El Nahda Barajı ve Afrika’da savaş tamtamları

Nil üzerinde Etiyopya'nın inşa ettiği el Nahda Barajı anlaşmazlığında Etiyopya, Sudan ve Mısır arasındaki siyasi kriz yeni bir aşamaya geçti. Bölgenin bir diğer gündemi ise İsrail'i kimin yöneteceği.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 07 Haziran 2021
  • 16:45

Kays Abbas

Etiyopya’nın Afrika’nın can damarı olan Nil Nehri’nin en büyük kolu olan Mavi Nil üzerinde inşa ettiği el Nahda Barajında su haznesinin doldurulmasının ikinci aşamaya girmesiyle birlikte, siyasi kriz de yeni bir aşamaya geçti.

Uzun bir süreden beri el Nahda Barajını inşa eden Etiyopya ile bundan birinci derecede etkilenen Sudan ve Mısır arasında Nil’in suyunun kullanım hakkıyla ilgili bir kriz yaşanıyor. Baraj gölünün haznesinin doldurulmasının birinci aşaması bitti ve ikinci aşamaya başlandı. İkinci aşamanın başlamasıyla beraber tartışmalar daha da alevlendi. Dw.com Arapça sitesi konuyla ilgili yayımladığı “el Nahda Barajı krizi: Diplomasi zamanı bitti ve savaş davulları mı çalıyor?” başlıklı analizde Mısır’dan el Nahda Barajı krizine ilişkin yapılan açıklamaların tonunda bir tırmanış olduğu belirtildi. Sudan’ın, Etiyopya ile Kinşasa şehrinde düzenlediği “son şans” müzakere turunun başarısız olduğu bilgisi verilerek “Zaman faktörü artık Mısır ve Sudan’ın lehine değil, o halde savaş seçeneğinden kaçınmak için geriye kalan seçenekler neler?” sorusunu sordu.

İlk anlaşma 1891’de

Al Arabi el Cedid gazetesinden Muhammed Sabit, krizi değerlendiren makalesinde, Nil nehrinin suyunun kullanım hakkıyla ilgili ilk anlaşmanın Mısır ve Sudan adına İngiltere; Eritre adına ise İtalya tarafından 1891’de imzalandığını hatırlattı. Ancak Sabit, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin 2015’te Eritre ile el Nahda Barajıyla ilgili sözleşmeyi imzalamasının sorunun asıl kaynağı olduğunu savundu.

Sıfır saati yakın

Konuyu değerlendiren bir başka yazar Rai al Youm’dan Abdulbari Atwan, Sudan hükümetinin Başmüzakerecisi Mustafa Hassan Al Zubair’in Etiyopya’nın baraj suyunun ikinci aşamasını doldurma uygulamasına başladığını doğrulamasıyla savaş için “sıfır saati”nin yaklaştığı yorumunu yaptı. Atwan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in “Hükümetin gelecek yıl Mavi Nil üzerinde 100 baraj inşa edeceği” açıklamasını provokatif bir açıklama olarak nitelendirdi. “Bu açıklama, el Nahda Barajı projesinin elektrik üretimiyle sınırlı olmadığını, daha ziyade Nil sularını Sudan ve Mısır’ın su çıkarlarını hiç düşünmeden kontrol etmeye ve en büyük miktarını tarımsal projelerde kullanmaya yönelik bir Etiyopya stratejisi çerçevesinde geldiğini gösteriyor ve hatta bunu doğruluyor” dedi.  

Kızıl Deniz’de askeri üs

Afrika’daki gerginlik su savaşlarıyla sınırlı kalmayacak gibi. Al Arab gazetesinden Muhammed Abdulfadıl, Etiyopya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Dina Müfti’nin geçtiğimiz çarşamba günü ülkesinin Kızıldeniz’de bir askeri üs kurma niyetini duyurduğunu lakin Mısır’da bazı siyasi çevrelerin bunu küçümsediğini yazdı. Abdulfadıl, bölge ülkelerinde askeri üslerinin bulunduğuna dikkat çekti. Ayrıca yazar bu açıklamanın, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in “Nil’in üzerinde 100’den fazla baraj yapacağız” açıklamasından sonra geldiğini vurguladı. Görünen o ki Kızıldeniz’i sıcak bir yaz bekliyor.

