Üç ayın sonunda ortaya çıktı ki KKM, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin uygulama başlangıcında ifade ettiğinin aksine Hazine’ye ağır bir yük getirdi. İlk üç ayda toplanan mevduat, gerçek kişilerden şirketlere uzanan katılımcılarla 591 milyar TL’yi buldu. İlk katılımcılara yapılacak ödemelerin Hazine’ye ağır yükler getireceğinin, ödenecek örtülü faizin ağırlıkla vergi mükelleflerinden çıkacağının anlaşılmasıyla vergi mükelleflerinden gelen tepkiler de büyüdü. Verginin faiz olarak ödenemeyeceği, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılması gerektiği de ses getiren görüşler arasında.
KKM “buluşu” dolar/TL kurunun ürkütücü boyutlara tırmandığı aralık sonlarında gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz alerjisinin sonucu olarak, enflasyon yükseliş eğilimindeyken Merkez Bankası politika faizlerinin Eylül 2021’den başlayarak indirilmesi, dövizi de fırlattı. Yüzde 19’luk politika faizi dört ay içinde 5 puan indirilerek yüzde 14’e kadar geriletildi. Buna karşılık yükselme eğilimi içindeki enflasyon karşısında TL birikimi olanlar hızla bir “güvenli liman” olarak dövize yöneldiler ve eylülde 8,4 TL olan dolar fiyatı 21 Kasım’da 11 TL’yi, 20 Aralık’ta da 17,5 TL’yi gördü. 21 Eylül ile tavan yapılan 20 Aralık arasında dolar fiyatındaki artış yüzde 108 gibi ürkütücü bir boyutu bulmuştu. Toplam mevduatların yüzde 71’i döviz mevduatı olarak tutuluyordu.
Dövizdeki bu tırmanış nereye gidiyor sorusu endişe ile sorulurken 20 Aralık’ta Erdoğan sürpriz bir uygulamayı topluma duyurdu. Türk lirası birikimi olanlar, dövize geçmek yerine yeni başlatılacak olan kur korumalı mevduata katılırlarsa üç aylık vade sonunda kur ne kadar getiri sağlarsa, aynısını Hazine garanti ediyordu. Mevduat yatırılacak bankalar yıllık yüzde 17 olarak belirlenen faiz öderlerken döviz getirisinden eksik kalan kısmı Hazine mevduat sahibine ödemeyi taahhüt ediyordu. Böylece dövize hücuma gerek kalmayacaktı. Döviz üç ayda ne getiri sağlayacaksa, TL’de kalanlara yada dövizini bozup TL’ye geçerek KKM’ye katılanlara Hazine bu getiriyi garanti ediyordu.
KKM uygulamasının açıklamasının ardından, kamu bankalarının da döviz satışına geçmesi ile 20 Aralık’ta 18 TL’yi görmüş olan dolar fiyatı sert bir düşüşle ertesi gün 13 TL’ye indi. KKM’nin start verdiği 24 Aralık’ta ise 11,4 TL’lik bir dolar fiyatı vardı.
KKM önce yerleşik gerçek kişiler içindi. Ancak katılım tatmin etmeyince tüzel kişilere-şirketlere de vergi istisnası teşvikiyle açıldı. Yine yetmedi, bu kez yurtdışında yerleşik yurttaşlar kapsama alındı. En son yabancı şirket ve bireylere de davet çıktı.
KKM’ye katılım konusunda bilgilendirmede pek şeffaf davranılmadı. 10 Ocak’ta ilk açıklamayı yapan Hazine ve Maliye Bakanı Yardımcısı Mahmut Gürcan, “Yaklaşık 28,2 milyar TL'den başlayan kur korumalı mevduat hesapları bugün itibariyle 107,6 milyar TL'ye yükseldi” dedi. Daha sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu KKM verilerini yayınlayacağını ilan etti. Buna göre 18 Şubat’ta 469 milyar TL’ye ulaşan KKM, 11 Mart’ta 561 milyar TL’yi bulmuştu. Nebati ise 23 Mart’ta son tutarı 591 milyar TL olarak duyurdu. Bu, yaklaşık 40 milyar dolar demek. Yine kısıtlı açıklamalardan bunların yüzde 54’ünün şirketlerin mevduatı olduğu biliniyor.
