Karadeniz’deki doğalgaz keşfi hükümet tarafından sanki “Türkiye ekonomisinin tüm sorunlarını çözecek” gibi lanse ediliyor. Balon o kadar şişiriliyor ki sorgulandıkça ortaya çıkan gerçek durum, en azından ekonomide, oluşturmaya çalıştıkları beklentinin tam tersi sonuç doğuruyor.
Bu tür propaganda faaliyetlerinin siyasi sonuçlarının ne olacağını daha sonra ölçme imkânı olacak. Ancak sürekli bu tür propaganda yöntemlerine başvurulmasının “çaresizlik” görünümü verdiğini söyleyen çok sayıda uzman da var. Bu yöntemler kimin ne kadar oy almasını sağlayacak bilemiyorum ama gördüğüm o ki ekonomi açısından kötü yönetim tescilleniyor.
Sonuç olarak politikacıların kendilerine göre giriştikleri oy avcılığının faturası yine ekonomiye, tüm toplum kesimlerine, özellikle de dar ve sabit gelirlilere kesilecek. Yansız bakmaya çalışan herkes, geçmişteki örneklere bakarak, zamanı tam olarak kestiremese de başımıza ne geleceğini görüyordur.
Karadeniz’de bulunan 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervinin Türkiye’de eksen değişikliği yaratacağı, artık enerji faturasını halledip cari açık problemini çözeceği söylenmeye devam ediyor. Kabaca söyleyecek olursak; yaklaşık 45-50 milyar dolarlık yıllık toplam enerji faturamızın çoğunluğunu petrol ve türevleri oluşturuyor, doğalgazın payı 8-9 milyar dolar düzeyinde. Bu doğalgaz faturasını, tümüyle iç kaynaklardan karşılasak bile, tasarruf edeceğimiz miktar bu. Kaldı ki teknik olarak bile, doğalgaz ithalatının devam etmesi gerekecek. 230 milyar metreküplük rezervin ne kadarı ekonomik olarak çıkarılabilecek, buna yenileri eklenecek mi onları da bilmiyoruz. Bu kaynağın devreye girmesinin 2023 yılında olacağı söylendi ama bu tarihe yetişebileceğini söyleyen uzman sayısı çok az. Bu da demektir ki en azından 3 yıl bir değişiklik yok.
Buna ek olarak önümüzdeki yıllar içerisinde yapılacak yatırımlara yüklü paralar ödenmek zorunda kalacak. 6 milyar dolarlık bir faturadan, yani önümüzdeki orta vadede maliyetlerimizin azalmayıp artacağından söz ediyoruz.
Yerli ve milli tanımı üzerinde çok duruluyor ama bu da çok abartılı bir propaganda. Böyle projelerde zaten hiç kimse yerli kaynaklarla projenin tümünü tamamlayamaz, ayrıca gerekmiyor da.
Özetle; bulunan doğalgaz kaynağı ekonomi için olumlu ama sihirli değnek değil. Ne cari açığımızı sıfırlayacak, ne de ülkeye eksen değiştirecek bir buluş, sadece yeni bir kaynak. Bunu sihirli değnek gibi lanse etmek, ekonomiye katkı vermez, aksine gerçek sorunların üzerine örtü çekmek anlamına gelir. Bu da ekonomideki hasarın sağlıklı olarak tespitine engel olur.
Ratingciler, dış güçler...
Ekonominin asıl sorunu, aynen siyasette olduğu gibi, kötü yönetim. Sonuçta yanlış politikalar nedeniyle makro dengelerde 2 yıl önce başlayan bozulma artarak devam ediyor. Uygulanan politikalarda, yanlışlığı görülmesine rağmen ısrar edilmesinin en büyük nedeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi. Sadece bir kişiyi memnun etmek için diretilen politikaların ekonomiyi uçuruma götürdüğü açık. Bu kötü gidişatın görünürlüğünü azaltmak için giderek daha fazla propaganda faaliyetine başvuruluyor.
Kötü yönetimin sonuçları ortaya çıktıkça içeride daha fazla baskıcı, demokrasiden uzaklaşan, temel hakları yok sayan bir anlayış ağırlaşıyor. Dışarıda ise herkesle kavgalı, dünyada yalnızlaşan bir ülke oluyoruz.
Sonuçta; şu anda ara verilse bile, küreselleşmenin yaygınlaşmasının kaçınılmaz olduğu, küresel değer zinciri içinde yer almak gerektiği, bu zincir içinde katma değeri yüksek teknolojik üretime ağırlık veren bir ülke haline gelmenin zorunlu olduğu, bunun da yalnız bir ülke olarak başarılamayacağı ortada.
Yandaş olmayan, ekonomiden anlayan hemen herkes kötü gidişatı görüyor. Uzun süredir temel sorunlarla ilgili dikkat çekmeye çalışan, para ve mali politikaların yanlışlığını belirten çok sayıda uzman, iktisatçı ve gazeteci var.
Bunu şunun için söylüyorum ki; geçen gün uluslararası rating kuruluşu Fitch’in Türkiye’nin görünümünü negatife çevirirken yaptığı yorumlar, aslında geriden gelen yorumlar. Ekonomiyle ilgili Bakanlık da yapmış bir AKP yöneticisi ise çıkıp doğalgaz keşfinin açıklandığı akşam Fitch’in açıkladığı raporu “Görüyorsunuz dış güçler” diye anlatmış.
Birincisi şu: Fitch geçen yıl aralık ayında adı geçen günde Türkiye raporunu yayımlayacağını açıklamış. Yani Fitch sizin doğalgaz bulup bunu büyük şovlarla o gün açıklayacağınızı önceden bilmiyorsa, bu kadar halkı da aşağılama anlamı çıkarılabilecek bir propagandaya artık başvurmasanız iyi olur.
İkincisi; bunların hepsi daha önce çok kişi tarafından söylendi. Fitch’ten yapılan açıklamada döviz rezervlerinin azalmasının, zayıf para politikasına ait kredibilitenin ve kısmen güçlü bir kredi teşviki ile beslenen büyük bir cari açığın dış finansman risklerini daha da artırdığı belirtiliyor. Açıklamada, siyasi baskılar, Merkez Bankası’nın sınırlı bağımsızlığı ve olaylara yavaş yanıt verme geçmişinin, politikanın yeterince sıkılaşmaması riskini artırarak, daha fazla dış dengesizliklere, piyasa istikrarsızlığına ve daha düzensiz bir duruma neden olduğu anlatılıyor. Mart ayından bu yana net sermaye çıkışları ve kötüleşen dış ticaret açığıyla birlikte ABD doları karşısında yüzde 16 değer kaybeden lirayı savunmak için büyük kur müdahaleleri yaşandığı vurgulanıyor. Hangisi yalan?
Cumhuriyet / 25.08.20