Türkiye’nin milli geliri 2020’nin ikinci çeyreğinde bir yıl öncesine oranla yüzde 9.9 azaldı. Milli gelirin ana sektörlerinden sanayideki gerileme yüzde 16.5; artık medyatik bir drama malzemesi haline dönüştürülmüş olan inşaat sektöründeki gerileme ise yüzde 2.7 olarak gerçekleşti. Verilere göre büyüme gösteren sektörler tarım (yüzde 4.0); bilgi ve iletişim (yüzde 11.0) ve finans ve sigortacılık (yüzde 27.8) oldu.
Sanayide gözlenen daralma, sektöre yönelik aylık üretim istatistiklerinin seyrinden bekleniyordu. Sanayi sektörleri nisan ayında yüzde 31.4, imalat sanayiinde ise yüzde 33.2 daralma göstermiş idi. Sanayi sektörlerindeki gerileme, ara mallarında yüzde 27.8; yatırım mallarında yüzde 42.5; dayanıklı tüketim mallarında da yüzde 49.3’e ulaşmıştı.
Pandemi krizinin öncesi ve olası sonrasıyla yaşanmakta olanlar Türkiye ekonomisinin neoliberal dönem boyunca sergilemiş olduğu normal hallerini izlemektedir. Köşemizin sınırları dahilinde vurgulayalım.
İstihdamsız büyüme
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu kalkınmakta olan (yükselen piyasalar diye de anılan) ekonomiler, istihdamsız büyüme - ücretsiz büyüme gitgelleri arasına sıkışmış görünümdeydi. Türkiye de bu gitgeller düzensizliğinde, istihdam yaratmakta yetersiz kalan bir üretim deseni sergilemektedir. TÜİK tarafından paylaşılan mevsimsel etkilerden arındırılmış istihdam verileri 2018’den bu yana toplam istihdamın daralma içinde olduğunu dile getirmektedir. Türkiye ekonomisi dört çeyrek boyunca gerilemekte olduğu 2018 sonrası dönemde istihdamda da daralmalar yaşamış; buna karşın 2019’da milli gelirde gözlenen toparlanma işgücü piyasalarına yansımamıştır. Milli gelir 2019 sonunda yüzde 6.4, 2020’nin ilk çeyreğinde yüzde 4.1 büyüme göstermesine karşın, istihdam daralmaya devam etmiş idi (sırasıyla yüzde -0.6 ve yüzde -5.1).Aşağıdaki şekilde, çeyrek dönemler itibarıyla milli gelir ve istihdamda yıllık değişim oranları sergilenmektedir. İstihdamın seyri üretim sürecinden bağımsız, kendi başına bambaşka gerçeklerle yüz yüze görünümdedir. Bu tespit, Türkiye’nin sergilemekte olduğu milli gelir büyümesinin yapısal özelliklerinin sonucudur.
Kaynak: TÜİK, Ulusal Hesaplar ve Hanehalkı İşgücü İstatistikleri
Para sermayesine dayalı spekülatif büyüme
Türkiye’nin büyüme karakteristiği parasal genişlemeye (kredi arzına) dayalı sanal bir büyümedir. Örneğin, söz konusu dönemde (2019 sonrası) para arzı (M1) yüzde 143 (neredeyse 2 misli) artış göstermiş; dengesiz de olsa, sürdürülemez de olsa, ucuz kredi ile borçlanmaya dayalı tüketim, bu sahte cennetin altın anahtarını oluşturmuştur (12 Ağustos tarihli yazımız).
Teknolojik dönüşümlerde ve işgücü verimliliğinde kazanımlar yaratmaktan uzak bu sanal dünya, döngüsel olarak istihdamsız / ücretsiz büyüme çevrimlerine sıkışıp kalmıştır.
Yayımlanan verilerin ilginç bir detayı, milli gelirin harcama bileşenleri arasında bugüne değin en önemli katkı yaratmış olan kamu tüketim harcamalarının artık tükenmiş görünümüdür. Yüzde 0.6 daralan kamu tüketimi yanında, özel tüketim yüzde 8.6; sabit sermaye yatırımları da yüzde 6.1 gerileyerek para piyasasında genişlemeye dayalı beklentilerin de tıkanışını belgelemiştir.
Bir başka gözlem ise uluslararası piyasalarda Cumhuriyet tarihinin en rekabetçi döviz kurunu gerçekleştirmiş olduğumuz iddiasına karşın, ihracatımızda gözlediğimiz yüzde 35.3’lük gerilemedir. Ulusal paranın ucuzlamasına bağlı olası ihracat beklentilerinin yanıltıcı olduğunu; reel üretkenlik kazanımlarıyla desteklenmeyen bu sürecin sadece yoksullaştırıcı büyüme anlamına geleceğini ise 19 Ağustos tarihli yazımızda zaten vurgulamış idik.
02.09.20 / Cumhuriyet