Netanyahu döneminin sonu mu?

İsrail’de 12 yıldır başbakanlık koltuğunda oturan Netanyahu’nun rakipleri, koalisyon hükümetini kurmakta anlaştı. İsrail’de en çok oyu alan Netanyahu çoğunluk hükümeti kurmayı başaramamıştı. İsrail Parlamentosu Knesset’te temsilcisi bulunan 8 parti bir araya gelerek koalisyon hükümeti kurdu. Yeni hükümette başbakanlık görevi koalisyon ortakları Naftali Bennett ve Yair Lapid arasında 2’şer yıl dönüşümlü yapılacak.

23 Mart’ta yapılan erken genel seçimde hiçbir partinin hükümeti kurmak için gereken milletvekili sayısına ulaşamaması ve Benyamin Netanyahu’nun hükümeti kurmakta başarısız olmasının ardından siyasi bir kriz yaşanmıştı.

Al Kuds al Arabi gazetesi başyazısında 120 üyeli parlamentoda 61 milletvekilini kapsayan bu hükümetin Naftali Bennett, Avigdor Lieberman, Gideon Sa’ar ve Ayelet Shaked gibi figürlerin temsil ettiği aşırı sağ ile İslamcı Milletvekili Mansur Abbas’ın başını çektiği Arap Listesi’nin yanı sıra Meretz ve İşçi Partisi gibi bazı sol partileri bir araya getiren “tuhaf bir bileşim” olarak nitelendirildi. Makalede Netanyahu’nun 12 yıl süren iktidarı nedeniyle devlette hâlâ etkin olmasından dolayı “Netanyahu döneminin bitip bitmediğinin bilinmediği” ifadelerine yer verildi.

El Nahda Barajı; Orman kanunu geleneği ile uluslararası anlaşmalar arasında

Muhammed Sabik
Al Arabi al Cedid

Nil Nehri üzerindeki Mısır/Etiyopya kargaşası ve özellikle mart 2015’te Hartum’da imzalanan İlkeler Bildirgesi’nden sonra Kahire ile Addis Ababa arasında en üst makamlardan yapılan açıklamalar; orman kanununun veya suç gruplarının adetlerini hatırlatıyor. Uluslararası alanda açık bir çatışmayla karşı karşıya olduğumuzu ve 1891 yılına kadar uzanan anlaşmalara tabi olunduğu bilinmesine rağmen… Mısır ve Sudan adına İngiltere; Eritre adına İtalya Nil’i etkileyen herhangi bir “proje veya tesis”ten kaçınma yükümlülüğüne imza attı. Bu durum Etiyopya ile 1902’de, daha sonra 1925 ve 1929’da aynı hedefe giden ayrıntılarla tekrarlandı. Bununla birlikte anlaşmazlık yukarı havza ülkelerinden altısının; Etiyopya, Uganda, Kenya, Tanzanya, Ruanda ve Burundi’nin Uganda’nın Entebbe kentinde “Nil’in kaynaklarının çoğunu ele geçirmek için” yeni bir anlaşma imzalama arzusuyla patlak verdi. Bu toplantıda Nil’i besleyen nehirlerin doğduğu kaynak noktaları ve geçtiği ülkeler için önceki uluslararası anlaşmalar yasa dışı bir şekilde yok sayılmaya çalışıldı.

Başta Etiyopya olmak üzere Afrika ülkeleri, Nil’in kaynaklarını tekelleştirme sürecine başlamışlarsa, Sudan ve Mısır’a ulaşmak için su ve alivyonların bir kısmını bırakmamışlarsa orman yasasını bir yol olarak kabul eden bir bilim insanı için bu davranış normal karşılansa bile durum, bir sorunu veya krizi temsil etmektedir. Mısır’ın zayıf taraf olduğunu kabul etmemiz gerekirse çatışmanın taraflarından biri zayıf olduğu sürece, zayıf tarafın haksızlığı kabul etmesi makul değildir.

