"Rasyonel politikalara" dönmek, dolayısıyla faiz, döviz piyasalarını çalışır kılmak istediğini belirten ekonomi yönetimi, yayınladığı tebliğlerle Kur Korumalı Mevduat’ı (KKM) daraltmayı ve normal vadeli TL mevduata geçişi özendirmek istediğini açıkladı.
Toplam mevduatın yüzde 26'sını bulan yaklaşık 126 milyar dolarlık döviz getirisine endeksli KKM'den normal mevduata geçişi özendirmek için bankalara yeni yaptırımlar tanımlandı. İstenen limite ulaşılamazsa bankalar ceza gibi ucuz Hazine tahvili almaya mecbur tutulacaklar.
Enflasyonun yıl sonunda yüzde 70'i bulma ihtimali güçlenirken, döviz getirisi vaat eden KKM'den, enflasyonun çok altında kalacak TL mevduat faizine ikna etmek, çalışacak bir mekanizma gibi görünmüyor. Bankaların, bunun için mevduat faizi giderlerini artırmayı göze almaktansa ceza gibi devlet tahvillerine katlanmaları bekleniyor.
Pek çok piyasa yorumcusu da KKM’yi tasfiye etme görüntülü bu adımın aslında bankaları yolmak amaçlı olduğu kanısında. Geçtiğimiz yıl ve bu yılın ilk yarısında büyük kârlar yazan bankaların düşük faizli devlet tahvili cezasını kaldıracak durumda olduğunu bilen iktidarın, bütçe açıklarının bir kısmını bu şekilde finanse etmeyi planladığı belirtiliyor.
KKM'den soğutulacak TL mevduatın dövize akıp akmayacağı, bu ihtimal karşısında iktidarın nasıl bir oyun planı olduğu ise henüz bilinmiyor.
“KKM'ye daha şunun şurasında 1 ay önce stopaj muafiyeti ile destek olacağız dendi. Daha 1 ay önce mevduat faizlerinin düşüşünden memnun olunduğu açıkça dile getirildi. Daha 1 ay önce sadeleşme denildi. Şimdi derin negatif reel faizle gidileceğini açıkça belli ettikleri çapraşık regülasyonlarla, 1 ay önceki tüm açıklamaları çöpe atıyorlar. Bankalara sopa göstererek para politikası uygulanıyor.” Bu sözler, yatırım uzmanı İris Cibre’ye ait. Cibre’nin sosyal medyadan paylaştığı bu değerlendirmeye sağduyu sahibi çoğu yorumcu katılıyor. Gerçekten de kararlar arasında bir tutarlılık yakalanamıyor ve herkes eylül ayında açıklanacak yeni orta vadeli programda kendi içinde tutarlı bir sunum bekliyor.
2021 sonunda zincirinden boşalan dövizi kelepçelemek için icat edilen KKM, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimlere giderken ekonomiyi soğutmamak, seçmeni öfkelendirmemek için izlediği politikanın gereği olarak uygulandı. Seçim başarısı için canlı ekonomi, bunun için de yükselen enflasyona rağmen faizleri dört ayda 5 puan indirme cüretinin dövize hücumu hızlandıracağı açıktı ve o hücuma karşı KKM icat edildi. Edildi de bedeli ne oldu? Yaklaşık 18 aylık KKM uygulaması sonucunda tasarruflar dövize endekslendi, bunun adına “liralaşma” denildi. Bu kanaldan Merkez Bankası’na (TCMB) gelen dövizden çok daha fazlası seçim telaşıyla geri satıldı. Dövizini bozdurup KKM’ye geçen birey ve şirketlere vergi muafiyeti sağlandı. KKM yardımıyla ömrü uzatılan ölçüsüz negatif reel faiz nedeniyle dünyanın kalburüstü ülkeleri arasında en yüksek enflasyona sahip ülke durumuna geldi Türkiye. Hepsinden önemlisi, zaten adaletsiz olan gelir ve servet dağılımı daha da bozuldu. Çünkü Hazine ve TCMB'den KKM için harcanan ve çoğu vergiden oluşan kaynak 18 ayda tahminen 700 milyar TL’nin (30 milyar dolar) üzerinde.
