Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi Afrika ülkelerinin devlet başkanları ve Afrika Birliği Komisyonu’nun katılımıyla 16-18 Aralık’ta İstanbul’da düzenlendi. Zirvenin açılış konuşmasını yapan AKP şefi Tayyip Erdoğan, yoksulluk içinde kıvranan Afrika ülkelerinin “kurtarıcısı” edasıyla “dünya lideri” pozları verdi. Türkiye-Afrika ilişkilerinin köklü geçmişinden bahsettiği konuşmasında, son 16 yıldır “ilişkileri hayal dahi edilemeyecek seviyelere getirdik” iddiasını ortaya atan Erdoğan ülkeleriyle ilgili güzelleme yaparak şunları söyledi: “Kıtayla 5,4 milyar dolar olan ticaret hacmimiz 2020 yılında 25,3 milyar doları aştı. Bu senenin ilk 11 ayındaki ticaretimiz şimdiden 30 milyar doları yakaladı. Kıta çapındaki yatırımlarımızın değeri ise 6 milyar dolara ulaştı. Türk firmaları yaklaşık 25 bin Afrikalı kardeşimize istihdam sağlıyor. Müteahhitlik şirketlerimiz Afrika genelinde toplam değeri 78 milyar dolara varan 1686 projeye imza attı.”
Bu söylemler gerici faşist rejimin, yağma ve talanda kıtaları aştığını ve beşli çetenin de işin başında olduğunu gösteriyor. Kıta Afrika’sını kendi yayılmacı heveslerini gerçekleştirmenin arenası olarak düşünen AKP şefi Erdoğan, “İkili ticaretimizi müşterek çabalarımızla önce 50 milyar dolara, ardından da 75 milyar dolara taşıyacağımıza inanıyorum” diyerek sarayının ganimeti olarak gördüğü kıtaya karşı kabaran iştahını gözler önüne serdi.
2005’ten başlayarak kıtaya ekonomik, siyasal, askeri, sosyal-kültürel, dinsel alanlardan yönelen Türk sermaye devleti 2008 yılında Afrika Birliği ile ilan ettiği “stratejik ortaklık” adımı ile ilişkileri daha da kuvvetlendirdi. Türkiye kıtada ilk yıllarda cemaat eliyle işlerini yürütüyordu. Şaibeli darbe girişiminin ardından birçok Afrika ülkesi AKP-Saray rejimiyle işbirliği yaparak cemaatin yapılanmalarına son verdiler. Şimdi kıtada din istismarcısı, gerici faaliyetler AKP-MHP rejimi tarafından sürdürülüyor. TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Anadolu Ajansı, Türk Hava Yolları, Kızılay gibi kurumlar eliyle kıta geneline yayılan gerici faşist rejimin sözcüleri; istihdam, eğitim, sağlık gibi halkın temel ihtiyaçlarına yaptıkları “katkılar” nedeniyle duydukları “kıvancı” anlatan vaazlar veriyorlar. Türkiye’yi batıran politikaları icra eden AKP şefi, “Afrika’nın kurtarıcısı” havalarında poz veriyor. “Kıtaya yönelik üstenci, nobran, buram buram oryantalizm kokan bakış açılarını daima reddettik” sözleriyle yayılmacı heveslerine “insani” kılıf uydurmaya çalışan AKP şefi, kazan-kazan temelinde ilişki kurduklarını iddia etti. ABD emperyalizmine yaranmak için çırpınan Erdoğan, Batı ülkelerinin kıtadaki çıkarlarına karşı durduğunu ve onlarla aynı gemide olmadığını iddia etti. “Tek gayesinin Afrika halkının yoksulluktan kurtulması olduğu” gazelini okuyan Erdoğan, Türkiye’de milyonlarca insanı ekmeğe muhtaç duruma düşürme suçunu işleyen rejimin başı olduğu gerçeğini unutturmaya çalıştı.
