atalım.
Küresel döviz piyasaları
Döviz piyasaları 7/24 işlem yapılan, döviz piyasalarının açılış-kapanış fiyatları bulunmayan bir ekosistemdir. Bu nedenle küresel döviz işlemlerini izlemek çok zordur. Bu konuda en yetkili kaynak, “merkez bankalarının merkez bankası” olarak bilinen Uluslararası Ödemeler Bankası’dır (BIS).
BIS’in 2019’da son yayımlanan, her 3 yılda bir tekrarlanan raporuna göre, günde 6,6 trilyon dolarlık döviz işlemi gerçekleşiyor. 2021 yılında dünya ticaret hacmi 28,5 trilyon doları buldu. Yani ihracatın finansmanına 4,3 günlük döviz ticareti yetiyor, yılın geri kalanı döviz spekülasyonuyla geçiyor.
ABD’nin dünya ekonomisindeki ağırlığı yüzde 16,3’e düşse de, buna paralel biçimde doların önemi azalmadı. Tüm döviz işlemlerinin yüzde 88,3’ünün bir ayağında ABD doları bulunuyor. Avro ise yüzde 32,2 payla ikinci sırayı alıyor. (Çünkü iki ayaklı işlemler söz konusu olduğundan toplam yüzde 200).
Biraz gerileme gösterse de, tüm ülke merkez bankalarının tuttuğu döviz rezervlerinde ABD dolarının payı en son yüzde 60’dı. Bankacılık sisteminde tüm varlıklar/yükümlülükler içinse yine yüzde 60’lık bir dolar payı söz konusuydu. 7 trilyon dolarlık ABD hazine bono ve tahvili de merkez bankası ağırlıklı olarak yabancıların elinde bulunmaktaydı. Özetle, Çin’in küresel ekonomideki ağırlığı artsa da ABD dolarının egemenliği sürmekte.
Swift nedir?
Swift aslında 11 bin civarında finansal kuruluşun üye olduğu, bir ödeme değil mesajlaşma sistemi. Belçika merkezli, politik olmadığını söyleyen bir yapı… Rusya’nın burada 291 üyesi var ve toplam nakit akışlarının yüzde 1,5’ini temsil ediyorlar. Bu 800 milyar dolarlık bir işlem hacmine denk düşüyor.
Yabancı bankaların Eylül 2021 itibarıyla Rusya’dan 121,5 milyar dolar alacağı bulunuyor.
Fransa ve İtalya bankaları 25 milyar dolar ile en fazla pozisyona sahipler, onları 17,5 milyar dolarla Avusturya ve 14,7 milyar dolarla ABD izliyor. Rusya’nın dış borçları 2014 Kırım ilhakından bu yana geriledi. Şu anda 478 milyar dolar dış borcu bulunuyor. Bunun 317’si şirketler kesimine ait. Aslında bu da Batı kapitalizminin riski, çünkü yaptırımlar haliyle Rusya’nın borçlarını ödemesini imkânsızlaştıracak.
Rusya Merkez Bankası’nın rezervleri 622 milyar dolar. Ancak 2014 sonrası, yüzde 90 civarındaki Batılılara ait finansal varlıkların ağırlığı bugün yüzde 45’e inmiş durumda. Onların yerini Çin kâğıtları, yen varlıkları ve altın aldı.
Swift yoğunlukla Rus enerji şirketlerinin petrol ve doğalgaz satışlarının bedelinin ödenmesinde kullanılıyor. Bloomberg’in hesaplarına göre, Putin’in Donbass’taki iki özerk bölgeyi tanıdığı gün, Rusya’ya 350 milyon doları petrol, 250 milyon doları doğalgaz olmak üzere alüminyum, kömür, nikel, titanyum, altın satışından 700 milyon dolarlık ödeme yapıldı.
Beyaz Saray’a göre, Rusya’nın günlük döviz işlemlerinin yüzde 80’i, dış ticaretinin yarısı dolar cinsinden. Eğer Rusya’nın Swift bağlantısı kesilirse diğer mesajlaşma hizmetleri, e-posta veya telefon kullanılabilir. Ancak hiçbir alternatif Swift’in yerine ikame edilecek çabukluk, güvenirlilik ve ucuzlukta değil.
Daha önemlisi, dış ticarette ödemelerin yüzde 90’ı dolarla yapılıyor. Ödeme yapacak kuruluşların arasına genellikle merkezi ABD’de bir muhabir bankanın girmesi gerekiyor. Böylelikle Amerikalı yetkililere işlemleri engellemek için fırsat doğuyor.
Swift’e yasak konmadan önce ABD Hazinesi Sberbank ve VTB’nin ödeme sistemine erişimini engelleyerek, işleyişlerini adeta felç etti. Ama enerji tahsilatlarının önemli bölümünün gerçekleştiği Gazprombank’ın ABD finans sistemiyle bağlantısını kesmedi. Bu manevrayı bir ölçüde Almanya’nın endişelerini hafifletmek için yaptığı söylenebilir.