Gerçek kişi mevduatları Türkiye’de belli bir azınlıkta toplanıyor. Bir milyon TL’nin üstündeki hesapların yüzde 64’ü, hesap sahiplerinin yüzde 0,37’sinin elinde. Dolayısıyla uygulama daha çok rantiye kesim için.
KKM tutarı toplam mevduatların yüzde 9,5’unu ancak buluyor. KKM uygulamasına rağmen 21 Mart’ta gerçek kişilerin mevduatlarının yüzde 64,6’sını oluşturan 157 milyar dolarlık mevduat hâlâ döviz hesabında. Yani dolarlaşma pek zayıflatılamadı.
24 Mart’ta üç ayını dolduran KKM uygulaması nasıl bir fatura ortaya çıkardı? Uygulama başladığında TCMB dolar alış kuru 11,4 TL idi ve üç ay sonra 14,85 TL oldu. Yani dolar getirisi yüzde 30’u buldu. Bu yüzde 30’luk yükün paylaşımı şöyle: Mevduatı kabul eden banka, yatırımcıya yüzde 17’lik bir yıllık faizi üstleniyor. Bunun üç aya tekabül eden kısmı yüzde 4,25 faiz. Yüzde 30 getiriden geri kalan 25,75 puanlık getiri ise Hazine’den ödenmek durumunda. Bu, korkunç bir yük!
Oysa Hazine ve Maliye Bakanı uygulamanın başında Hazine’ye hiçbir yük getirmeyeceğini iddia ediyor ve şöyle konuşuyordu: “Bu işin sonunda cari fazla vereceğimiz açık. Bu istikrarı, güveni ve rahatlığı sağlayacak üç aylık bir süre yatırımcılara da veriliyor. En kötü senaryoda bile Hazine’ye bir yük gelmiyor.”
Sonuçlar, Nebati’yi doğrulamadı. Beklenen TL’ye dönüş, dolayısıyla dövizden kaçış ve dövizin TL’ye dönüşü gerçekleşmedi, ocak sonunda da cari açığın yıllığı 20,2 milyar dolara çıktı. Dolar fiyatı, enflasyonun yıllığının yüzde 54’e çıktığı, bunun üstüne Ukrayna’nın Rusya tarafından işgaliyle iklimin değiştiği koşullarda tırmanmaya başladı. Dolar fiyatı martın son haftasında 15 TL’nin eşiğine geldi.
KKM uygulamasının yıllık olarak dolar fiyatının seyrine göre değişebileceği ama Hazine’ye yıllık yükün 75 ile 100 milyar TL arasında olacağı tahmin ediliyor. Halkın vergilerinin bu örtülü faize ödenmesi anlamına gelen bu uygulama, haklı olarak vergi mükelleflerinin duyduğu öfkeyi de büyütüyor.
İktisatçı Prof. Fatih Özatay, Hazine’ye binen yükün yıllık olarak yüzde 48’e çıkacağını belirterek uygulamanın ağır bedelini şöyle ifade ediyor: “Beş puan indirmek yerine, o sıralarda %20’nin biraz altında seyreden enflasyonu dikkate alan bir faiz politikası uygulansaydı, hiç şüpheniz olmasın Hazine bu kadar yüksek faize katlanmayacaktı. Sadece faiz mi? Kur da bu kadar artmayacaktı.”
Vergi hukukçusu Doç. Dr. Murat Batı’ya göre ise Hazine’den ödenen kur garantisi ödemelerinin bir kamu gideri mi yoksa kamunun gideri mi sayılacağının tartışılması gerekiyor. Batı, bu kapsamda bu giderlerin, vergilerle mi yoksa başka bir gelirle mi karşılanacağının hukuki dayanaklarının net bir şekilde ortaya konulması gerektiğini belirtiyor. Batı’ya göre görünen durum bu ödemelerin bir kamu gideri sayılmayacağı ve bunların vergilerle karşılanması durumunda Anayasa’nın 73’ncü maddesine aykırılık oluşturduğu. Söz konusu maddenin ilk fıkrası şöyle diyor: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.” Bu da vergiler sadece kamu giderlerini finanse edebilmek için tahsil edilmeli anlamına geliyor. Böyle olunca da kamu gideri olmayan bir gider için vergilerin kullanılması Anayasa’ya uygun değil.
Al-Monitor / 25.03.22