Bu çarpıklığı finansçı-siyasetçi Kerim Rota şöyle yorumluyor: “Enflasyonun çok altında faizlerle verilen kredilere ulaşabilenlere vahşi bir servet aktarımı yapıldı. Yine bu nedenle son dönemde dünyada konut ve kira fiyatları reel olarak en çok artan ülke hâline geldik. (…) KKM ve negatif reel faizden dönüş niyeti doğru olsa da bunu gerçekleştirmek kolay olmayacak. Tasarruf sahibi ve yatırımcının paramıza karşı öyle bir güven kaybı oluştu ki, bunun sadece iki ürün arasındaki faiz farkı ile geri kazanılması kolay değil.”
Merkez Bankası’nca bankalara dayatılan “Mudileri KKM’den caydırıp vadeli TL mevduata özendirin” talimatının işe yarayıp yaramayacağı, bunu zorlamak için tehdit olarak kullanılan düşük faizli devlet tahvili alma zorunluluğu karşısında bankaların ne yapacağı merak edilirken, en büyük özel banka İş Bankası’nın genel müdürü Hakan Aran, Bloomberg HT'ye yaptığı değerlendirmede şöyle konuştu: "Alınan son kararlara rağmen Kur Korumalı Mevduat ürünü bugün için hâlâ en cazip üründür. Bugüne dek müşterilere ne kadar bunu inanarak anlatsak da 'Yabancı para mevduatta kalacağım' diyenlerin hâlâ ciddi birikimi var. Hâlâ mevduatın yüzde 43'ü yabancı parada tutuluyor. Biz İş Bankası olarak KKM'deki müşterilerimize TL mevduata dönmeleri telkininde bulunmayacağız.”
Aran, konuşmasının devamında, ceza ödemeyi göze alacaklarını da vurgulayarak şöyle diyordu: “Ekonomi için gerekli olan aksiyonları alırız, bunun sonucu ceza ödemekse banka olarak ceza öderiz ama müşterimize bunu yansıtmayız.”
Merkez Bankası kararının üzerinden geçen bir haftada çoğu büyük banka TL mevduat faizlerinde radikal artışlar yaparak KKM’de vadesi bitenleri cezbetmeye yeltenmedi. İş Bankası’nın duruşunun paylaşılacağı çok belli oldu. Bankalar, TL mevduat faizlerini artırma yükündense ucuz faizli devlet tahvili cezasını ödemeye daha yatkın görünüyor.
Örtülü amacın da bu olduğu tahmin ediliyor. Farklı olsa, bankacılık piyasasının neredeyse yarısına hâkim kamu bankaları aracılığıyla KKM’den caydırmayı, TL vadeli mevduata geçmeyi özendirecek faizleri yükseltmek mümkündü. Ama yapılmadı. Bu da amacın, bu geçişi uygulamayan bankaları düşük faizli tahvil alma yükümlülüğüyle yolmak olduğunu düşündürüyor.
Yıl sonunda milli gelirin yüzde 10’unu aşacak bir bütçe açığı ile karşı karşıya kalınacağı biliniyor. 2023 başında bütçede 700 milyar TL’ye yaklaşması hedeflenen açığın, Erdoğan’a tanınan yeni borçlanma-harcama yetkileri ile katlanacağı da biliniyor. Açığın bir kısmının finansmanı, düşük faizli devlet tahvilleriyle karşılanmak isteniyor. Bunu da bankalara yükleyecekleri anlaşılıyor. Son iki yıldır çok yüksek kârlar elde eden bankaların bu yolunmaya ses çıkarmayıp tahammül edecekleri düşünülüyor.
Rasyonel politika uygulayan ülkelerde pek görülmeyen bu yöntemler için Türkçede “karakuşi” diye bir terim uygun düşüyor. Anlamı, hesaba kitaba gelmeyen, genel geçer kurallara pek uymayan demek.
Al-Monitor / 26.08.23