Döviz dengesinde yaz keyfi, ya sonra?- Mustafa Sönmez

Yerel seçimlerin ertesinde siyasi kaygılardan arınmış bir iklimde ekonomiyi soğutacak sert bir dezenflasyon programının döviz dengesiyle birlikte enflasyonda bir düzeltmeyi getirmesi hedefleniyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 19 Kasım 2023
  • 11:19

Mayıs 2023’te yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri sonrası azalan belirsizlik, uluslararası bilinirliği olan Mehmet Şimşek’in patronajındaki yeni ekonomi yönetimine açılan kredi ve yaz boyu coşan turizm dövizi akışının etkisiyle Türkiye ekonomisinin Haziran-Eylül dönemi döviz dengesi ya da cari dengesi olumlu seyretti. 

İsrail-Hamas çatışmasının yaratabileceği türbülans riskine rağmen korkulan olmadı, ekonomi pek dalgalanmadı. Özellikle son aylarda döviz fiyatı yatay seyretti ve rezervlerde döviz birikti. Yüzde 60-70 basamağında dolaşan yüksek enflasyon ikliminde dış dengede yaşanan bu yaz rehavetinin ardından sonbahar ve kış ile birlikte ne gelir, merak konusu. 

Mayıs 2023 seçimlerinin ardından azalan belirsizlik, öncelikle yurt dışında tutulan ve resmi tabirle "net hata noksan" diye adlandırılan dövizlerin yurda getirilmesine ve/veya yastık altından çıkarılmasına ortam hazırladı. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) ödemeler dengesi verilerine göre Haziran-Eylül döneminde 16 milyar dolara yakın döviz bu yolla kayıtlı ekonomiye girdi. 

Aynı dönemde borsaya, hisse senedi ve devlet kağıtlarına 5 milyar dolara yakın akış gözlenirken, kredi ve mevduat biçimindeki kaynak girişi de 9,5 milyar doları buldu. Haziran-Eylül döneminin en zayıf kanalı, doğrudan yatırım oldu. Dört ayda gerçekleşen emlak satışları 930 milyon dolar giriş sağlarken, gerçek doğrudan yatırımlarda 630 milyon dolara yakın çıkış yaşandı. 

Böyle de olsa, toplamda dış kaynak girişi Şimşek döneminin dört ayında, Haziran-Eylül arasında 15 milyar dolara yaklaştı ve kaynağı belirsiz (net hata noksan) döviz ile birlikte 31 milyar dolara yaklaştı. Bu, dört ayın 3,4 milyar dolarlık cari açığını rahatlıkla finanse ettiği gibi, dört ayda rezervlerde 27 milyar dolarlık bir yükseliş sağladı. 

Bunun da etkisiyle dolar fiyatı özellikle ağustos ve eylül aylarında yatay seyretti, bunu izleyen aylarda da yataylık sürdü. 

Seçim öncesi, faizle birlikte dövize bastırma politikası dövizin aşırı değerlenmesini getirmişti. Şimşek’in “rasyonel politikalara dönüş” yaklaşımı, dövizin fiyatını bir süre piyasa belirleyiciliğine bırakmak şeklinde gerçekleşti ve dolar fiyatı haziranda yüzde 17,4, temmuzda yüzde 14,6 artarak temmuz ortalaması 26,4 TL’ye kadar çıktı. Bu, mayıs ortalaması olan 19,7 TL’ye göre iki ayda yüzde 34 sıçrama demekti. Bekleneceği gibi, bu sıçrama enflasyonun da en önemli rüzgârı oldu ve yıllığı yüzde 40’ın altındaki tüketici enflasyonu yüzde 60 basamağına sıçradı. Nitekim, TCMB’nin son enflasyon raporunda yüzde 61,5’luk ekim ayı yıllık enflasyonunun üçte birinin dövizden kaynaklandığı hesap ediliyor. 

Döviz fiyatında yaşanan sert sıçramadan sonra dövizin seyri ağustostan itibaren yataya döndü. Ağustosta yüzde 2 artan dolar fiyatı, eylülde neredeyse hiç artmadı, ekim artışı ise yüzde 3,2’de kaldı. Doların ekim ayı ortalaması 27, 8 TL olarak kayıtlara geçti. 

