Lenta.ru yazarı Aleksey Naumov, “Türkiye neden ABD’den uzaklaşarak Rusya’ya yüz verdi?” sorusuna cevap aradı.
Soğuk Savaş zamanında SSCB’ye karşı bir karakol rolünü üstlenen Türkiye’nin, “Sovyetler tehdidi” ortadan kalkınca Amerika ile arası soğumaya başladı.
Saddam Hüseyin’in gidişi ile Irak Kürdistan’ı gerçek otonomiye kavuştu. Yazarın deyişiyle “onlarca sene zarfında Türkiye’de yaşayan milletlerden tek bir ulus yapmaya çalışan Ankara, sınır ötesindeki Kürtlerden çekiniyor”. Sebebi, “tek Türkiye ulusu olmaya” en çok direnen Kürtler oldu.
Bu arada Suriye savaşı Ankara’nın Washington ile arasını epey bozdu. Türkiye, Esad’ı devirmeye odaklanırken ABD, IŞİD’e karşı savaştı. Ne var ki kendi askerlerini Suriye’ye göndermek istemeyen Amerika Suriye Kürtlerine ağırlık verdi. Yazarın iddia ettiği gibi Erdoğan da iç muhalefeti bastırmak maksadıyla demokrasi ve laiklikten taviz vererek otoriter yönetime ve “siyasi İslamizm’e” yöneldi. ABD ve AB’nin buna olumsuz tepki göstermemesi mümkün değildi.
Ne var ki Rusya’nın tavrı öyle olmadı. Başka, özellikle partner sayılan ülkelerde insan hakları ihlali konusunda tarafsız davranan Moskova, Esad’a destek vermekle bölgede önemli bir güç haline geldi. Sonuçta Rusya ve Türkiye olmadan Suriye sorunu çözülmez oldu.
Dolayısıyla S-400 alan Türkiye, hem ABD’den bağımsızlığını gösterdi hem de Rusya’nın teveccühünü kazandı.
“Gene de iki ülke arasında ne gerçek yakınlaşma ne de dostluktan bahsedilebilir” ifadesini kullanan Naumov, bu anlaşma ile Rusya’nın NATO’ya karşı başarılı bir hamlede bulunduğunu ve bölgede rolünü güçlendirdiğini, bölge liderliğine göz diken Türkiye’nin ise bağımsızlığını ispatladığını iddia etti.
Vzglyad.ru haber portalında yayımlanan yazıya göre S-400 alımı fikri Kıbrıs Harekatı sonrasına dayanıyor.
1974’te Rum radikallerinin düzenlediği darbe iki NATO ülkesinin arasında bir savaşa yol açtı. Darbe ardından Kıbrıs’a çıkarma yapan Türk askerleri, Amerikan Forrestol uçak gemisi Yunan savaş uçaklarının uçuşlarını engellediği için adaya rahat ulaştı. Portalın deyişiyle aksi halde harekat ordusu Kıbrıs’a varamazdı. Gene de alçalan Yunan uçakları Rumlara takviye asker getirdi.
Sonuçta 40 bin Türk askere karşı 12 bin Rum milisi ve 2 bin Yunan askeri savaştı. Portala göre Ankara, verdiği kayıpları şimdiye kadar gizli tutuyor.
Harekattan sonra Türkiye, Deniz Kuvvetleri’ni güçlendirirken Yunanistan uçaklara ağırlık verdi. Bunun farkına varan Ankara Batılı ülkelerden uçak savar sistemlerini aldı. Ne var ki Türk malı olmayan ve yabancı subayların kontrolündeki o füzeler Yunan uçaklarına karşı etkili bir savunma aracı değildi.
Yazıyı bitirirken Vzglyad.ru,”İşte bu yüzden Türkiye’nin şimdi aldığı füzeler NATO’dan değil, Rusya’dan geliyor” ifadesini kullandı.
EADaily ajansı Donald Trump’ın Suriye politikasını değiştirdiğini, dolayısıyla Türkiye’nin rahat nefes alamayacağını yazdı.