Trump yönetimi İran’a finansal yaptırım uyguladığında AB komisyonu yetkilileri dolar dışı ödemeler için INSTEX adlı bir mekanizma tasarlamıştı. Ancak burada faaliyet gösterenleri ABD kara listeye alır korkusuyla finansal kuruluşlar bu sistemde işlem yapmaktan çekinmişti.
Çin de CIPS adlı alternatif bir şebeke kurdu. Ama takas işlemlerinin sırf yuan cinsinden yapılması şu ana kadar kapsamının genişlemesine engel oldu. BRICS ülkeleri de ayrıca kendi paralarıyla ödeme yapabilecek bir sistem üzerinde çalışmaya başlamış, ancak bir türlü devreye sokamamışlardı. Kim bilir belki Rusya’ya yönelik Swift hamlesi bu girişimlere hız kazandırabilir.
Rusya’nın doğu stratejisi
Rusya son yıllarda ihracat pazarlarını doğuya kaydırma stratejisi izliyor. 2020’de dünya ticaretinin yüzde 1,9’u Rusya’dan geçiyordu. Ancak başta enerji, hammadde fiyatları arttıkça Rusya’nın dünya ticaretindeki payı da yükseliyor. 2020 bilindiği gibi pandemi nedeniyle petrol fiyatlarının dip yaptığı yıldı.
10 yıl evvel Hollanda, Rusya’nın bir numaralı ihracat kapısı iken bugün onun yerini Çin aldı. Belarus’un ihracattaki payı artarken, politik sorunlar derinleşince Ukrayna’dan ithalat düşüş gösterdi. Ama en belirgin eğilim, Çin’in enerji ve başta buğday, gıda ithalatını Rusya’da yoğunlaştırırken; cep telefonu, iletişim aygıtları, hazır giyim, elektronik derken Moskova’ya imalat sanayi ürünleri ihracatına hız kazandırmasıydı. Batının ambargo uygulamasıyla Rusya’nın sebze, meyve, et ve süt ürünleri ithalatı zaten yasaklanmıştır.
Rusya ile Çin arasındaki ticarette gözlenen en köklü değişiklik, 2014 Kırım ilhakından sonra avronun payının artışı, doların gerileyişidir. Rusya’nın Çin’e ihracatında doların ağırlığı yüzde 23’e kadar düştü. Ancak Çin’den ithalatında hâlâ doların yüzde 60’lık bir ağırlık taşıdığı görülüyor. İki ülke arasında 2019 yılında bir dedolarizasyon anlaşması da yapıldı.
Çin, Rusya’ya 24.5 milyar dolara denk gelen 150 milyar yuanlık bir swap olanağı da sağladı. Rusya kendi açısından gelişmeleri öngörerek SPFS (Sisteme Peredachi Finansovykh Soobsshchenii) adlı bir sistem kurdu. Çin Merkez Bankası şebekeye üye olurken, Pekin ülkenin diğer bankalarını katılmaya pek teşvik etmedi.
Çin kendine uygulanan tüm yaptırımlara karşın gerek ABD’ye, gerekse AB’ye karşı büyük dış ticaret fazlaları vermeye devam ediyor. ZTE ve Huawei gibi teknoloji firmalarına uygulanan cezaların etkili olduğunu da gördü. Yarı iletken endüstrisi, özellikle Şanghay’daki stratejik firma SMIC hâlâ ABD’den teknoloji ve yedek parça alıyor. Rus firmaları ile ticarete devam etmeleri onların da tedarik hatlarını kesintiye uğratma tehlikesi taşıyor. Tüm bu olgular Çin’in temkinli bir tavır takınacağını düşündürtüyor.
Zaten Çin, daha evvel de vurguladığımız gibi ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi konusunda hassas. Kendi Uygur, Tibet, Hong Kong sorunlarına dış müdahaleden endişe duyması, bu ilkeye titizlikle sahip çıkmasını getiriyor. O nedenle Ukrayna konusunda diplomatik çözümden yana tavır alıyor. Muhtemelen yaptırımları by-pass ederek kendi ticari ilişkilerini ve finansal sistemle entegrasyonunu da tehlikeye atmak istemeyecektir.
Ancak Rus firma ve kurumlarını rahatlatıcı bir takım yöntemlere başvurmayı da ihmal etmeyecektir. Çünkü Rusya ile stratejik işbirliğine zarar vermek istemeyecektir. Tüm bu nedenlerle Rusya’nın Swift sisteminden men edilmesi sonrası, nasıl bir çıkış yolu aranacağını da zaman gösterecek.
Finans cephesinden de bakınca şimdiden 24 Şubat sonrası Soğuk Savaş benzeri yeni bir döneme adım attığımız söylenebilir. Ne yazık ki önümüzde umut vadeden bir dünya tablosu görünmüyor. Kapitalist küreselleşmenin giderek derinleştiği; mal, para akımlarının ve insanların serbest dolaşımının hız kazandığı, Tarihin Sonu`nun ilan edildiği 90’lı yılların o parlak vaatlerinin sonunun geldiği görmek de açıkçası teselli vermiyor.
BirGün / 01.03.22