Bu yataya geçişte, elbette kaynağı belirsiz dövizlerin sisteme girişi, borsa ve kredi-mevduat kanallarıyla sermaye girişlerinin rezervleri olumlu etkilemesi etkili oldu. Büyüme temposunun hız kesmesi ile ithalatın yavaşlaması, daha da önemlisi dış ticaret açığı ile baş edecek hizmet dövizi girişleri, cari açığı daralttı. Özellikle “turizm dövizleri” dört ayda 20 milyar doları aşınca cari açıkta artış hız kesti, hatta bahse konu dört ayın ikisinde haziran ve eylülde açık değil, fazla verildiği gözlendi. Cari açık baş edilir hâle gelince sermaye girişleri ve kayıtlı sisteme giren dövizler, rezervleri doldurdu ve Türkiye döviz dengesi yaz aylarını dış konjonktürde yaşanan gerilime rağmen sorunsuz tamamladı. 

Dış ticaret verilerini Ticaret Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu’ndan önce yayınlıyor ve buna göre ekim ayı dış ticaret açığı 6,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu tutar, hizmet, özellikle turizm döviz girişleriyle kapatılacak boyutta. Bu da ekim ayında cari dengenin açık değil, fazla vermiş olduğu yönünde önemli bir belirti. Dolayısıyla, yaz keyfinin ekim ayında da sürdüğü söylenebilir.

Kasım ve sonrası biraz daha farklı olacağa benzer. Kasım ayında Türkiye’nin turizm döviz girişi genellikle önceki iki ayın, yani eylül ve ekim performanslarının yarısına düşüyor. Bu da dış ticaretten verilen açığı daraltma kapasitesinin düşmesi demek. Türkiye turizmi, daha çok kum-deniz-güneş türüne dayandığı için turizm döviz girişleri düşük sezonlarda aylık 1-2 milyar dolar aralığında kalıyor. Bu da yaz aylarında gösterilen performansın gerisinde kalınacağı anlamını taşıyor. 

31 Mart yerel seçimleri, özellikle İstanbul seçimleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açısından büyük önem taşıyor. Mayıs 2023 seçimlerinin ardından, 2019’da muhalefete kaybettiği yerel yönetimleri yeniden kazanmak peşinde olan Erdoğan’ın, ekonomideki “rasyonel politikaya dönüş” temposuna da bu hedefe göre ayar verdiği biliniyor.

Aylık politika faizi artışlarında radikal oranlara yeşil ışık yakmayan Erdoğan’ın, Mart 2024 sonuna kadar büyüme temposunun düşürülmesini istemediği de biliniyor. Ekonomi yönetimindeki Şimşek ve TCMB ekibi, bütün dezenflasyon program iştahlarına rağmen Erdoğan ile çatışmayı göze alamıyorlar. Dolayısıyla her fırsatta dile getirdikleri talebi daraltacak önlemleri uygulayamıyorlar. Bu önlemlerin başında da ücret ve maaşların gemlenmesi, sert faiz artışları geliyor.

Ancak, yerel seçimlere giderken, aralık ayında yeniden belirlenecek asgari ücrete ve maaş artış oranlarına ilişkin Erdoğan’ın vereceği kararlara Şimşek ekibi boyun eğecek gibi görünüyor.

Talepte istenen daralmanın olmaması, büyümenin tempo kaybetmemesi, dolayısıyla ithalatın azalmaması anlamına gelecek. Bu da kış aylarında yeniden aylık 4-5 milyar dolarlık cari açıklar verilmesini muhtemel kılacak. İthalatın döviz talebine ek olarak kısa vadeli dış borç ödeme takviminin döviz talebi, yeniden rezervleri eritecek gibi. 

Ancak 31 Mart seçimleri ertesinde siyasi kaygılardan arınmış bir iklimde ekonomiyi soğutacak, büyümeyi, dolayısıyla ithalatı iyice yavaşlatacak sert bir dezenflasyon programının döviz dengesi ile birlikte enflasyonda bir düzeltmeyi getirmesi hedefleniyor. Şimşek de her fırsatta 2024 ortalarında iyileşmeye geçileceğini ifade ediyor.

Al-Monitor / 18.11.23