Türkiye’yi kaosa sürükleyen, toplumun genelini yoksullaştıran, sefalete sürüklediği işçi ve emekçileri yok sayan AKP şefi Erdoğan, kaba bir ikiyüzlülük sergileyerek “yoksul Somali halkının yaşamından duyduğu üzüntü” için timsah gözyaşları döktü. Asıl gerçek ise Somali halkının yoksulluğundan yararlanarak, ülkeyi kendine üs yapmış olmasıdır. Ayrıca pandeminin başından itibaren sermayenin çıkarlarını ön planda tutarak işçi ve emekçileri ölüm ile açlık ikilemi arasına sıkıştıran kendisi değilmiş gibi, “Türkiye’de emekçilerin refah düzeyinin iyi olduğunu ve her türlü ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılandığı” yalanını ortaya attı. Pandemide 44 Afrika ülkesinin de yer aldığı toplam 160 devlet ve 12 uluslararası kuruluşa katkıda bulunduklarını iddia eden AKP şefi, yakın zamanda 15 milyon doz aşı gönderiminin planlandığını da söyledi.
Emperyalist ülkelerin kıta halklarına yönelik çifte standartlarını “eleştiren” Tayyip Erdoğan, sömürgeciliğin suçlarını kullanarak kendi yayılmacı heveslerini örtmeye çalışıyor. Türkiye halklarına her türlü eziyeti reva gören gerici faşist rejimin “Afrika halklarının kurtarıcısı” pozları takınması kaba bir sahtekarlıktır. Afrika’ya bir şeyler “hibe” ediyorsa sırf nüfuzunu genişletmek, kıtanın yağmasından aldığı payı büyütmek ve yayılmacı heveslerine ulaşmak içindir.
Şimdiye kadar 30 Afrika ülkesine 50 ziyaret gerçekleştirdiğini söyleyen Tayyip Erdoğan, böylece Türkiye’de yerlerde sürünen itibarını Afrika’da bulmaya çalışmaktadır. Ayrıca etrafına parmak sallamayı marifet sanan bu zatın, dış politikada yaşadığı hezimetlerden kaynaklı yalnızlık durumunu dengelemek için yoksul Afrika ülkelerinin limanlarına sığınmayı tek çare olarak gördüğü anlaşılıyor.
Zirveden çıkan sonuç
Zirvede yayınlanan sonuç bildirgesinde, kurulan ilişkilerin devam etmesi ve daha da ileri taşınması vurgusu ön plana çıkarıldı. “Barış, güvenlik ve adalet, insan odaklı gelişme, güçlü ve sürdürülebilir büyüme” ortak stratejik hedefi ile 2022- 2026 dönemi için ortak eylem planı çıkartıldığı belirtildi. Koronavirüs, iklim krizinin Afrika kıtasında yaratmış olduğu tahribat, ülkelerin bağımsızlığı ve egemenliğinin önemi gibi konulara yer verilirken, darbe vb. gibi her türlü müdahalenin gayri meşru olduğu söylendi.
Sonuç bildirgesinde, İslam İşbirliği Teşkilatı organlarının uluslararası düzeyde artık önem arz ettiğinin iddia edilmesi, yapılan zirveleri emperyalist ülkeler nezdinde önemli kılma çabalarına işaret etti. İslam ülkelerinin her bir araya gelişlerinde formalite olarak gündeme getirilen Filistin sorunu için de aynı riyakarlık tekrarlandı. Filistin’in 1967 sınırlarında bağımsız bir devlete sahip olması ve bunu İsrail’le “barışçıl” bir yolla çözmek gerektiği iddiası yinelendi.
Bunların dışında, Türkiye merkezli savaş sanayii şirketlerinin ürettiği İHA ve SİHA’ları Afrika ülkelerine bizzat Tayyip Erdoğan’ın pazarladığı gündeme gelirken, zirvenin bu amaçla da kullanıldığına dair bilgiler kamuoyuna yansıdı. Kadim Afrika halklarının yoksulluğu üzerinde politika yapan ve kıta ülkelerini çıkar ve hesapları doğrultusunda arşınlayan AKP şefi Erdoğan, bu halkları zerre kadar umursamıyor. Bundan da beteri, farklı güçlere İHA-SİHA satarak birbirlerini katletmelerini teşvik ediyor.
Diğer sömürgeci ülkeler gibi o da kıtanın yağma, talan ve ilhakından aldığı payı büyütme peşindedir. Dünya çapında gelişebilecek sınıf mücadeleleri yoksul Afrika halklarının sömürgecilik ve yoksulluktan kurtulmasının yolunu açabilir. Sömürücülerin de sömürgecilerin de oyununu bozacak olan yegane güç dünya işçi ve emekçilerinin enternasyonal dayanışması ve mücadelesidir.