Ancak yaşananlar, onurlu bir halkın imkanlarını kendisi ve yakın çevresi için zorla ele geçiren, çıkarları düşmanlarıyla ortaklaşmış sözde bir şefin orman senaryosu ile karşı karşıya olduğumuza inandırıyor. Böylece Abdulfettah Sisi, 2015 yılında Hartum’daki el Nahda Barajına İlişkin İlkeler Bildirgesi’ni imzalayarak Mısırlılara bunu yaptı. Sudan ve Mısır’ın hisseleri pahasına, ihtiyacının iki katı kadar su tutacak bir baraj inşa etme yolunu açtı. Eski Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir de darbeden sonra Afrika Birliği üyeliği askıya alındığı için meşruiyet sorunu yaşayan Sisi’yle aynı sorumluluğu taşımaktadır.

Etiyopya ikinci aşamaya geçti

Abdulbari Atwan
Rai al Youm

Geçen yetmiş yılda Ortadoğu’da patlayan, kısa ya da uzun vadeli savaş deneyimlerine alışığız. İlk kurşunu atan kişi, medya baskısına ve bazı yazarların makalelerine yanıt olarak bunu bir basın toplantısında açıklamaz. Bu, devletin en önemli sırlarından biriydi. Genellikle şafakta uçakların bombalaması, sınırları aşan ve şehirleri işgal eden tank paletlerinin kükremesi ve top mermilerinin patlamasıyla uykudan uyanırlardı. Mısır kuvvetlerinin Bar-Lev hattını bastığı 10 Ekim 1973 savaşındaki sürpriz unsur belki de başarısının ana nedenlerinden biriydi.

Her geçen gün Mısır-Sudan ortak saldırısıyla Etiyopya’nın el Nahda Barajının şu veya bu şekilde vurmaya başlayacağına dair beklentiler artıyor. Stratejik plana göre bu saldırının nedeni Etiyopya makamlarının baraj göletinin suyla doldurmanın ikinci aşamasını tamamlamasını önlemektir. Etiyopya uzlaşmazlığı nedeniyle siyasi bir çözüme ulaşmada tüm ara buluculukların ve son Amerikan ara buluculuğunun çöküşü ışığında Baraj, iki ülkede 40 milyondan fazla vatandaşını kıtlık ve sel tehlikesiyle karşı karşıya bırakacaktır.

Sudan hükümetinin Başmüzakerecisi Bay Mustafa Hassan Al Zubair dün (çarşamba günü) Etiyopya’nın baraj suyunun ikinci aşamasını doldurma uygulamasına başladığını doğruladı. Bu süreç önümüzdeki temmuz ve ağustos aylarında tamamlanacak. Bu, iki ülke yani Mısır ve Sudan fiilen savaş kararı almışsa sıfır saat tarihinin çok yakın olduğu anlamına geliyor. Harekete geçmezlerse, gergin durumdaki halkı onlara karşı hareket edebilir.

Sudan ve Mısır, mayıs ayı sonlarında Sudan tarafında baraja bitişik alanların yakınında ikinci kez çeşitli silahlarla askeri tatbikat yapıyor. Görünen o ki Etiyopya hükümeti bu tür Mısır-Sudan uyarı manevralarını umursamıyor ve aldığı provokatif kararlarla görmezden gelmeye devam ediyor. Bunlardan en sonuncusu Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in 2 gün önce hükümetinin gelecek yıl Mavi Nil üzerinde 100 baraj inşa edeceğini açıklamasıydı. Bu açıklama el Nahda Barajı projesinin elektrik üretimiyle sınırlı olmadığını, daha ziyade Nil sularını Sudan ve Mısır’ın su çıkarlarını hiç düşünmeden kontrol etmeye ve en büyük miktarını tarımsal projelerde kullanmaya yönelik bir Etiyopya stratejisi çerçevesinde geldiğini gösteriyor ve hatta bunu doğruluyor.

Etiyopya’nın iki ülkenin su haklarına yönelik saldırganlığıyla nasıl başa çıkılacağı konusunda Mısır-Sudan’ın bir sonraki adımını kimse tam olarak tahmin edemez. Ancak şundan emin olabiliriz ki Mısır’ın askerleri el Nahda Barajından çok daha büyük ve askeri açıdan daha tehlikeli olan Bar Lev Hattı’nı ihlal etti. İsrail ordusunu yenen bu ordu, her ne pahasına olursa olsun Sudanlıların yardımıyla el Nahda Barajını yıkmaktan çekinmeyecektir.

İsrail hükümeti Netanyahu’yu kovmakla çelişiyor mu?