Türkiye’nin “sözde” YPG tehlikesine karşı Suriye’nin Kürt topraklarında aktif politika yürüttüğünü söyleyen ajans, ABD’nin Ankara’nın davası uğruna kendi çıkarlarından vazgeçmek niyetinde olmadığını öne sürdü. Ankara’da 22 Temmuz’da yer alan Amerikan-Türk müzakeresi bunun bir ispatıdır. Uzlaşma sağlanamadı, iki taraf sadece müzakereye devam edilmesine karar verdi.
Bu arada Suriye’de iki ülke arasındaki ilişkiler kaygı verici. Önce bölgeden asker çekeceğini ilan eden Trump “İran tehlikesi” bahanesiyle Ortadoğu’ya ilave asker gönderiyor, Körfez’de çok uluslu “deniz koalisyonu” kurduruyor. Demek ki Türkiye ABD ile yeniden baş etmek zorunda olacak.
Türkiye’de iktidar partisinin bölünme eşiğine geldiğini iddia eden Vesti TV kanalı AK Parti’den ayrılanların Recep Tayyip Erdoğan’ın başını ağrıtacağını öne sürdü.
“Uzmanlara” atıfta bulunan TV kanalı önümüzdeki süreçte partiden kaçışın devam edeceğini tahmin etti. Vesti’ye göre bu gelişmenin üç ana sebebi var. Birincisi, ekonomik kriz her zaman yönetime eleştirileri kışkırtır ve iktidardaki kaçak sayısını artırır. İkincisi, İstanbul ve Ankara seçimlerinin gösterdiği gibi yönetime seçmen desteği azalırken kaçanlar çoğalır. Üçüncüsü, otokrat rejimler ancak yüksek rütbeli memurlara “yem” dağıtmakla ayakta kalabilir. Ne var ki “yem” miktarı azalıyor.
Ajansa göre bu süreç hâlâ durdurulabilir ama bulunduğumuz sene Türkiye ekonomisinde resesyon devam ederse süreç geri dönülmez hal alabilir.
Regnum ajansı yazarlarından Arif Asalıoğlu 31 Mart’tan sonra AK Parti içinde ‘fraksiyonlar arası mücadele’nin kızıştığını iddia ederken Abdullah Gül ile Ali Babacan’ın liderliğinde kurulacak yeni partiden bahsedildiğini iddia etti.
Asalıoğlu Ahmet Davutoğlu’nun da yeni partide olmak istediğini ama zamanında Suriye’ye yönelik politikası ve Gül ile geçmişte yaşadıkları yüzünden partiye giremeyeceğini iddia etti.
Yeni partinin eski Anavatan’a benzetildiğini ifade eden yazara göre çeşitli kesimleri kapsayacak partinin ekonomiye, serbest girişimciliğe, hukuka, hak ile özgürlüklere ve adalete özen göstereceği bekleniyor. Programında ise Meclisin Cumhurbaşkanını kontrol edişi yer alacak.
Yazara göre Babacan ile Gül’ün siyasi sahneye çıkışı tam zamanında oldu çünkü millet, “ekonomik kriz, yolsuzluk, hırsızlık, kabadayılık ve halka bağıran liderlerden bıkmış durumda”.
Değişik çıkışlarıyla bilinen Liberal-Demokrat Partisi Başkanı Vladimir Jirinovskiy Telegram kanalında Ukrayna’nın Rusya’ya katılacağını öne sürdü.
Ukrayna yeni Devletbaşkanı Vladimir Zelenskiy’nin iktidarda en fazla iki yıl kalacağını tahmin eden Jirinovskiy, bunun sebebinin ekonomik kriz, vatandaşların yurt dışına kaçışı ve “kan kokusu alan” silahlı milliyetçilerin aktifliği olduğunu iddia etti.
Jirinovskiy’e göre ondan sonra Ukrayna bölünecek ve ardından tamamıyla “Rusya’ya yeniden katılacak”.
Gazete Duvar / 27.07.19