Al Kuds al Arabi
Başyazı

İsrail muhalefet partileri, Benyamin Netanyahu’yu başbakanlıktan çıkarmaya yetecek sayıda Knesset üyesini (61 üye) içeren bir koalisyon kurulduğunu duyurdu. Bu bileşim, Naftali Bennett, Avigdor Lieberman, Gideon Sa’ar ve Ayelet Shaked gibi figürlerin temsil ettiği aşırı sağ ile İslamcı Milletvekili Mansur Abbas’ın başını çektiği Arap Listesi’nin yanı sıra Meretz ve İşçi Partisi gibi bazı sol partilerin tuhaf bir bileşimiydi.

Benyamin Netanyahu, iktidarın anahtarlarını, birçok sırrını ve oyununu elinde tutmak için uzun ve yeterli bir süre olan 12 yıl boyunca İsrail başbakanlığında kalmayı başardı. Rakiplerinin koalisyon kurabileceklerini ve uzun dönemini sonlandıracak yeni bir hükümet kurabileceklerini açıklamaları karşısında, bu anahtar ve hilelerden yararlanacağı çok şey olacaktır.

Henüz bitip bitmediğini bilemediğimiz Netanyahu dönemi; pençeleriyle iktidara tutunmanın yanı sıra aşırı ırkçı sağın kontrolünün pekiştirilmesi ve içindeki en vahşi akımların desteklenmesiyle bu sürece damgasını vurdu. Bu durum sadece İsrail solcu eğilimlerinin değil, aynı zamanda insan haklarını savunan kurumlarının devam eden zayıflığını, Filistin varlığına karşı uzun suç serilerini, iki devletli çözümün başarısızlığını, Filistin yönetiminin zayıflaması ve Gazze Şeridi’ne karşı yıkıcı savaşları yansıtıyordu.

Netanyahu dönemini sona erdirmek, İsrail’deki demokratik eğilimler için bir talep haline gelmişse; o zaman 1948’in bölünmüş alanlarında “Yeşil Hat” içinde yer alan Filistinliler ya da işgalin baskısından, yerleşimlerin genişlemesinden ve yerleşimcilerin barbarlığından muzdarip Batı Şeria (Kudüs halkı) ve Gazze sakinleri için varoluşsal bir ihtiyaç haline gelmiş demektir.

Ancak bu Filistin ihtiyacı, kurulmakta olan hükümetin ana bileşeninin siyasi yönelimi açısından Netanyahu ve hükümetinden çok farklı olacağı anlamına gelmiyor. Naftali Bennett, Filistin meselelerindeki tutumunda Netanyahu’dan farklı değil ve birçok Filistinlinin öldürülmesini övünmesiyle ünlü. Filistinliler ayrıca meslektaşı Lieberman’ın politikalarından da açıkça bahsediyorlar ve onun transfer ve demografik değişim politikalarına açık desteğini biliyorlar. Bir zamanlar “Filistin halkının tamamı düşmanımızdır” diyen ve “küçük yılanlar” doğuran Filistinli annelerin evlerinin yıkılmasını talep eden Shaked’i de tanıyorlar.

Beklenen İsrail hükümeti sol, merkez ve sağla bağlantılı sekiz partiden oluşacak. İçinde Meretz partisinden bir Filistinli bakan yer alacak ve “Birleşik Arap Listesi”ne bazı tavizler verecek. Onu büyük siyasi çelişkilere karşı savunmasız hale getirmenin yanı sıra, yukarıda belirtilen kişiliklerin aşırı ırkçı doğasını da azaltabilir. Diğer bazı siyasi eğilimlere, birbirini izleyen Netanyahu hükümetlerinin kenara attığı siyaset olanaklarını test etme ve belki de Bennett’in teşvik ettiği bazı ilhak planlarını durdurma fırsatı verecek.

Filistinlilerin pozisyonları ne olursa olsun Arap-İsrail çatışma denkleminden bekleyebilecekleri şey, bir sonraki hükümetin bu denklemde daha az aşırılık yanlısı güçlerin daha fazla pozisyon kazanabileceği bir geçiş aşaması olacağıdır. Buna Avrupa ve Amerika desteği eşlik ederse durum, Netanyahu’nun gidişinin sevincinin ötesine geçebilir.

 Evrensel / 07.06.21